Samanyoluhaber.com yazarlarından Orhan Keskin, okumanın özellikle gençler üzerindeki etkisi ve önemi üzerine önemli bir köşe yazısı kaleme aldı.
Yazı yazmak ve yazarlık yolculuğuna çıkmak için farklı okumalar yapmak çok önemlidir. “Okur-yazar” olmak etle tırnak gibidir. Okumak belli konularda yeterince bilgi sahibi olmak, adeta dolarak bir bal peteği olmak gibidir. Petek dolar ve bir süre sonra dolan ballar petekten süzülmeye başlar. Tıpkı öyle de okuyan ve araştıran bir genç, genellikle edindiği bilgilerle yorum yapma ihtiyacı duyar. Ya bir yerlerde konuşma yaparak ya da yazı yazarak içinde biriken fikir balını birileriyle paylaşmak ister. Bazen de yazı yazmaya ilgi duyan gençler bir konu seçip yazmak için masaya oturunca; konuyu daha iyi yazmak için okumalar ve araştırmalar yapma ihtiyacı duyar. Bu duruma, yazmanın gerektirdiği cebri okumalar da diyebiliriz. Kısaca “Yazmak için okuma isteği ya da okumayla doğan yazma ihtiyacı.” diyebiliriz.
“Okur-Yazarlığın” Teşvik Edilmesi…
“Okur-yazar” yolculuğuna çıkan insan, doğal olarak bir süre sonra tıpkı bir ağaç gibi tomurcuklanır ve zaman gelince meyveye durur. Tabii ki meyvesi toplanmayan bir ağaç birkaç yıl içinde meyvesini azaltır ve zaman içerisinde meyvesiz bir ağaca dönüşür. Meyvesi düzenli toplanan ağaç ise belli bir periyot içinde sürekli bir bereket kaynağı olur. “Okur-yazar” kişiler de biriken ve olgunlaşan bilgi dünyalarına kendi özgün yaklaşımlarını da katarak belli ortamlarda anlatma ve yazma ihtiyacını duyarlar. Bu ortamları bulamazlarsa bir süre sonra yazmaktan ve okumaktan vazgeçebilirler. Burada gençlere düşüncelerini ifade etme ve yazı yazma platformları oluşturmak çok büyük bir sorumluluktur. Hizmet Hareketi; kendine güvenen, özgün yorum yapabilen elit düşünce insanları yetiştirmek istiyorsa gençlere yazı yazma ve fikir teatisinde bulunma ortamları açmak ve teşvik mekanizmaları oluşturmak zorundadır.
Temel Eserlerimiz İhmal Edilmeden…
Gençlerimizin yazarlık yolculuğunda doğru tercihler ve okumalar yapmaları çok önemlidir. Doğu ve Batı klasiklerini zamana yayarak okurken aynı zamanda dünya genelinde günümüzde öne çıkan eserleri de dengeli bir şekilde okumaları; hayata çok daha ufuklu bakmalarını sağlayacaktır. Ancak gençlerimiz bu okumaları yaparken bir yandan da temel eserlerimiz dediğimiz; Kur’an meal ve tefsirleri, Hadis-i Şerif okumaları; Sonsuz Nur (Hadisler ışığında Sevgili Peygamberimizin hayatının ele alındığı, özgün yorumlarla ortaya konmuş, olmazsa olmaz bir eser.), Pırlanta ve Risale-i Nur okumaları; gerek kişisel okuma olarak gerekse “bir bilenle beraber” tarzında mutlaka okunmalıdır. Bu temel kaynaklarla beslenmeden diğer okumalar yapmak inanç ve fikir dünyamızda çok büyük boşluklar ve riskler oluşturabilir. Bu konuda Fethullah Gülen Hocaefendi’yi örnek alabiliriz; O, Doğu ve Batı klasikleriyle beraber temel İslami eserleri derinlemesine okumuş, aynı zamanda dünya çapında önemli fikir insanlarının eserlerini okumuştur. Bu okumalarını Risale-i Nurların süzgecinden geçirerek kendi özgün Pırlanta eserlerini ortaya koymuştur. Onun bir diğer çarpıcı yönü ise; kendi hayatında pratiğe dökmediği ve benimsemediği hiçbir konuyu ele almamıştır.
Neler Okumalıyız…
Genç “okur-yazarlarımız” zaman zaman görüştüğümüzde “Yazarlık yolculuğumuzda neler okumalıyız?” sorusunu da soruyorlar. Sizlere önereceğimiz eserlerin dışında da yüzlerce tavsiye edilecek kitaplar var ancak buradaki önerilerimiz yazar olma yolculuğunda gerçekten yol almak isteyenler içindir. Bu yazar ve eserleri, bazı değerli dostlarımızın düşüncelerini de alarak ifade etmeye çalışacağım ama sonuçta bu teklifler kişisel tavsiyelerdir:
Gençlerimiz zaman içerisinde özgün bir yazı tarzı oluşturup üslup sahibi olmak istiyorlarsa, ana dilleriyle yazılar yazmaları ve ana dilleriyle okumalar yapmaları çok çok önemli. Tabii ki kendi tarzlarını olgunlaştırma yolculuğuna devam ederken bir yandan da isterlerse diğer dillerde de yazı çalışmaları yapabilirler.
Öncelikle güzel Türkçeyle yazmak için gençlerimizin hikâye anlatımını öğrenmeleri çok önemli. Bu çerçevede; Sait Faik, Sabahattin Ali ve Mustafa Kutlu’nun hikâyeleri okunabilir; ayrıca Refik Halid Karay ve Abdullah Şinasi Hisar’ın eserlerine bakılması dil ve anlatım becerilerinin geliştirilmesine büyük katkı sağlar.
Kurgu konusunda kendilerini geliştirmek isteyenlerin ise modern ve postmodern Türk romanlarını okumaları gerekir. Oğuz Atay ve Adalet Ağaoğlu’nun eserleri bu açıdan çok değerli.
Roman yazmayı düşünenler için ise; Yaşar Kemal (İnce Mehmet), Füruzan (Kırk Yedi’liler) ve Tarık Buğra (Küçük Ağa) gibi yazarların eserleri okunabilir.
Deneme yazmak isteyenler için de Nazan Bekiroğlu, Salah Birsel ve Ali Çolak önerilebilir.
Yakın dönem ve günümüz yazarlarından;
Cengiz Aytmatov (Cemile, Beyaz Gemi), Hasan Ali Toptaş (Beni Kör Kuyularda, Geçmiş Şimdi Gelecek), C. S. Lewıs (Narnia Günlükleri), Sosuke Natsukava (Kitapları Kurtaran Kedi), Gabrial Garcia Markuez (Kırmızı Pazartesi), Osami Dozai (İnsanlığını Yitirirken), Ahmet Karadağ (Tutsaklığın Üç Hali), Elif Şafak (Aşk), Sezai Karakoç (Diriliş Neslinin Üç Amentüsü) gibi isimler yazarlık yolculuğunuza ışık tutacaktır.
Doğu klasiklerinden;
Mevlana (Mesnevi), Sadi Şirazi (Bostan, Gülistan, Divan), Feridüddin Attar (Pendname), Filibeli Ahmet Hilmi (Amak-ı Hayal), Yusuf Has Hacib (Kutadgu Bilig), Yunus Emre Divanı, Mısrî Divanı…
Batı Klasiklerinden;
Goethe (Doğu Batı Divanı ve Faust), Tolstoy (İnsan Ne İle Yaşar), Kafka (Dönüşüm), Victor Hugo (Sefiller ve Bir İdam Mahkumunun Son Günü), Stefan Zweig (Satranç) gibi yazarların eserleri okunabilir.
Sonuç Olarak:
“Okur-yazar” sürecinde gençlerimiz; zamana yayarak dengeli bir okuma yolculuğuna çıkarken bir yandan da yazarak kendilerini geliştirmeliler. Yetişkinler ise gençlerin gelecekte, elit yazar ve düşünür olma yolculuklarında onları teşvik etmeli, yazı yazma ve seminer platformlarıyla (en azından gençlerin online dergi çıkarmalarına ve yayın siteleri oluşturmalarına, kitap çalışmalarına destek vermelidirler.) yayın çalışmalarına samimi omuz vererek sorumluluk almalıdırlar…