Avrupa Parlamentosu Dışilişkiler Komitesi, İnsan Hakları Alt Komitesi ve Türkiye-AP Karma Parlamentolar Komitesi Ortkalığında Yapılan ‘’Türkiye’de Hukukun Üstünlüğü’’ Programında Türkiye’deki hukuk dışı uygulamalar tartışıldı.
Avrupa Birliği’nin (AB) 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Türkiye’nin yanında yer almadığını savunan AB Bakan Yardımcısı Ali Şahin, bundan ötürü ‘utanç duyduğunu’ ifade etti. Şahin, 15 Temmuz’da yaşananlardan dolayı Hizmet Hareketini suçladı.
Şahin’in AB’yi suçlayan konuşmasına ilk olarak Dışilişkiler Komitesi Başkanı Elmar Brok cevap verdi. Öncelikle darbeyi herkesin lanetlediğini hatırlatan Brok, ”Fakat şunu da belirtmek isterim ki, devlet aygıtı içerden olduğu gibi dışardan da bazı müdahalelere maruz kalmış ve bazı paralel devletler oluştuğu anlaşılıyor. Ancak, bugün hükümetin paralel devlet diye tanımladığı yapılarla birlikte hareket ettiğini ve o günlerde askeriyede ki Kemalistleri ordudan atmaya çalıştıkları da bir vakıa. Bu evrede Türk hükümetine daha suhuletle hareket etmesini tavsiye ediyorum ve devam etmekte olan OHAL’in hukuki sınırları dışına çıkmaması gerektiğini bir kere daha vurguluyorum. Fakat, duyduğumda mutlu olduğum bir haberi de paylaşmak istiyorum. Kati Piri, Türk hükümetinin Avrupa Konseyinin tüm ilgili organları ile ortak çalışma yürütmeye hazır olduğunu söyledi bana.” dedi.
‘137 MEDYA KURULUŞU KAPATILDI’
Son iki buçuk ayda Türkiye’de 137 medya kuruluşunun kapatıldığını hatırlatan Human Rights Watch Türkiye Uzamanı Emma Sinclair Webb, devam etmekte olan baskı ve sindirmelerin sadece göz altına alınanlarla sınırlı olmadığını, insanların akrabalarına ve yakınlarına da aynı baskının uygulandığını vurguladı.Webb, şu çarpıcı bilgileri verdi: ”Biz çalışmalarımızı yaparken çok zorluk çekiyoruz. Kimse ismini vermek istemiyor ve dolayısıyla çalışmalarımız çok genel kalıyor. İnsanların kişisel hakları ihlal edildiği gibi, insanların mallarına el konuluyor, belediyelere dahi kayyımlar atanıyor. Örneğin Türkiye’de birine hükmetin dediği şekliyle feto’cu yada terörist derseniz emin olun, o kişi ya tutuklanır yada hayatı zından olur. Tüm bu tutuklamalar yapılırken, iki prensip üzerinden hareket ediliyor. Biri intibak ve diğeri de intisak. Binlerce yargı mensubu bu şekilde tutuklandı. Ve şunu açıkça ifade edebilirm ki, hukuki delil yetesizliği hemn hemn bütün bu tutuklamalarda göze çarpmakta. Terör tanımını bukadar geniş kullandığınız zaman, bugün Türkiye’de yaşandığı gibi, yüz binleri hapsedebilirsiniz. Son olarak, Türk hükümetine çağrımız şudur; keşke uluslararası ilintili kurumlara müsade etselerde bu kurumlar ceza evlerini gezseler. Zaten Türk hükümeti işkence olmadığını söylemiyor mu? Birde uluslararası kamuoyu görmüş olur.”
BAKAN YARDIMCISI, AP’Lİ VEKİLLERİN SORULARINA CEVAP VEREMEDİ
AP milletvekillerinin net sorularına cevap veremeyen AB Bakan Yardımcısı Ali Şahin, ortaya deliller sunmak yerine Hizmet hareketini suçlayıcı ifadeleri tekrarladı. İşte AP’li vekillerin soruları ve Şimşek’in sorulara verdiği karşılık:
Cristian Busoi (Hristiyan Demokrat): Bakanın söylediklerine mahsuben son derece kısa üç şey soracağım. 1- tutuklanan bir çok insan avukatlarına ulaşamıyor ve hatta bir çok avukatı da tutukladınız. 2- 300’den fazla büyük şirkete elkonuldu ve bu şirketlerin toplam değeri 50 milyar dolardan daha fazla. 3- Bir çok insan hakları örgütünün de raporlarında belirttiği gibi son derece artan oranda işkence vakalları var. Tüm bu soruları cevaplamanızı bekliyorum.
Rebecca Harms (Yeşiller Grubu Eşbaşkanı): Drabeyi hepimiz lanetledik fakat darbenin hemen akabimde yaşananlar korkunç şeyler. Ülkede hukukun üstünlüğü yerle bir olmuş durumda. Tutuklanan 3 bin’den fazla hakim ve savcının bile kendilerini savunma hakkı yok. Geçen hafta başında Avrupa Bağımsız Yargıçlar Birliği HSYK’yı üyelikten çıkardı, eminim hepiniz duymuşsunuzdur. Şimdi size soruyorum, Türkiye’de hakim ve savcılar nasıl olacak da bağımsız bir şekilde hareket edecekler?
Antonio Panzeri (Sosyal Demokrat): Çok kısaca şunu ifade etmek isterim. Sayın bakan sürekli Fransa’da ki OHAL’e atıf yapıyor. Fakat, Türkiye’nin üç ay daha uzattığı OHAL, Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Konvensiyo’nun 3, 4, 5. Maddelerine açıkça ve tamamen aykırı. Bunu farkında mısınız?
Mark DEMESMAEKER (Avrupa Muhafazakarlar Grubu): Biz de sizin gibi darbeyi lanetledik ve seçilmiş hükümetin yanında yer aldık. Fakat siz ne yaptınız, binlerce hakim savcıyı, avukatı, öğretmeni ve gazeteciyi tutukladınız. Bu yaptıklarınız tamemen orantısız bir şekilde hala devam ediyor. Hatta benim bölgem olan olan Flanders’ta (Belçika) bile bir gazeteciye baskı yapıldı ve defalarca tehdit edildi. Siz bize Gülen hareketinin terörist bir hareket olduğunu ve bunu böyle kabul etmemiz gereltiğini söylüyorsunuz. Terörizm herşeyden önce şiddet içerir. Buradan soruyorum size, Gülen hareketini terör örgütü olduğunu ispatlayan herhangi bir deliliniz var mı?
Javier Lopez (Sosyalist Grup): Üç şeyi çok açık ifade etmek istiyorum. Birincisi, Türkiye’de hukuki süreç ve koruma yok. Bağımsız bir yargı kalmamış durumda. İnsanlara savunma hakkı dahi verilmemekte. İkincisi, çok büyük düzeyde iş yapan 100 lerce şierkete el konuldu, ve kamulaştırıldı. Ve üçüncü olarak ise şunu belirtmek istiyorum, gelen haberler ve raporlara bakıldığında Türkiye’de işkence vakıaları çok ciddi düzeylere ulaşmış durumda. Tüm bu yaşananlara bakınca, temel kaygımı şöyle ifade edebilirm. Modern Türk devletinin üzerine kurulduğu temeller hızlı bir şekilde erezyona uğramakta. Ne yapacaksınız?
Anna Corozza Bildt (Hristiyan Demokrat): Evet burda ifade edilen bir çok eleştiriye katılıyorum fakat şunu kabul etmemiz lazım ki darbeyi kınamakta ve hükümetin yanında yer almakta geç kaldık. Hali hazırda ki tavrımız ile Türkiye’de bişey değiştiremediğimiz gibi, kominikasyon kanallarını da birer birer kapatıyoruz. Daha fazla ne yapabiliriz bilemiyorum fakat bende hükümetin terör yasasını son derece geniş kullanmasından kaygılıyım. Kaygılarımızı gidermek için ne yapacaksınız?
Ana Gomes (Sosyal Demokrat): Türk hükümeti’nden BM, AB Konseyi ve AB’den gelecek ve cezaevlerini yerinde inceleyecek tüm komisyonlara acil bir şekilde izin vermesini bekliyoruz.
Kati Piri (Türkiye Raportörü): Türk hükümeti darbenin hemen akabinde darbecileri bulma noktasında büyük bir fırsat yakalamıştı. Tüm siyasi partiler birleşerek darbeyi kınadı ve demokratik seçilmiş hükümete desteklerini sundular. Fakat hükümet ne yaptı; hükümet gücünü daha da konsolide etme yoluna gitti. Bütün muhalif kesimler üzerinde çok ciddi baskılar (crackdown) kurdu ve ülkeyi OHAL’lerle yönetiyor. Türk hükümetine şu çağrıyı yapmak istiyorum, Avrupa Konseyi ve BM’den gelecek işkenceyi araştırma komisyonlarına tüm kapıları açmaları ve müsade etmeleri.
Sorular karşısında suçlayıcı üslubunu sürdüren AB Bakan Yardımcısı Ali Şahin, iktidarın sürekli tekrarladığı cümleleri kurdu:
”Tekrarda beis yok sanırım. Bir gün geçti, iki gün geçti, bir hafta geçti, iki hafta geçti. Avrupa’dan bazı cılız sesler dışında tek bir ses çıkmadı. Bu sessizlikten utanç duydum. Türkiye’de her tutuklunun avukat erişimi hukukumuz tarafından güvenceye alınmıştır. Hem iç hukuk yolları hem de dış hukuk yolları sonuna kadar açıktır.
İşkence ile alakalı söylediklerinize katılmıyorum. Ak Parti Türkiye’nin işkence karnesini son derece düzelten ve bugünlere getiren partidir. Uluslararası komisyonlar ve ilgililer bütün hapishanaleri inceleyebilirler.
Toplantı esnasında bir arkadaşımız son 2,5 ayda 137 kanalın kapatıldığını söyledi. Bakın sizin buradan bu feto’nun ne kadar teklikeli olduğunu anlamanız hakikaten zor. Adil Öksöz denen adam Sakarya Üniversitesi’nde bir öğretim elemanı ve darbeyi hava kuvvetleri komutanlığına bağlı bir üsden yönetti. Sokağa çıkan tankların içinden halka ateş eden insanların bazıları daha önce feto ile irtibatında dolayı görevinden aldığımız emniyet mensupları çıktı. Hatta darbe akşamı, sosyal medyadan feto sempatizanları darbeye büyük destek verdiler.”
(TR724.com)