Kurtlar Vadisi'ndeki Ömer Baba karakteriyle izleyicinin gönlünde taht kuran Emin Olcay, Cuma Ertesi'ne konuştu.
Şiddet görüntüleri nedeniyle eleştirilen dizide medyanın Ömer Efendi'nin verdiği mesajlardan bahsetmemesine içerleyen Olcay, "Kimse arayıp sormadı bile. Ömer Baba'nın söylediği laflar birilerine dokunuyor. Çünkü söylediklerim Hz. Mevlânâ'dan, Yunus Emre'den ve bizzat Kur'an-ı Kerim'den alınma." diyor. Ömer Efendi rolünün büyük bir sorumluluk getirdiğini belirten Olcay, "Artık kimse bana Emin Olcay demiyor. Ömer Baba, beni çoktan aştı." şeklinde konuşuyor.
Çünkü söylediklerim Hz. Mevlânâ'dan, Yunus Emre'den ve bizzat Kur'an-ı Kerim'den alınma." diyor. Ömer Efendi rolünün büyük bir sorumluluk getirdiğini belirten Olcay, "Artık kimse bana Emin Olcay demiyor. Ömer Baba, beni çok-tan aştı." şeklinde konuşuyor.
Ömer Baba'nın nâmı, beni çoktan aştı
‘Kurtlar Vadisi’ ve ‘Kurtlar Vadisi Pusu’ deyince; Türkiye’nin çevresinde dönen dolaplar, entrikalar, mafya, ‘iyilerle kötülerin’ hesaplaşması gelir akla ilk olarak. Polat Alemdar’ın kötülerle mücadelesi yalnızca şiddet sarmalında ele alınırken, dizinin alt metinlerinde verilmek istenen masajlar göz ardı edilir. Oysa dizide iyilik temalı mesajlar şiddet görüntülerinden az değil. Ömer Baba’nın sözleri ve yaşantısı Kurtlar Vadisi’nde adeta bir denge unsuru. Ömer Baba’yı dizide 43 yılını tiyatroya adayan Emin Olcay oynuyor. Pek çok insan, özellikle de dizinin hayran kitlesi tarafından hayatı en çok merak edilen kişilerin başında geliyor oyuncu. Hz. Mevlânâ’dan ve en önemlisi de Kur’an-ı Kerim’den verdiği mesajlarla ‘Kurtlar Vadisi Pusu’nun felsefesini yansıtsa da medyanın Ömer Baba’ya olan ilgisizliği onu üzüyor. Show TV’de 4 yıldır izleyici karşısına çıkan Olcay, “Kurtlar Vadisi’ni sadece şiddet var diye eleştirenleri anlamıyorum. Ömer Efendi’nin verdiği mesajlardan kimse bahsetmedi. Kimse arayıp sormadı bile. Ömer Baba’nın söylediği laflar birilerine dokunuyor. Çünkü söylediklerim Hz. Mevlânâ’dan, Yunus Emre’den ve bizzat Kur’an-ı Kerim’den alınma.” diyor. Ömer Efendi rolünün büyük bir sorumluluk getirdiğini de anlatan Olcay’la sezon finali öncesi küçük bir çay bahçesinde buluştuk. Ömer Baba ile başladığımız sohbette laf lafı açtı ve konu bakın bizi nerelere götürdü. Emin Olcay’ın zaman zaman sitemle birlikte sertleşen açıklamaları çok konuşulacağa benziyor...
‘Kurtlar Vadisi’ ve ‘Kurtlar Vadisi Pusu’daki Ömer Baba karakteri ile izleyicinin gönlünde taht kurdunuz. Emeklilik döneminde adeta ikinci baharınızı yaşıyorsunuz.
43-44 yıldır tiyatrodayım. 8-9 yıldır da televizyon dizilerinde oynuyorum. Ama Kurtlar Vadisi başka. Esas çıkışım Ömer Baba ile oldu diyebilirim. Ömer Baba Emin Olcay’ı geçti. Dışarıda Ömer Baba diye hitap ediyorlar. Emin Olcay diyen yok. Bu bir oyuncu için riskli; ama oynadığım bu rolün güzelliği karşısında buna razıyım. Çünkü verdiğim mesajların çok doğru, yerini bulan mesajlar olduğunu biliyorum.
Kurtlar Vadisi’ni ‘kan ve şiddet var’ diye eleştirenler bile Ömer Baba’ya büyük sevgi besliyorlar.
O eleştirenler baktıkları yeri görmeyen insanlar. Eğer baktığınız yeri görebiliyorsanız, size bu nasip olmuşsa Ömer Baba’nın verdiği mesajların altında yatan öğretileri çok iyi anlarsınız. Algılayanlar ve görebilenler görüyor. Türk örf ve âdetlerinde bozulmaya yüz tutmuş birtakım değerlerin altını kalın bir kalemle çiziyoruz.
Nasıl bakmamız gerekiyor?
Şöyle ki; aile yapısı bozulmaya başladı. Gençler anne ve babalarına saygı göstermez oldu. Burada bir şey var aslında görülmeyen. Sürekli şiddetin içinde dedikleri Polat Alemdar’ın eve geldiği zaman anne ve babasına ne kadar saygılı olduğu ortada. Bu çok büyük bir mesaj. Aile yapısını, olması gereken şeyi gösteriyoruz. İnsanlar bakar; ama herkes göremez. İnsan bir de görmek istediğini görür. Bazı insanlar, örnek alıyorlar şiddeti deniyor ya; şiddeti görmeye çalışıyorlar. İyi yanını görmek istemiyorlar. Ancak iyi yanını görmek isteyenlerin sayısının çok olduğunu biliyorum. Çünkü dışarıda bana gösterilen saygı ortada. Ne anlatıyor bu Ömer Efendi diyenler var. Hem de aydın geçiniyor bu insanlar.
Kurtlar Vadisi Pusu’nun karmaşası, çatışması ve entrikası, ağzınızdan çıkan bir cümle ile unutuluyor...
Önemli olan da bu zaten. Kaybetmekte olduğumuz değerlerimizi ve kültürümüzü, bu diziler vasıtasıyla insanlara aktarmak. Bunu başardığımıza inanıyorum. Ama ne acıdır ki medya bunun farkında değil. Medya bugüne kadar Ömer Efendi’den hiç bahsetti mi? Bir tek siz geldiniz. Bir iki medya kuruluşu daha...
Ömer Efendi’ye karşı bir tavır mı var?
Belki de bunun farkında değiller. Bu durumu üniversitelerde verdiğim konferanslarda anlatıyorum. 50 yıldır bu ülkenin kültürü üzerinde bir oyun oynanıyor. Bunu dış mihraklar yapıyor genelde. Bu ülkeyi askerî güçlerle elde edemeyeceklerini anlayınca, kültürü bozarak parçalayalım ve ancak öyle sahip olalım diyorlar. Bu tür haberler ve bu tür görmemezlikler, bunların devamı bence.
Söyledikleriniz ya da verdiğiniz mesajlar onların ilgisini çekmiyor olabilir mi?
Anlattıklarım dokunuyor onlara. ‘Yarası olan gocunur’ diye bir laf vardır. Ömer Baba’nın söylediği laflar onlara dokunuyor. Çünkü söylediğim lafların çoğu Hz. Mevlânâ’dan Yunus Emre’den ve bizzat Kur’an-ı Kerim’den. UNESCO dünyada Mevlânâ yılı ilan ediyor, biz Mevlânâ’nın sözlerinden gocunuyoruz. Sahip çıkamıyoruz kültürümüze. İşte söylemek istediğim kültür erozyonu bu.
Karmaşa çatışma bir yana, kameralar Ömer Efendi’ye döndüğü zaman her şey tersine dönüyor. Bu doğru mu?
Evet dizinin felsefesi bu. Ayrıca senaristler sağ olsun çok iyi yazıyorlar. Bir defa bu dizinin başarısı senaryosundan dolayıdır. O kadar güzel o kadar matematiksel gidiyor ki. Son bölümlerde öldüm mü kaldım mı, ben bile bilemiyorum. Dolayısıyla seyircide bu, ilgi uyandırıyor. İkincisi teknik kadro çok iyi. Çok iyi bir oyuncu kadrosu var. Çoğu Devlet Tiyatrosu sanatçısı ve deneyimliler.
Ölüp ölmeyeceğimi bilmiyorum, dediniz de geçen hafta Polat’ın hasımları sizi götürdüklerinde izleyicinin yüreği ağzına geldi.
Valla ne yalan söyleyeyim; oyuncu olarak aynı endişeyi ben de yaşadım. Yani 4 senelik Ömer Baba öldü, dedim kendi kendime. Sonra dedim ki; Ömer Efendi’nin ölmesi dizinin felsefesine aykırı. İleride neler olur bilmem tabii.
Ömer Efendi dizide, manevi değerlerin temsilcisi konumunda desek çok mu abartmış oluruz?
Ömer Efendi’yi nesli tükenmekte olan eski insanlarımızdan biri. Son derece ahlaklı, örfüne kültürüne düşkün bir insan. Dürüst, dini bilgileri yerinde donanımlı bir kişilik. Bir de her şeyiyle teslim olmuş bir adam. Teslim olmazsa zaten o ahlak, dürüstlük ve adalet duygusu hiçbir zaman gelişmez. İkincisi merhamet ise bu teslimiyetten sonra gelir. İkisi birbirini tamamlar. Ayrıca unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarımızı yaşatmaya da çalışıyor. Ebru sanatını ele alalım mesela. Dizi sayesinde ebru sanatına ilgi arttı. Anadolu’nun en ücra köşelerinde ebru öğretiliyor.
İnsanlar diziye bu yönüyle hiç bakmadı belki de...
Evet. Avustralya’dan gelmiş bir arkadaşla Ankara’da karşılaştım. ‘Sizin yüzünüzden zarara uğradım ve para kaybettim.’ dedi. ‘Ben ne yaptım sana?’ dedim. Diziyi izlemiş ve ebru sanatına merak salmış. Avustralya’da malzeme bulamayınca Türkiye’den almış. O da Alman malı çıkmış ve işe yaramamış.
Sokaktaki insanın Ömer Baba’ya bakışı nasıl? ‘Bize sohbet yap’ diyenler oluyor mu?
Çok oluyor. Ama şunu da söyleyeyim. Ömer Efendi rolü bana çok ağır bir sorumluluk verdi aslında. Ben bir oyuncuyum. Tasavvuf ehli değilim. Ama meraklıyım, araştırıyorum. Bu rol bana yeni kapılar açtı. Bunu açık söyleyebilirim. Bilmediğim birtakım şeyleri öğrenme ihtiyacı hissettim. Bazılarını da öğrenmeye çalışıyorum. Çeşitli insanlarla bir araya geliyorum. Kitaplar okuyorum ve kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
Bu rolün size kazandırdığı şeyler var mı?
Çok büyük bir huzur ve mutluluk duydum. Onun için de zevkle yapıyorum. Ama insanların beni değerlendirmesinde birtakım yanlışlar oluyor. Çünkü bizim insanımız izlediği karakterle bire bir örtüştürüyor. Mesela bir çekim esnasında bir mühendis arkadaş geldi ve çocuklarıma nazar değdi okur musun, dedi. Şimdi bu bana çok büyük bir yük. Kimisi meşrebimi soruyor. Ben sizin meşrebinizi biliyorum, diyenler var. Tabii, bu doğru bir şey oynadığımı ve doğru yönde bir şeyler aktardığımı gösteriyor.
‘Akrep kadar olamıyoruz’
“Emin Olcay, Ömer Baba’nın yaptıklarının ne kadarını yapıyor derseniz yüzde 25’ini ya da 30’unu ancak derim. Çünkü yaşadığımız çağ bizi zorluyor. Ben evet bütün merhamet duygularımı öne koymaya çalışırım çocuklarıma karşı. Onlar ne isterlerse, akla yatkın olanı ve gelecekleri ile ilgili her şeyi sonuna kadar yapmak için uğraşırım. Bu arada küçük bir anekdotu anlatmak isterim: Akrepleri bilirsiniz. Onlar ailecek gezerler genellikle. Ama aile aç kalır yiyecek hiçbir şey bulamazlarsa, baba kendisini öldürür. Anne, babayı parçalayıp, çocuklarına yedirir. Akrep kadar olamıyoruz kısacası.”
***
‘Babalık lafla olmaz’
“Babalık büyük sorumluluk. Sadece çocuğun doğmasına yardımcı olmuş bir varlık değil baba. Esas, çocuk doğduktan sonra babanın görevi ağırlaşıyor. Çocukları her türlü cezadan, beladan ve kazadan korumak için çaba sarf etmelisiniz. Tecrübenizle onlara yol göstermek zorundasınız. Onlar üzerinde her türlü koruyucu görevini yapmalıdır. Ha bu çocuk doğdu büyüdü, ne yaparsa yapsın anlayışı bizde yoktur. Batılılarda bu var. Tahsilimi Almanya’da yaptığım için biliyorum. Zaman zaman kontrollü olarak yalnız başına bırakacaksınız; ama onlar da hayatı acısıyla, tatlısıyla öğrenecekler; ama bir baba ömrünün sonuna kadar onların her hareketinden her şeyinden sorumludur.”
ZAMAN-CUMA ERTESİ