Dün sandıkta herkes gördü o sahte örümcek ağlarını. Şanlıurfa Eyyubi’de bir sandık görevlisi ‘ooh ooh’ diye mühürsüz pusulalara şehvetle ‘Evet’ basıyordu. AKP yandaşları ise “Baksanıza mühür bile yok, bu siz hainlerin komplosu” savunmasına geçiyordu. Öyle olmadığı çok geçmeden anlaşıldı. Akşam sandıklar kapandıktan sonra YSK açıkladı: “Mühürsüz pusulaları da geçerli sayacağız”
‘ÖRÜMCEKLER’ SANDIĞA DA AĞ ÖRMÜŞ
Referanduma sayılı günler kala kendini Hz Peygamber’e benzetme hadsizliği ile vermişti o örneği. Hakikat ise tam tersiydi. 15 Temmuz gecesinin Dalaman’ına da Tarabya’daki Huber Köşkü’ne de örümcek ağı ören Erdoğan’ın kendisiydi. Gerçeği daha da örtmek, fotoğrafı daha da bulanıklaştırmak için… Dün sandığa örülen ağlar da işte aynı zehirli örümceklerin ağlarıydı.
16 Nisan’a ‘Tarihin ve coğrafyanın, karşısında kıyama durduğu lider’ unvanı ile gitmek istedi Erdoğan. Biliyorsunuz Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, 3 sene önceki 30 Mart yerel seçimleri öncesi böyle takdim etmişti kendisini. Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Peygamber bile kibirlendi de biz tevazuu elden bırakmıyoruz” dese de Erdoğan, “Rahmetimiz gazabımızı aşacak” sözleriyle bir ‘level’ yukarı sıçramıştı. Ne de olsa partilileri kendisini “Allah’ın bütün vasıflarına haiz” olarak görüyordu.
O yüzden referandum kampanyasına başlarken bazılarımız onu ‘başçoban olmak istiyor’ zannetme hafifliğine düştük. Daha da fazlasıydı. Kampanyayı “Yeni Sevr ile karşı karşıyayız” diyerek başlattı. Milli seferberlik ilan etti. Her türlü dini ve milli kutsalı da bu savaşta mermi olarak kullanmaya başladı. Geçen seçimlerden Kur’an-ı Kerim ve Risale-i Nur’ları tükettiği için bu kez onu nasıl aşacağı merak konusuydu.
“Züğürt Ağa’nın Şıh’ı gibi cennetten tapu verecek değil ya” derken onu da yaptı. “Hayır diyerek dünyanızı da ahiretinizi de tehlikeye atmayın” diye seslendi. Kampanyanın başında biraz daha ‘milli’ gibi duran savaş, daha sonra ‘dini’ bir vecheye büründü. Artık Haçlılar ile Hilal karşı karşıyaydı.
‘HAYIR’ DİYENLER CEHENNEMLİK İLAN EDİLDİ
Doğal olarak baş fetvacıları tarafından ‘Hayır’ diyecekler cehennemlik ilan edildi. “Evet demek farz” dendi. Ama Allah’tan ‘hayır’ diyeceklerin gayrimüslimler gibi hayat hakkına saygı duyulacağı açıklandı. Tamam, yaşayacaktın ama nasıl yaşayacaktın? “Hayırcıların karıları kızları bize helal” diyen ağzı salyalı sürülerden kaçarak. Ne de olsa Reis’leri, Hayır diyecekler için “Şerre rıza şerdir” içtihadında bulunmuştu.
Bu bir Haçlı savaşı olunca Diyanet de girdi devreye. Kambersiz düğün, Diyanet’siz siyaset olmaz! 18 Şubat’ta Gaziantep Cahit Nakıpoğlu Camisi’nde imam vatandaşlara ‘Evet’ propagandası yaptı. ”Burası siyaset yeri değil” diye tepki gösteren ‘hainlere’ cevap diğer ‘vatansever’ cemaatten geldi: “İnadına geleceksiniz!”
Erdoğan’ın Adana’da 7 Nisan’da yapacağı miting için Yumurtalık ilçe müftülüğü imamlara minarelerden anons yapma talimatı verdi. Tıpkı 15 Temmuz gecesi gibi… Daha başka birçok camide ‘evet’ kampanyası yapıldı.
Bakmayın siz, bu denli büyük bir kutsal savaşa nazaran Erdoğan gene büyük âlicenaplık yaptı. “Evet mi hayır mı?” diye sorma lütfunu gösterdi. O pusulalara ‘hayır’ seçeneğini de yazdırdı sonuçta. İşte bu kadar da tarafsızlığın daniskası vardı onda.
KONTROLLÜ REFERANDUM
İşin ironi de kinaye de kaldırmayacak kadar ciddi olduğunun farkındayım. Gerçi benim için sürpriz yok. Ta 24 Ocak’ta şöyle yazmıştım: “Eskaza ‘hayır’ çıkacak olsa bile sonuçlar açıklandığında tabelada ‘evet’ yazabilir. O gün ne Cihan Haber Ajansı olacak sandıkların başında ne de muhalefet. (…) Bana göre o tren kaçtı artık. Erdoğan’ın bir bildiği var; millet bu başkanlığa ‘Evet’ diyecek. Demeyecek olsa da ‘diyecek’(…)”
Amberin Zaman, 27 Mart’ta ’Referandumda hayır çıkma ihtimali var mı?’ başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Yazı şöyle başlıyordu: “Türkiye’yi uzun yıllardan beri çok yakından izleyen Batılı bir yetkiliye göre başlıktaki soru ‘Putin’in seçimleri kaybetme ihtimali var mı?’ sorusundan farklı değil. Her ikisinin de cevabı belli. Yani, ‘Yok.’ Varılan noktada aksini düşünmek naiflik olur, zira Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Hayır’ çıkma ihtimali olsa referanduma gitmezdi.”
Amberin Zaman, “Öyleyse nasıl oluyor da kimi AKP’lilerin dahi iktidarı ‘Hayır’ oylarının öne geçtiği konusunda uyardıkları haberleri yayılmaya başladı?” sorusuna da şöyle cevap veriyordu: “Batılı yetkiliye göre nedeni basit: İktidarın‘Hayır‘ ihtimalini canlı tutması referandumun adil ve bağımsız koşullarda yapıldığı izlenimi, yani meşruiyet algısı oluşturmak için başvurulan bir yöntem.”
Yani aslında bu ‘kontrollü bir referandum’du. Gelin örümcek ağlarını nasıl ördü bir bakalım. 12 Şubat 2017 tarihinde Bahreyn’e hareketi öncesi soruları cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, anketlerle ilgili soruya karşılık, “Ben halkımızın henüz cumhurbaşkanlığı sistemini anlama konumuna geldiğine ihtimal vermiyorum. Bunu iyice anlatmamız lazım.” dedi. Nasıl bir anlattıysa artık, 23 Mart’ta CNN Türk ve Kanal D ortak yayınında, “Sandıktan yüzde 52’nin üzerinde ‘Evet’ çıkmasını bekliyorum” dedi. Yetmez ama evet’ti. Çıtayı daha da yukarı koydu: “Benim derdim şu, ‘Evet’i yüzde 60’ların üzerinde taçlandıralım.”
ÖZGÜVEN KAZANDIRAN BİR SONUÇ ÇIKMADI
Bu arada ‘anlatmaya’ devam ediyordu. 4 Nisan’da NTV-Star TV ortak yayınında, “Her geçen gün evet tırmanıyor. Son iki hafta inanıyorum ki evet tırmanışını yükseltecektir.” mesajı verdi. 8 Nisan’da 24 TV-360 TV ortak canlı yayınında, “Şu anda oran zikretmiyorum, bir açık ara diyorum. Öyle bir oran çıkmalı ki bu ülkenin hizmetinde olan tüm insanlara özgüven kazandırmalı” dedi. 2 gün kala da Adil Gür çıkıp “Yüzde 60” bombasını attı ortaya.
Dün sandıkta herkes gördü o sahte örümcek ağlarını. Şanlıurfa Eyyubi’de bir sandık görevlisi ‘ooh ooh’ diye mühürsüz pusulalara şehvetle ‘Evet’ basıyordu. AKP yandaşları ise “Baksanıza mühür bile yok, bu siz hainlerin komplosu” savunmasına geçiyordu. Öyle olmadığı çok geçmeden anlaşıldı. Akşam sandıklar kapandıktan sonra YSK açıkladı: “Mühürsüz pusulaları da geçerli sayacağız”
MAĞLUPTUR BU YOLDA GALİP
Muş’un Çatbaşı köyünde AKP’li Muhtar Mehmet Koçlardan, oy kabinine kadar seçmenlere eşlik ediyor ve ne oy attığını kontrol ediyordu. Tıpkı Meclis’teki görüşmelerde AKP’li milletvekillerine parti komiserlerinin refakat edip açık oy kullandırtması gibi. Sonra Ankara’da pusulalara harıl harıl mühür basan sandık görevlilerinin görüntüsü düştü sosyal medyaya.
Bu kadar haksızlığa, bu kadar din istismarına rağmen çıkan sonuç Erdoğan ve sağ kolu Devlet Bahçeli için yenilgi. Sonuçlar gayet açık: Erdoğan’a özgüven veren bir sonuç çıkmadı. Belli başlı bütün büyük şehirleri kaybetti. Kendi ikamet ettiği Üsküdar bile ‘Hayır’ dedi. Mağluptur bu yolda galip! Bir nevi Pirus zaferi… Kader ağlarını örüyor…
Ahmet Dönmez tr724