Oyun içinde oyun

Böyle giderse yakında şehit ismi verilecek meydan, köprü, tepe kalmayacak!

OYUN ALANINDA OYUN İÇİNDE OYUN

Dünya basını, büyükelçi suikastını şöyle gördü:

-Polis, Rusya’nın Türkiye elçisini öldürdü.

-Suikast, Türkiye başkentinde utanç verici bir güvenlik açığı anlamına geliyor.

-Cihadist tetikçi “Allahu Ekber, Halep’i unutmayın” diye slogan attı.

-Moskova, kendi suikast soruşturmasını yapacak!

-Olay, Türkiye’de güvenlik durumunun giderek kontrol dışına çıktığını gösteriyor.

-Suikast, Moskova ve Ankara’yı daha da yakınlaştırabilir.

-Erdoğan, Rusya’ya taviz vermekte zorunda kalacak.

-Taraflardan işbirliği sinyali geliyor.

-Rusya, Sunni isyancılarla ilişkisini kesmesi için Türkiye’ye baskı yapabilir.

-Birinci Dünya Savaşı’nı çıkaran suikast gibi bölgesel bir savaşı tetikleyebilir.

SONUÇLARDAN SEBEPLERE

Olayları sonuçlarıyla değerlendirmek gerekir. Çok erken olmakla beraber, şu geçen iki üç gün içinde yukarıdaki yorumların tümünün doğru çıktığını gördük. Peki Türkiye ne yapıyor? Tetikçinin profili üzerinden “servis” bilgilerle iç propaganda yapıyor. Katil, arkasında epeyce iz bırakmış, açığa bile alınmamış. Bir ByLock eksik, keşke kargaşada onu da bulsalarmış telefonunda. Hoş o telefona da Ruslar el koymuş!

PİŞKİN SORUMSUZLUK

Büyükelçinin öldürülmesinin hemen ardından Berlin’de bir TIR, “Christmas Market”e girdi, 12 kişiyi öldürdü. Geçen temmuzda da Fransa Nice’te bir kamyon bayram törenine dalmış, 84 kişiyi katletmişti. Batı’da saldırılar biçim değiştirdi, bomba sokamadıkları için mi kamyonla insanların içine dalıyorlar bilemiyorum, terör uzmanlarının işi. Şu var ki, kimse çıkıp olayı bir örgüte havale edip sorumluluktan sıyrılmıyor. Yine kimse, “Terör bugün Berlin’i vurdu, olsun varsın. Yarın adres İstanbul olabilir” demiyor.

TERÖRLE YAŞAM ŞAHANE (!)

Türkiye’nin içine girdiği durum hayli sıkıntılı. Batı basınında çıkan yorumlar bunu kritik ediyor. Şöyle ki, sanki ülkede ikili federatif bir yapı var, bir taraf tüm kötülükleri diğer yapıya yüklüyor. “Ben yapmadım onlar yaptı” deyip ‘mazlum’ rolüne bürünüyor. Olayı farklı örgüt üstlense dahi bunu yayımlamak ya da paylaşmak cesaret istiyor. Nitekim öyle de oldu.

HEDEF CUMHURBAŞKANIYSA?

15 Temmuz’da Saray’daki askeri üst kadro, yaver dâhil “darbeci” damgası yedi. Kimse, cumhurbaşkanına bu kadar yakın olup da neden bir suikasta kalkışmadıklarını sorgulamadı, üstelik darbe gecesi hiçbiri yanında değildi. Tıpkı, Rusya büyükelçisini öldüren tetikçinin son 5 ayda 8 kez cumhurbaşkanını koruduğunun ortaya çıkması gibi.

TADINDAN YENMEZ TABİRLER

‘Üst akıl’ diye bir şey vardı, şimdi moda ‘uyuyan hücreler’. 40 bin kişiyi tutuklasanız, dışarda kalan yüzbinleri felç etseniz de kıyamete kadar bitmeyecek bir terör kaynağınız var artık: ‘Uyuyan hücreler’, hayırlı olsun. Kevgire dönmüş istihbarat, olayların tümüne seyirci kalıp, enerjisini sadece ve sadece sonrasındaki algıyı yönetmeye harcıyor. Başarılı da oluyor. Çalışma binası daha birkaç gün önce protestolara sahne olan büyükelçi korunmuyor, katili öldürülerek susturuluyor. Cumhurbaşkanı “sırtından vurmak kalleşlik” diyor, karşıdan ateş etse mazur mu göreceğiz! Böyle giderse yakında şehit ismi verilecek meydan, köprü, tepe kalmayacak!

22 Aralık 2016 10:13
DİĞER HABERLER