Gazete Duvar'da yer alan habere göre OHAL soruşturması kapsamında, İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde İZENERJİ ve İZELMAN’da çalışan 15 işçinin güvenlik soruşturması gerekçe gösterilerek iş akitleri feshedildi.
Yeni Asır Gazetesi’nin belediye bünyesinde işe alınanların ‘HDP'den gelen listeler aracılığıyla’ yerleştirildiğini iddia eden haberlerinin ardından İzmir Valiliği bünyesinde bir komisyon oluşturuldu. Valinin oluşturduğu ve yine kendisinin başkanlık yaptığı komisyon tarafından yapılan inceleme sonucunda; 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen geçici 35. Maddeye dayanarak belediyede çalışan 15 işçi için, ‘kamu görevinden ihraç’ kararı verildi. Valiliğin talimatıyla bünyesinde çalışan 15 işçinin iş akitlerini fesheden İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, önümüzdeki süreçte itirazda bulunup bulunmayacağı ise merak konusu oldu.
Avukat Arif Ali Cangı, söz konusu kararnamenin adeta OHAL'i 31 Temmuz 2018'den, 31 Temmuz 2021’e kadar uzattığı yorumunu yaparken, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, güvenlik soruşturması bahanesiyle yapılan hukuksuz ve keyfi işçi kıyımına son verilmesi çağrısında bulundu. Belediyedeki işlerinden atılan Pınar Özgeç ve Orhan Yıldız da yaşadıklarını anlattı.
‘BU DÜZENLEME ANCAK OLAĞANÜSTÜ HALLERDE UYGULANABİLİR’
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ndeki 15 işçinin, KHK 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen 35. Maddesi gerekçe gösterilerek kamu görevinden çıkarıldıklarını belirten Avukat Arif Ali Cangı, Resmi Gazetenin 31.07.2018 tarihli mükerrer sayısında 25.07.2018 tarihli 7145 Sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname'ye eklenen Geçici 35. Madde'de, "31 Temmuz 2018’den itibaren üç yıl süreyle; terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisaki yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen; mahalli idareler personeli, valinin başkanlığında toplanan ve vali tarafından belirlenen kurulun teklifi üzerine İçişleri Bakanı’nın onayıyla kamu görevinden çıkarılır" hükmünün yer aldığını belirtti.
Bu düzenlemenin olağan hukuk düzenine mahsus bir olmadığının ancak olağanüstü hallerde uygulanabileceğinin altını çizen Cangı, "Dolayısıyla bu düzenleme ile kamu görevlileri açısından OHAL 31 Temmuz 2021 tarihine kadar uzatılmıştır" dedi.
‘MASUMİYET KARİNESİ GÖZARDI EDİLİYOR’
Anayasanın 127. maddesine göre, “Mahallî idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlendiğini" vurgulayan Cangı, yerinden yönetim ilkesine uygun düzenlenen yerel yönetimlerde çalışan personelin Vali’nin başkanlığında toplanan kurulun teklifi ve İçişleri Bakanı’nın onayı ile kamu görevinden çıkartılmasının Anayasanın 127. maddesine aykırı olduğunu belirtti. Diğer yandan bu yasal düzenleme ile masumiyet karinesinin de göz ardı edildiğine dikkat çeken Cangı, şu değerlendirmede bulundu:
"İnsanların neyle suçlandıklarını bilmeden, usulüne uygun yargılama yapılmadan, bu şekilde ‘kamu görevlerinden ihraç’ gibi bir cezai yaptırıma maruz kalmaları Anayasa’nın 38. maddesindeki masumiyet karinesini ortadan kaldırmaktadır. Kaldı ki uygulamaya baktığımızda siyasi görüş farklılığı nedeniyle ihraç kararları verilmektedir. Bu da Anayasa’nın 10. Maddesindeki ayrımcılık yasağının ihlalidir. Bunun yanı sıra 25. Maddesindeki düşünce ve kanaat hürriyeti, 26. Maddesindeki düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, 49. Maddesindeki çalışma hakkı, 51. Maddesindeki örgütlenme özgürlüğü ihlali de söz konusu. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde kamudan ihraç edilenler, doğrudan kendileri ve sendikaları hukuki başvuru yapacaktır. Onların yanı sıra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın da itirazda bulunması, siyasi iktidarın baskısını bertaraf etmek için zaruridir.’
‘GÜVENLİK SORUŞTURMASI İŞÇİLERİ ELEME AMACI TAŞIYOR’
17 kişinin iş akdinin güvenlik soruşturmaları gerekçe gösterilerek feshedilmesine tepki gösteren DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı ise daha önce de KHK gereği belediye şirketlerine geçişi yapılan işçilerle ilgili birçok eşitsiz ve haksız düzenlemeye itiraz ettiklerini dile getirdi. Güvenlik soruşturması bahanesiyle yapılan hukuksuz ve keyfi işçi kıyımına son verilmesi çağrısında bulunan Sarı, "Yıllardır kamu idareleri için çalışan ve aslında kamu idarelerinin işçisi oldukları hukuken tescil edilmiş olan işçilerin karşısına güvenlik soruşturması koşulunu dikmek hukuk dışı ve işçileri eleme amacını taşımaktadır" ifadelerini kullandı.
‘KİMSE YAKINININ İŞLEDİĞİ SUÇTAN DOLAYI CEZALANDIRILAMAZ’
Valiliğin genelgesi ile haksız yere işten çıkartmaların yaşandığını ifade eden Sarı şunları söyledi, "Güvenlik soruşturmalarında yargı kararı ile mahkûm olup olmamalarına bakılmaksızın kişiler hakkında sübjektif değerlendirmelerde bulunulmaktadır. Yargı kararı olmaksızın, keyfi olarak doğruluğu tartışılır istihbarata dayalı bilgilerle insanları işinden edemezsiniz! Cezalar şahsidir, kimse yakınının veya bir akrabasının işlediği suçtan dolayı cezalandırılamaz. Kimse cezasını çektiği bir suçtan dolayı ayrımcılığa uğratılamaz. Kaldı ki suç işlemiş ve cezasını çekmiş olanların da çalışma hakkı gasp edilemez."
‘İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NDAN GÖNDERİLEN GİZLİ İBARELİ BİR YAZI'
İşten çıkartılan işçilerden birisi olan Orhan Yıldız hakkında 2013'teki Gezi eylemlerine katıldığı için dava süreci devam ediyor. 8 aydan beri belediyenin Sosyal Yardımlar Şube Müdürlüğü'ndeki, süt kuzusu projesinde şoför olarak çalışan Yıldız, işten çıkarılma sürecinin kendisi için gerçek anlamda ‘kötü bir sürpriz’ şeklinde gerçekleştiğini söyledi. Öncesinde hiçbir bildirim veya bilgi verilmeden bir telefonla şirket merkezine çağrılarak ellerine iş akdi fesihlerinin verildiğini aktaran Yıldız, şunları anlattı:
"Şirkete gittiğimde benimle aynı durumda çağrılan arkadaşlar olduğunu gördüm. Şirket yetkilisine ne gerekçe ile çıkarıldığımızı sorduğumuz zaman 'güvenlik soruşturmasının olumsuz gelmesi' olduğunu sözlü olarak ifade etti. Gerekçe olan suçlamaların ne olduğunu sorduğumuzda ise İçişleri Bakanlığı’ndan gönderilen 'gizli' ibareli bir yazı olduğunu ve bilgi verilemeyeceğini öğrendik. Bize tebliğ edilen iş fesih bildirimi ise başlı başına hukuksuz temellere dayandırılmaya çalışılmış durumda. İşten çıkarılan 15 kişinin de iş yerinde iş ahlakına, hukukuna aykırı herhangi bir sorun yaşamamasına rağmen iş çıkışlarımız 4857 sayılı iş kanunun 25/2 maddesinden verilmiş durumda. Bu madde genel olarak genel ahlak kurallarına, yüz kızartıcı suçlara ilişkin oldukça ağır suçlamalar karşısında yürürlüğe konulan madde. Yani bizi bu maddeye dayanarak işten çıkarmış olmaları zaten hukuksuz olan sürece daha da hukuksuzluk katıyor."
‘SALDIRININ BİR BOYUTU DA BELEDİYEYİ KRİMİNALİZE ETMEK’
İşten çıkarmalar konusunda belediyenin sergilediği tavrı da yeterli bulmayan Yıldız, şu yorumu yaptı:
"Örgütlü olduğumuz Genel-İş Sendikası’nın belediye yetkilileri ile yapmış oldukları görüşmelerden öğrendiğimiz belediyenin bu çıkarma kararlarına şerh koyduğu yönünde. Ama tabii ki saldırının boyutuna bakınca bu tavrın yeterli olmadığı, daha yüksek bir sahiplenme sağlanması gerektiği ortadadır. Çünkü bu saldırının bir diğer boyutunun da belediyeyi krimanilize etmek olduğu aşikar. O yüzden belediyenin bu hukuksuz saldırıya daha yüksek tepki göstermesi elzemdir. Anlaşılıyor ki iktidar şu an bizim işten çıkarılmalarımız üzerinden nabız yoklaması yapıyor. Eğer beklediği gibi düşük bir tepki söz konusu olursa bu işten çıkarma saldırılarının devamı geleceği gün gibi ortadadır."
‘ÜLKEDEKİ İŞSİZLER ORDUSUNA VALİLİK KARARIYLA KATILMIŞ OLDUK’
2020 Şubat ayında Kadın Çalışmaları Şube Müdürlüğü’nde İZENERJİ işçisi olarak işe başlayan Pınar Özgeç de belediyede açılan Kentsel Adalet ve Eşitlik Müdürlüğünde çalışmalarına devam ediyordu. "Doğup büyüdüğüm sevdiğim bu kente hizmet etmek beni mutlu etti. Ama gelin görün ki, karşı karşıya kaldığımız bu hukuksuz durum bu mutluluğu yok etti" diyen Özgeç, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
"20 Ekim 2020 öğleden sonra İZENERJİ Şirketi’nden arayan bir personel, acilen şirkete gelmem gerektiğini, telefonda bilgi veremeyeceğini belirtti. Akabinde şirkete gittiğimde, benim gibi aranmış olan kişilerin ve sendika temsilcisi arkadaşlarımızın da orada olduğunu gördüm. Sendikal faaliyetleri nedeniyle ihraç bir kamu emekçisinin 22 yaşındaki oğlu da oradaydı. Hepsi benim gibi şaşkınlık içerisindeydi. İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde çalıştıkları için böyle bir durumla karşı karşıya kalabileceklerini, akıllarının ucundan bile geçirmiyorlardı..."
"Her geçen gün birbirimizi, hikayelerimizi daha yakından öğreniyoruz. Aramızda çok genç arkadaşlar da var. Evlenmek üzere düğün hazırlıkları yapan, kredi çeken, okuyan, ailesine bakan, çocukları olan... Hepimiz, Valiliğin hukuksuz kararıyla ülkedeki ciddi işsizler, açlar ordusuna katılmış olduk."
‘BU İLLÜZYONU YIKMAK GEREKİYOR’
Üyesi olduğu DİSK’in sürecin öznesi olduğunu ve sonuna kadar da bunu devam ettirmesi gerektiğini ifade eden Özgeç, devamında şunları söyledi:
"Bizler bu ülkenin yurttaşları olarak, temel insan haklarımıza yönelik hukuksuzluklar karşısında ayrım gözetmeksizin yan yana durmak ve mücadele etmek zorundayız. Hiçbir şey yapmamanın ya da mücadele edenlerin sesine ses katmamanın, zamanla her şey sihirli bir değnek tarafından düzeltilecek inancının esaretinden kurtulmalıyız. Bu bir illüzyondur. Oysa bu illüzyonu yıkmak gerekiyor, ülkenin tüm renklerinin birlik beraberlik ve dayanışma içerisinde, güçlü ve cesur durması gerekiyor. Yaşadığımız pandemi süreci gibi; hepimiz birbirimizden sorumluyuz. Yoksa virüs pas geçmiyor."