12 Eylül iddianamesinin kabul edilmesi en çok, referandum öncesinde 'evet' deklarasyonu yayınlayan ülkücüleri memnun etti.
Bu tutumlarından ötürü 'davaya ihanet'le suçlandıklarını hatırlatan avukat İrfan Sönmez, gelinen noktanın herkesi yeni bir muhasebe yapmaya mecbur bıraktığını söyledi. Cuntanın hayatta kalan üyeleri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın sivil yargıya hesap vermesinin önemine vurgu yapan darbe mağduru ülkücüler Hasan İlter, Selçuk Özdağ, Hasan Kıvrak, Murat Sancak ve Ömer Özkan'ın bundan sonraki süreç için hedefi ise sivil anayasaya öncülük etmek.
Bağımsız Ülkücüler Platformu, 1 Nisan 2010'da anayasa referandumuna destek deklarasyonu yayımladı. "Türkiye bir yol ayrımındadır. Ya darbeleri ilelebet tarihe gömecek ya da öz vatanında esir muamelesi görmeye devam edecektir." diyen darbe mağduru ülkücüler, referanduma 'evet' çağrısında bulundu. Platforma öncülük eden avukat İrfan Sönmez, referandumun ardından gelinen sürecin kendilerini haklı çıkardığını söyledi. Darbelerle hesaplaşmanın sadece geçmişle yüzleşmek olmadığını, bunun aynı zamanda geleceği tanzim etme hamlesi olduğunu belirtti. Bu noktada yeni anayasanın artık hayata geçirilmesini istedi.
12 Eylül askerî darbesinin, 27 Mayıs 1960 askerî darbesinin bir geleneği olduğunu söyleyen mağdur ülkücü ve AK Parti Milletvekili Selçuk Özdağ da "Bunu, 'Kavgaları durdurmak adına yaptık' dediler. Oysa bir de üçüncü kutup vardı. Bunlar darbenin zeminini hazırlamakla meşgul olan ve darbeyi yapmak üzere gençlerin heyecanını, ideallerini ve enerjilerini istismar eden cuntacılardı. Demokrasiyi içselleştiremeyen statükocular ve jakobenlerdi. O zihniyet, 1980 yılındaki darbeyle Türkiye'ye büyük bir kötülük yapmıştır." diye konuştu. 12 Eylül referandumundan önce Bağımsız Ülkücüler Platformu olarak bir deklarasyon yazıp darbecilerden hesap sorulmasını istediklerini kaydeden Özdağ, "1960'ın hesabını sorsaydık 1971 ve 1980 darbeleri olmazdı. 1980 darbesinin hesabını sorsaydık 28 Şubat postmodern darbesi ve 27 Nisan e-muhtırası olmazdı. Hesabı sorulmayan her darbe, başka bir darbenin teşvikçisi olmuştur." ifadelerini kullandı.
Referandumdan önce Bize tavır
koyanlar, bugün utanmalı
Aradan 32 yıl geçse de darbecilerden hesap sorulmasının memnuniyet verici bir gelişme olduğunun altını çizen mağdur ülkücülerden Hasan İlter de 12 Eylül döneminde yaşananları anlattı. "Darbeciler, Türkiye'nin kaderini değiştirdiler. On binlerce insanı tutuklayıp yüzlercesini işkenceden geçirdiler. Hazine'yi boşalttılar." diyen İlter, 12 Eylül soruşturmasının bir daha darbe yapmak isteyenlere ders olacağını dile getirdi.
Konya Ülkücüler davasında 10 yıl cezaevinde kalan Hasan Kıvrak da, darbecilerin yargılanacağı günleri görerek referanduma 'evet' dediklerini vurguladı. "Evet kampanyamızın isteğimiz gibi sonuçlanmasından ve o gün mağdur olan insanlar adına hesap sorulmasından tabii ki mutluyuz." ifadesini kullandı. Gördükleri işkence, yaşadıkları haksızlıkların bu soruşturmayla bir nebze olsun hafiflediğini kaydederek, "Bunun en önemli sonucu da ülkemizin bundan sonra o günleri bir daha yaşamayacak olmasıdır. Eğer Başbakan'ın dik duruşu olmasaydı, o Balyoz ve benzeri planlar hedefine ulaşır, bizler de tekrar başa dönerdik." değerlendirmesinde bulundu.
Darbe mağduru ülkücülerden Murat Sancak da, Kenan Evren'in sanık sandalyesinde oturmasının, bundan sonra darbe heveslilerinin önünü keseceğini savundu. Referandum sürecinde 'evet' için mücadele edenlere teşekkür ederek, şunları dile getirdi: "Milletin hakkı gasbedilmişti, vicdanı yaralıydı. Bu iddianamenin kabul edilmesiyle inşallah millet vicdanı rahatlayacaktır. Ümit ediyorum ki bundan sonra bir daha askerî darbeler olamayacaktır, çünkü bir daha kimse cesaret edemeyecektir."
Referandumdan önce kendilerine tavır koyanların bugünlerde utandığını düşündüğünü anlatan Doç. Dr. Ömer Özkan da, "12 Eylül 1980 askerî darbesini yaşayanlar olarak, 12 Eylül 2010 referandumunun bizim için bayram günü olacağını söylemiştik." diye konuştu. "İşte bayram günümüz geliyor." diyen Özkan, şöyle devam etti: "Çekilen bunca ızdırap, çile ve acıların yapanların yanına kâr kalmayacağını görmek bizler için herhalde en büyük mutluluk olacak. Gerçi idam edilen, işkence masalarında ölen arkadaşlarımız geri dönmeyecektir ama hiç olmazsa Türkiye'de bundan sonra halkın iradesine karşı ihtilâl planlamayı kendi görev alanları içinde gören güçler, emekli olsalar dahi kendilerinden hesabın sorulacağını bilecektir."
Zaman