Olmayacak duaya amin

İki haftadan beri CHP'nin ortaya attığı yol haritasıyla yatıyor, onunla kalkıyoruz. Ana muhalefetle iktidar arasında "iyi bir şeyler" olmasına o kadar susamışız ki, 7'den 70'e bütün toplum iki parti arasında esen bu seher yelini gözleri yaşararak kutluyor. Kimsenin keyfini kaçırmak istemezdim ama bu yol haritası size de tuhaf gelmiyor mu? Önerinin bel kemiğini oluşturan Meclis Komisyonu'ndan söz ediyorum; Meclis'te grubu bulunan bütün partilerin katılımıyla oluşturulacak komisyondan... Öneriyi ilk duyduğum andan itibaren, "İşte buna, olmayacak duaya amin demek denir" diye düşündüm içimden... Daha bu düşüncenin ağzımdan çıkıp söze dönüşmesine fırsat kalmadan MHP "Ben zinhar yokum" diye açıklama yaptı. BDP'nin ne yapacağını tam kestiremiyoruz. Ama bir an için onu bir tarafa bırakıp MHP üzerinden devam edelim. Şimdi sorum şu: CHP, MHP'nin kesin tavrından sonra, bu yol haritasını AK Parti'yle baş başa uygulamaya hazır mı? Toplumun yüzde 75'i gibi büyük bir temsil kabiliyetine sahip olan bu iki parti yola birlikte devam edemezler mi? Dikkatle izledim; CHP adına konuşanlar bu soruya kesin cevap vermekten özenle kaçınıyorlar. Tabii o zaman da benim aklıma kötü şeyler geliyor: Acaba bütün bunlar bir şov mu? CHP "bütün partilerin katılımıyla" koşulunun gerçekleşmeyeceğini bile bile mi yaptı bu öneriyi? Böylece hem Kürt meselesinde "ön almış" gibi görünüp prim toplamak hem de hiçbir şey yapmamak niyetinde mi? MHP'yle açılım imkânsız Bana sorarsanız, böyle bir komisyona MHP'nin çağırılışı daha baştan hatalıydı. MHP, Kürt sorunu konusundaki çizgisi son derece açık bir parti. Hâlâ Türkiyelilik kavramına bile karşı çıkan, Kürtler'i Türk sayan bir anlayışta ısrar ediyor. Seçmeli Kürtçe dersine bile karşı çıkıyor. Kürt sorununu çözmek için kurduğunuz bir komisyona böyle bir partiyi de dahil etmek, daha baştan o komisyonun hiçbir şey yapamayacağını göze almaktır. Evet, ülkenin önemli sorunlarının çözümüne Meclis'teki bütün siyasi partileri dahil etmek istenen bir şeydir. Ama o sorun konusunda ortak bir payda varsa... Hiçbir ortak paydanın bulunmadığı apaçıksa, ille de bütün partilerin konsensüsünü aramak, hiç kıpırdamamanın, mevcut durumu korumanın en kestirme yolu olur. Ben, son zamanlarda sık sık ortaya çıkan malum "toplumsal uzlaşma için bütün partilerin birliği" fikrini ve bu fikrin böyle yüceltilip mutlaklaştırılmasını bu açıdan ilkesiz ve yanlış buluyorum. Eğer, Kürt meselesi konusunda ülkenin bütün partileri el ele verebilecek durumda olsaydı, zaten bu sorun bunca zamanda çoktan çözülürdü. Böyle bir şey olamıyor çünkü partiler arasında çok keskin ve uzlaşmaz fikir ayrılıkları var. Bu da demokrasilerde son derece doğal... Demek ki, Kürt sorununda yol alınacaksa, bu keskin fikir ayrılıklarının tartışmayla ortadan kaldırılması ya da herkesin ikna edilmesi beklenmeyecek. Kimi partiler diğerlerinin getirdiği çözüm yollarına muhalefetlerini hep sürdürecek ama azınlıkta kaldıkları için sonucu sineye çekecek. Herkesi memnun etmek mümkün mü? "MHP'nin temsil ettiği çizginin toplumda karşılığı yok mu? Eğer bu çizgi dışlanırsa söz konusu toplumsal kesimler rahatsız olmaz mı" deniliyor. Bir ölçüde evet... Unutmayalım ki, hiçbir parti toplumun bütün kesimlerini memnun edemez. Bu, toplum dediğimiz şeyin çelişkili bir bütün olduğunun inkârı anlamına gelir. Ve yine unutmayalım ki MHP'nin kitlesiyle MHP aynı şey değildir. Milliyetçi kitlenin zaman zaman MHP'nin çizgisinden çok daha esnek düşünebilmekte ve davranabilmekte olduğunu en son şu malum "Devlet PKK'yla görüşür mü, görüşmez mi" polemiğinde gördük. Başbakan Erdoğan'ın "Devlet sorunu çözmek için PKK dahil herkesle görüşür" tavrını MHP'liler "ihanet" olarak değerlendirirken, geniş milliyetçi kitleler oldukça anlayışla karşıladılar. Ayrıca eklemek gerekir ki, temel ilkelerde anlaşıp bir araya gelebilen partilerin, MHP'yi aralarına katmamaları, milliyetçi kamuoyunun duyarlılığını hiç dikkate almamaları anlamına gelmiyor. AK Parti ve CHP hangi ülkede siyaset yaptıklarını elbette unutmayacak. Kendi ortak paydalarını ortaya çıkarmaya ve hayata geçirmeye çalışırken, bir yandan da bütün toplumsal kesimlerin ruh halini; itirazlarını ve hassasiyetlerini belli ölçüde dikkate almaya, mümkün olduğu kadar kuşatıcı davranmaya dikkat edecek. Ama nihayetinde, radikal bir kesimi karşılarına almayı da göze alacaklar. Sonuç olarak, şu gerçeği kabul etmedikçe Kürt sorununda yol almanın imkânsız olduğunu görmek zorundayız: Kürt açılımı ancak CHP'nin kendi içindeki ulusalcı çizgiyle, AK Parti'nin kendi içindeki İdris Naim Şahin çizgisiyle mücadeleyi göze almasıyla ve MHP'nin dışlanmasıyla gerçekleşebilir. Herkesin katılımıyla çözme beklentileri olmayacak duaya amin demekten başka bir anlam taşımaz.
15 Haziran 2012 07:19
DİĞER HABERLER