Kayseri'de ve İstanbul'da masum çocukların vahşice öldürülmesinden sonra 'idam cezası' tartışmaya açıldı.
BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, idam cezasının geri getirilmesini talep etti, gerekirse bunun için referanduma gidilebileceğini söyledi. Konuyla ilgili TBMM Başkanı M. Ali Şahin "Vicdanlar tersini söylese de idamın geri gelmesi zor görünüyor" dedi ki bence olayı en iyi özetleyen cümle budur.
Hukuk ve hukuktan neşet eden kurallar çok boyutludur. Bir boyutu "caydırıcılık" ise diğer boyutu "ıslah etme"ye veya "salt ceza verme"ye matuftur. Hukuk intikamcı değildir, ama mağdur veya mazlumun hakkı zalimde kalırsa sadece haksızlığa uğrayan değil, toplumun vicdanı sızlar. İdam cezasının kaldırılması hiç kimsenin içine sinmiş değildir. Fakat bizim kendimize göre düşünen bir aklımız, tarihten devraldığımız hukuki tecrübe ve hâsılaya itibarımız olmadığından, Batı'da ne varsa, engin bir zihin tembelliği içinde alır, uygulamaya çalışırız. Batı da kendi politik ve sosyal sistemi gibi hukuk sistemini de empoze etmekten geri kalmıyor.
Avrupa tarihinde hukuk, devletlerin, kral ve imparatorların vaz'ettiği bir beşeri havzadır. Batı insanını tarih boyunca devlet ezmiştir, insan hep devletin dışında nasıl kendimi koruyabilirim, sorusunu sormuş, hukuki sığınaklar aramıştır. Hukuk'un üstünlüğü kavramı, yönetimlerden, prens ve devletten bağımsız bir hukuk nosyonu bulma çabasının sonucu ortaya çıkmıştır ki, ancak bundan sonra yaşama hakkı, temel hak ve özgürlükler ile en başta mülkiyet hakkı güvence altına alınabilmiştir. Biz Müslüman toplumların hiçbir zaman böyle bir sorunu olmamıştır, bizim tarih boyunca devletlerden, sultan ve padişahlardan bağımsız bir hukukumuz olmuştur. Sorun, onların koymadığı hukuk kurallarına, yani Münzel Şeriat'e onların ne kadar uyup uymadığı sorunudur. Elbette zaman zaman yöneticiler, despot ve zalim siyasi iktidarlar insanların canlarına ve mallarına kastetmişlerdir, ama herkes "Yöneticilerin Hukuk (Şeriat) karşısında suç işledikleri"ni söylemiş, bu suçları işleyen yöneticilerden hiçbiri de çıkıp 14. Lui gibi "Kanun benim" dememiştir.
Batı dünyasının bütün çabası kişilerin, sınıf ve zümrelerin üstünde bir hukuk arama ve tespit etme çabasıdır. Elinde böyle bir hâsıla olmadığı için tabii ki insanlar kendi adalet ve hakkaniyet anlayışlarına göre hukuk yapmak durumunda kalmışlardır.
Kendisi hukuk vaz'etmeye kalkışan insan toplumları salt akıl güçleri veya yaşadıkları tecrübelerden damıttıkları bilgi ve kanaatlerle kural ihdas ettiklerinde her zaman adaleti tesis edemiyorlar. Bir sürü beşeri zaaf, nakısa ve harici faktör, kuralların ihdasında rol oynar, bir bakmışsınız adaleti tesis etmeye matuf bir kural adaletsizliğin ta kendisi olur.
AB uyum yasaları çerçevesinde ceza hukukundan kaldırılan idam cezası da öyledir. Hiç kimsenin içine sinmiş değildir. Nitekim konu hakkında fikri sorulan Finlandiya Cumhurbaşkanı Tarja Halonen de, kendilerinin idam cezasını kaldırdıklarını ancak zaman zaman bunu yapmakla hata edip etmediklerini tartıştıklarını söylüyor. Halonen şunu da eklemeyi ihmal etmiyor: "Ölüm cezasının olduğu ülkelerde de hâlâ çok korkunç suçlar işleniyor." Sayın Cumhurbaşkanı'nın dedikleri doğru. İdam cezasının olduğu ülkelerde vahşi cinayetler işleniyor. Ancak iki nokta gözden kaçırılmamalıdır: İlki, istatistiklere dikkatle bakalım, idam cezasının olduğu ülkelerde cinayetler söz konusu cezanın olmadığı ülkelere göre daha azdır. İkincisi, öldürme cezası, salt bir caydırıcılık değildir, salt bir 'cezalandırma'dır. Bu son derece önemlidir. "Caydırma ve ıslah" hakikatte başka disiplinlerin asli gayesidir, "ceza" hukukun ve adaletin asli gayesidir.
Her suç işleyen cezasını almalıdır. Suçluyu sadece mağdur veya mağdurun vârisleri affetme yetkisine sahiptirler. Devletler, yasa çıkararak suçluyu cezalandırmaktan muaf tuttuklarında, hakikatte suçlunun yanında yer almış, suç fiilini ödüllendirmiş, hatta bir noktadan sonra suçu teşvik etmiş olurlar. "Ben her durumda öldürme cezasına karşıyım, bu çağdışı bir cezadır" demek, nasılsa ölüm cezasını almayacağını bilen katil ruhlu canilerin önünü açmak, cinayet işlemelerini kolaylaştırmaktır.