Doğu Anadolu Bölgesi'nde toplumsal barışı sağlayan, insanlara maddi ve manevi yönden destek olan, kendisinde olmadığı halde zenginden alıp fakire veren yardımseverler, bölgenin adeta ''iyilik'', ''barış'' ve ''yardım'' meleği haline geldi.
Muş'ta ''barış ve iyilik meleği'' olarak bilinen kanaat önderi Mustafa Baskın, 60 yılda 117 kan davasını barışla sonuçlandırdı.
Sunay Mahallesi'nde ikamet eden ve bölgede birçok vatandaşa maddi ve manevi yönden destek olan 80 yaşındaki Baskın, bölgenin ''dargınları barıştıran iyilik meleği'' haline geldi.
Normal kavgalardan, kan davasına, kız kaçırma olaylarına kadar birçok nedenden kaynaklanan dargınlıkları gidermek için elinden gelen çabayı gösteren Baskın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bölgede sık sık kavgaların yaşandığını dile getirdi.
Dargınlıkla bir yere varılamayacağını vurgulayan Baskın, ''Bölgemizde sık sık yaşanan kan davaları herkesi huzursuz ediyor. Bu davaların büyük boyutlara ulaşmaması ve tarafları ikna etmek için büyük çaba sarf ediyorum. Yaklaşık 60 yılda 117 kan davasını barışla sonuçlandırdım. Bunun yanında kız kaçırma, normal kavgalardan kaynaklanan küskünleri de barıştırdım'' diye konuştu.
Bugüne kadar barıştığı aileler arasında olumsuz bir durumun yaşanmadığına dikkati çeken Baskın, barıştırdığı kişilerin kardeşçe yaşadığını söyledi.
Bu arada, Muş merkeze bağlı Harman köyünde, Fidani ve Mıho aileleri arasında 32 yıldır devam eden kan davası, kanaat önderi Mustafa Baskın'ın girişimiyle barışla sonuçlanmıştı.
Fidani ve Mıho aileleri arasında 1979 yılında çıkan bir kavgada üç kişi ölmüş, çok sayıda kişi yaralanmıştı. Olayın ardından iki aile arasında kan davası başlamıştı.
Merkeze bağlı Yoncalıöz köyünde ise arazi meselesi yüzünden Aşur ve Soysal aileleri arasında kavga çıkmış, 25 yıl süren kan davasına kanaat önderi Mustafa Baskın son vermişti.
-ERZURUM-
Erzurum'da böbrek hastası olan eşini kaybettikten sonra kendini insanlara yardım için adayan Türkiye İşçi Emeklileri Derneği Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Aysel Tanhus, 19 yıl önce eşinin ölümünün ardından özellikle hastaların, yardıma muhtaç insanların umudu haline geldi.
Eşinin sağlığına kavuşması için yaklaşık 3 yıl hastanelerde mücadele ettiğini ifade eden Tanhus, ''Eşim böbrek hastasıydı. Bütün mücadelemize rağmen onu kaybettik. Hastane ortamında yoksulluğun, hastalığın ve ümitsizliğin ne demek olduğunu o zaman daha iyi kavradım. O günden sonra hastalara, kimsesizlere ve yardıma muhtaç kişilere yardım etmeye karar verdim'' dedi.
Yeşil kart almak isteyen vatandaşlardan, yoksul olup da imkanı olmadığı için tedavi olayanlara kadar birçok konuda insanlara yardımcı olduğunu anlatan Tanhus, ilk yardım yapmaya engelli bir gence tekerlekli sandalye temin ederek başladığını belirtti.
Engelli gencin mutluluğunun kendisini daha çok yardım yapmaya teşvik ettiğini vurgulayan Tanhus, şunları kaydetti:
''Yardımlaşma duygusu toplumsal olumsuzlukları azaltıyor. Maddi durumunuz yardım için yeterli olmadığı dönemlerde bile insanlara yardım yapabilirsiniz. Örneğin, zengin insanlarla yoksullar arasında bir köprü kurabilirsiniz veya fahri çalışmayı esas alan kurumlarda çalışarak topluma hizmet edebilirsiniz. Önemli olan yardıma muhtaç insanlar için bir şeyler yapmayı istemektir. Ben de 'zenginden alıp fakire vermek' için bu yola çıktım.''
Böbrek Vakfında da altı yıl çalıştığını anımsatan Tanhus, hastanelerin hasta hakları birimlerinde de görev alarak insanlara yardımcı olduğunu söyledi.
Kimsesiz hastalara hastanelerde refakat ettiğini de belirten Tanhus, şöyle konuştu:
''Kimsesi olmayan yaşlı bir teyzenin yanında hastanede refakatçi oldum. 20 gün yanında kaldım ve hastaneden çıkacağı gün vefat etmesi beni çok üzdü. Yine 19 yaşında Oktay Bazu adında böbrek hastası bir genç vardı. Ailesi uygun böbreği bulmak için tüm imkanları seferber etti. Uğraşlarım sonucu böbreği bulduk. Ama Oktay, böbreği bulduğumuz gün vefat etti. Tanık olduğum böyle hikayeler beni bu faaliyetlere daha da çok bağlıyor ''
-BİNGÖL-
Bingöl'de emekli öğretmen Semiramis Karaarslan, kentte oksijen makinesine bağlı olarak yaşamlarını sürdüren silikozis ve kanser hastalarının yaşamlarını rahat bir şekilde sürdürebilmeleri için mücadele ediyor.
Kentte özellikle yardıma muhtaç ve hasta insanlara yaptığı yardımlarla tanınan Karaarslan, Bingöl'de, Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi'nin (KETEM) kurulmasına öncülük etti.
Ölümcül hastalığa yakalanan ve oksijen makinesine bağlı olarak yaşamlarını sürdüren silikozis hastalarının tedavisi için yoğun çaba sarf eden Karaarslan, yardıma muhtaç kişilere bireysel yardımların dışında, kot taşlama işçilerinin yakalandığı ölümcül meslek hastalığına karşı da gençleri bilinçlendirmeye çalışıyor.
İl genelindeki 121 kanser hastasının sağlık durumunu gönüllü olarak takip eden Karaarslan, Karlıova ilçesine bağlı Taşlıçay köyünde yaşayan silikozis hastalarıyla da yakından ilgilendiğini belirterek, sürekli oksijen makinesine bağlı olarak yaşamlarını sürdüren vatandaşların elektrik kesintisinden mağdur olmamaları için yerleşim birimine hayırseverlerden topladığı bağışlarla iki jeneratör temin ettiğini söyledi.
Yaklaşık 36 yıldır insanlara gönüllü olarak yardım ettiğini ifade eden Karaarslan, kendisini kanser ve silikozis hastalarına adadığını belirterek, şöyle konuştu:
''Bugüne kadar hayatımı kanserli ve silikozis hastalarına adadım. Onlar öldükçe ben de onlarla öldüm. Geride bıraktıkları ailelerinin acılarını paylaştım. Bu ölen arkadaşlarımızın ailelerinin devlet tarafından korunup maaşa bağlanması için mücadele ediyorum. Devletin yardım elini uzatmasını bekliyorum. Ailelere yardım için imza kampanyası başlattım. Sosyal faylaşım sitesi olan Facebook üzerinden destek grubu kurdum. Bunun için hiçbir ücret talep etmiyorum. İnsanlara yardım etmeyi seviyorum. Onlar mutlu oldukça, ben de onlarla mutlu oluyorum.''
-IĞDIR-
Iğdır'da dargınları barıştıran, maddi durumu iyi olmayanlara destek olan, anlamlı günlerde birlerce vatandaşa yemek veren emekli muhtar Asker Çeçen, şehrin sevilen simaları arasında yer aldı.
Kent merkezindeki Söğütlü Mahallesi'nde 20 yıl muhtarlık yapan Çeçen, görev yaptığı süre içerisinde vatandaşlardan mühür ya da evrak parası almadığını söyledi.
Bir dönem Muhtarlar Derneğinin Başkanlığını da yürüten Çeçen, kentte yaşanan olaylarda insanları bir araya getirerek sorunları çözmeye çalıştığını ifade etti.
Yaklaşık 20 yıl boyunca kız kaçırmadan küsen 30 aileyi barıştırdığını anlatan Çeçen, şöyle konuştu:
''Bir kavga olduğu zaman barıştırmak için beni çağırırlar. Ben de gider tarafsız bir şekilde sorunu çözer ve tatlıya bağlarım. Başta Vali, savcı, hakim, emniyet ve askeri yetkililer olmak üzere Iğdır'daki kamu görevlileriyle sıcak ilişkiler kurarım. Yardım için gelen herkese imkan dahilinde yardımcı oluyorum. Bazen karakola gidip orada kavga edenleri barıştırmaya çalışıyorum. Çeşitli kavgalardan küsen yaklaşık 100 kişiyi de barıştırdım.''
Babasının yardım konusunda kendisine nasihatte bulunduğunu anımsatan Çeçen, her yıl Hazreti Hüseyin için bin kişiye ihsan yemeği verdiğini ifade etti.
(EKİP-AYZ-AKS-OSM)20.08.2011 11:37:18