Koalisyon görüşmeleri resmen başlamadı. Partiler pozisyonlarını netleştirmekle meşgul.

Ne tuhaf ki oyun planını, stratejisini netleştirmiş tek bir isim var. O da ‘hakem’ olması gerekirken ‘teknik direktör’ ve ‘oyun kurucu’ role soyunduğu izlenimi veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.

Hep yazdım ve söyledim. Yine tekrar edeyim: Erdoğan’ın hedefi koalisyon kurulması filan değil. ‘Reis’ seçim istiyor. Muhalefet kendini toparlamadan, AK Parti iktidarı devretmeden mümkün olduğunca hızlı ve baskın bir seçim…

Eylem planı yürürlükte. Erdoğan, Deniz Baykal görüşmesi ile başlattığı maçın taktik hamlelerini birer birer sahaya yansıtma hazırlığında ve burada ‘riskli’ bir oyun kurguluyor.

Erdoğan, AK Parti’yi domine ederken muhalefetin içiyle oynuyor!

Baykal’ı daveti bir mesajdı. CHP ve MHP bu işe çok bozuldu…

Devamı gelmesin diye önlemini de aldılar ama karşılarında ‘farklı’ bir cumhurbaşkanı var.

Aynı hamleyi farklı şekillerde sürdürecektir.

Yarın bir gün öyle adımlar atar ki muhalefet apışıp kalabilir!

CHP ve MHP eğer kendi oyunlarını sahneye koyamazlarsa hiç ummadıkları çatlamalarla karşılaşabilirler.

Benden söylemesi!

 

AK Parti’deki ‘sessiz çoğunluk’ seçim istemiyor

İktidar cenahında durum farklı mı?

‘İktidar’ derken iki ayrı cephe olduğunu hesaba katmalıyız.

Erdoğan’ın A planı erken seçim ise B planı MHP ile koalisyon.

Belki size tuhaf gelecek ama Erdoğan’ın ‘sonbaharda seçim’ planının önündeki en ciddi engel bazı AK Partililer görülüyor.

Partide ağırlığı olan isimler ‘milli irade’ye saygı gereği koalisyon modelinin denenmesinden yana.

Bülent Arınç, Ali Babacan, Beşir Atalay, Hüseyin Çelik, M.Ali Şahin hatta Numan Kurtulmuş’u sayabiliriz bu görüşün savunucuları olarak.

Daha seçimden yeni çıkmışken yeniden seçime gitmeye sıcak bakılmıyor. Ülke zaten 1.5 yılda 3 kez sandığa gitmiş ve seçim yorgunu. Partinin etkili, yetkili ya da yetkisiz kademlerindeki sessiz çoğunluk böyle düşünüyor.

Erken seçim kadar MHP ile koalisyon fikrine karşı çıkanlar da var.

Sadece Kürt kökenli isimler değil kabine, MYK, MKYK’da destekçisi var AK Parti-CHP modelinin.

Başbakan Ahmet Davutoğlu sonbaharda seçim yerine partiyi restore ettikten sonra seçime gidilmesinden yana duruyor.

Önemli bir isim daha var bu denklemde. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de erken seçime karşı olduğunu biliyoruz.

 Kendisi açıklamadı ama MHP yerine AK Parti’nin CHP ile koalisyon kurmasını istediği iki gündür konuşuluyor Ankara’da.

Görünen o ki 7 Haziran seçimleri çok şeyi değiştirdi. Partiler bıçak sırtında.

Koalisyon manevraları partilerin içini karıştırabilir. Hatta, derin yarılmalara yol açabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hamleleri CHP ve MHP’yi sarsabilir beklentisinde olanlar var.

Şunu da unutmayalım: AK Parti’nin içi de hiç rahat değil!

Erdoğan muhalefete ayar vereyim derken partisiyle arasını soğutabilir. 

11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Başdanışmanı Ahmet Sever’in aylardır beklenen kitabı nihayet raflardaki yerini alıyor.

Seçim nedeniyle rötarlı çıkacak olan ‘Yaşadım, Gördüm, Yazdım’ isimli kitapta son 12 yılda yaşanan önemli olayların perde arkasına yer veriliyor.

Asıl merak edilen Erdoğan-Gül ilişkilerine dair yazılanlar olacak.

Bu günlerde her yerde kitaba ilişkin anekdotlar anlatılıyor. Erdoğan-Gül ilişkisinin hiç de dışarı yansıtıldığı gibi olmadığına kitapta yer verildiği söyleniyor.

Bana ilginç gelen Gül’ün 2007 yılı cumhurbaşkanı adaylığı ve 2014 yılında ikinci kez aday olmasının önünün kesilmesi.

367 krizinden sonra seçime gidilmiş ve Gül yeniden aday olmuştu. Seçimden sonra Erdoğan’ın Gül’ün aday olmasını istemediği ve bunun için bazı temaslar yapıldığına yer verilmiş kitapta.

AK Parti, Gül’ün ikinci kez aday olamayacağına ilişkin anayasa değişikliğini yapmış ve bu CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Gül buna çok üzülmüş. “CHP bile bunu yapmadı” demiş.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Erdoğan’ın karşısında Gül’e cumhurbaşkanı adaylığı teklif etmiş mesela. Gül bunu reddetmiş. Hatta ‘çatı adayı’ Ekmeleddin İhsanoğlu da “Siz aday olursanız ben olmayayım” demiş.

Son olarak, “Benim partim” dediği AK Parti’nin değiştiğini ve ‘tanıyamadığı’ hale geldiğini söylüyormuş.