Samanyolu Yayın Grubu Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu, son dönemde yapılan yalan haberleri köşesine taşıdı.
"Bazı meslektaşlarımız bütün ahlaki kuralları bir kenara bırakarak, yazdıklarının aynı gün içinde yalanlanmasına rağmen ısrarla bu huylarından vazgeçmiyor." diyen Abdullah Abdulkadiroğlu, "Neredeyse memlekette ne kadar suç işlemiş insan varsa hepsini masum ilan edecekler, “hizmet camiası size kumpas kurdu” diyecekler." dedi. Çarpıtma ve yalan haber yapan basın mensuplarına önemli bir mesaj gönderen Abdulkadiroğlu şöyle konuştu; "Keşke yalanların esiri olmak yerine, cesaretlerini kullanıp dürüst olmayı deneyebilseler"
İşte Abdullah Abdulkadiroğlu 'nun o yazısı:
Keşke cesur olmayı deneyebilseler
Onlar yalan yazmaktan bıkmadıkça biz de yalanlarını ortaya çıkarmaktan bıkmayacağız.
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla birlikte hizmet camiasına yönelik başlatılan karalama kampanyası medyada yalan ve iftiralarla sürdürülüyor.
Bazı meslektaşlarımız bütün ahlaki kuralları bir kenara bırakarak, yazdıklarının aynı gün içinde yalanlanmasına rağmen ısrarla bu huylarından vazgeçmiyor.
Yüzleri kızarmıyor, her gün yüzlerine vurulan yalanlarından dolayı mahcup olmuyorlar.
Evlerine götürdükleri ekmeği yalan üzerinden kazandıklarını, çoluk çocuklarının rızkını harama bağladıklarını hiç düşünmüyor olmalılar.
Adeta bir yalan rüzgarına kendini kaptırmış rüzgar gülü gibi, bir yalandan diğerine savruluyorlar.
Bu; gazetecilik mesleği için çok tehlikeli bir rüzgar.
Yazdıklarının hayat boyu karşılarına çıkacağını hiç akıllarına getirmiyor olmalılar.
Bir gazetecinin inandırıcılığının, güvenilirliğinin, saygınlığının, meslek namusunun sorgulanması kadar kötü bir durum olamayacağını hiç umursamıyor olmalılar.
Kendilerini kaptırdıkları yalan dalgasının hiç geçmeyeceğini sanıyor olmalılar.
Bir gazeteci için, yalanlanmanın en ağır mesleki bedel olması gerektiğine hiç aldırış etmiyor olmalılar.
Çok yazık.
Yalan üretirken bile hiçbir değer tanımıyorlar.
Yalanlarına Osmanlı hanedanını alet etmekten utanmıyorlar. Hanedan çocuklarının Hizmet camiası okullarından atıldığını yazdılar. Yalanlama bizzat Hanedan üyelerinden geldi. “Hizmet okullarında çocuklarımıza şehzade gibi bakılıyor, el üstünde tutuluyorlar” dediler.
Hizmet camiasını karalamak için her şeyden medet umuyorlar.
“Paralel yapı çatıya çıktı” diyerek güya Emniyet Genel Müdürlüğü’nün çatı katında bir dinleme merkezi kurulduğunu yazdılar. Yalan bizzat müfettiş incelemesiyle belgelendi. Dinleme cihazları denilenlerin hiçbir alıcı özelliği olmayan hurdalar olduğu ortaya çıktı.
Başka bir yalana göre Başbakanlık, Yargıtay üzerinden sinyal yansıtılarak dinleniyordu. Oysa bu; Aydınlık Gazetesi’nin iki yıl önce gündeme getirdiği eski bir iddiaydı. Ve iki yıl önce bizzat Başbakanlık tarafından yalanlanmıştı. İktidar gazeteleri Başbakanlığın yalanladığı bir konuyu, yalan olduğunu bile bile yazdı. Bu kez de Yargıtay tarafından yalanlandılar.
İşadamı Akın İpek'in aile varlığı olarak 40 yıldır sahibi olduğu evini, Fethullah Gülen Hocaefendi'ye sanki bir başkanlık sarayı inşa ediliyormuş gibi yansıtmak için yalan haber yaptılar.
Ak Parti’nin yöneticilerine bile sorsalar, oraya defalarca gidip gelmiş olanlardan gerçeği öğrenirlerdi.
Üstelik İstanbul'dan defalarca helikopter kiralayarak özel mülkün havadan görüntülerini çektiler, özel hayatın gizliliğini ihlal ettiler.
Yaptıklarının yasadışı olduğunu bildikleri için kiraladıkları helikoptere fatura alma cesaretini bile gösteremediler.
Bu ülkede kış günü aç açıkta, soğukta donma tehlikesi altında yaşayan insanlar varken, bir yalan haber uğruna 100 bin liradan fazla para harcadılar.
Bütün iddialar bizzat İpek Ailesi tarafından yalanlandı.
Kendi ürettikleri yalanlarla kendilerini komik durumlara düşürdüler. 100 yıllık Amerikan Brooking Enstitü'nün bir Hizmet kuruluşu olduğunu ve burs paralarıyla kurulduğunu iddia ettiler.
Dünyaca ünlü Enstitü’nün Hizmet Camiası tarafından kurulduğu iddiasına, Amerikalı bilim adamları bile şaşıp kaldı.
Yalancılar bütün dünyayı kendilerine güldürdüler.
Akıllarını hizmet hareketini İsrail ile ve Yahudi kuruluşlarla irtibatlı göstermeye takmış olan bazı müzmin iftiracılar, ABD’de iki Yahudi vakfının hizmetin öncülük ettiği okullara 186 milyon dolar bağış yaptığı yalanını yazdı.
İki kuruluşun da Yahudi vakfı olmadığı, üstelik yardımın rutin olarak teknoloji alanında kullanılmak üzere ABD’de bütün okullara yapılan 2 milyon dolarlık bir yardım olduğu ortaya çıktı.
Gülen için suç duyurusu haberleri yaptılar.
Güya bir gazeteci-yazar(!) Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
Müzmin yalancı gazetelerin “gazeteci-yazar” diyerek sarıldığı kişinin, ağzında emzikle klip çeken çakma Ajdar olarak tanınan bir kişi olduğu ortaya çıktı.
“Avrupa Birliği paralel yapıyı anladı, hükümete destek verdi” diyerek manşetler attılar. Bir gün sonra ortaya çıktı ki; Başbakan’ın görüştüğü Avrupa Birliği parlamenterlerinin neredeyse tamamı paralel hikayeye inanmamış.
Yalanları bir gün sürdü.
Bazı meslektaşlarımız, ölümüne savundukları HSYK yasa tasarısını hükümet Avrupa’dan gelen uyarılar üzerine geri çekince birdenbire sessizliğe bürünüverdiler.
Son birkaç gün içerisindeki yalan haberlerden sadece bazıları bunlar.
Yalanları öyle boyutlara taşıdılar ki; daha yakın geçmişte kendi gazetelerinin manşetlerinden vurdukları insanlara, sırf hizmet camiasına karşı kara kampanya için sahip çıkıp, onları suçsuz göstermeye kalktılar.
Neredeyse memlekette ne kadar suç işlemiş insan varsa hepsini masum ilan edecekler, “hizmet camiası size kumpas kurdu” diyecekler.
Her şeyi perdeleyen çok güzel bir kamuflaj buldular.
İşlerine gelen de gelmeyen de ne varsa “paralel” deyip çıkıveriyorlar işin içinden.
Her tarafları tutarsızlık, her tarafları yalan.
Üstelik bu meslektaşlarımızın birçoğunun ne dünya görüşleri, ne siyasi görüşleri Ak Parti ile uzaktan yakından da ilgili değildir.
Bugün bu yolu tutturmuşlar, yarın başka taraftan esebilirler. Geçmişleriyle sabit.
Yalan söyleyenin yakalanmak korkusu içindeki hırsız gibi olduğunu unutuyorlar.
Her yalanda kendilerini ele veriyorlar.
Her seferinde gerçekler tarafından yakalanıyorlar.
Keşke yalanların esiri olmak yerine, cesaretlerini kullanıp dürüst olmayı deneyebilseler.
Keşke.
twitter/aakadiroglu