CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Beylikdüzü'nde iftar programında konuştu. Özel, Ekrem İmamoğlu'nun Kadir gecesi mesajını okudu. Özel, "Zorla yalan tanıklık yaptırmaya çalışıyorlar" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu dosyasında "Zorla yalan tanıklık yaptırmaya çalışıyorlar" dedi. Özel, cezaevindeki mahkum kadınların savcılık tarafından aranarak "İşbirliği yapmazsan çocuklarını yıllarca, belki 10 sene göremezsin" diyerek yalan tanıklık yapmaya zorladıklarını söyledi. Özel, "Erdoğan'a sesleniyorum. Turpun büyüğü dedin, koca bir yalan çıktı. Ailelerin yüzüne bakamayacaksın dedin, aileler burada, bakıyorlar. Ancak senin savcının insan içine çıkacak yüzü kalmadı" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Beylikdüzü'nde iftar programında konuştu.
Özel'in konuşmalarından satır başları şu şekilde:
“İşte Ekrem Başkan’ın bahsettiği, dua ettiği yüzlerce gençten biri de o otobüsün peşinden koşup koşup koşup koşup, ‘Ekrem Başkan, Ekrem Başkan’ deyip, otobüsü durdurup, orada dönüp de ‘Her şey çok güzel olacak, Ekrem Abi’ diyen Berkay kardeşimdir. Bugün Silivri zindanlarında Ekrem İmamoğlu’yla ‘Her şey çok güzel olacak’ diyen, gelecek umudumuzun adı Berkay’ı aynı zindana koyanlar, Türkiye’nin önünü tıkayanlardır. Ama bunu başaramayacaklar. İftar sofralarında çok uzun konuşmuyorum. Ancak hem Ekrem Başkan, hem içeride haksız tutulan çok sayıda kişi için kritik bir evredeyiz. Öyle bir hukuksuzluk var ki, İmamoğlu'na karşı darbe ve kumpas soruşturması savcısı çaresiz bir yere sıkıştı. Algıyı çok yükseltmişti. MASAK raporundan bahsetti. Bomboş. Altına imza atacak kimseyi bulamayıp uzman yardımcısına imzalattırdıkları, onun da sorumluluk almayan cümleler kurduğu, hiçbir şeyi ispatlamayan, bütün hareketleri Ekrem Başkan’ın, Murat Başkan’ın, Resul Emrah Şahan’ın ve diğer arkadaşlarımızın avukatları tarafından izah edildiği. Örneğin ‘Bu para nedir?’ ‘Budur’ denilince ‘Pardon’ deyip, ikna oldukları. MASAK raporunun boşaldığı, kanıtların olmadığı, eldeki tek şeyin birbiriyle çelişkili ifadelerle dolu gizli tanık ifadeleri olduğu, onların da yaptıkları iftiraların örneğin Ekrem Başkan’la hiç ilgisi olmayıp Recep Tayyip Erdoğan’a en yakın firma için bile eline verilen listede olduğu için, iftiralara suçüstü yakalanınca sıkıştılar.”
“YALAN İFADEYE ZORLAYAN ÇABALAR VAR”“Şimdi ne yapıyorlar? Bütün Türkiye’ye, bütün televizyon kanallarına, namuslu bütün gazetecilere, AK Parti’de, MHP’de siyaset yapıyor olsun, vicdanında şu kadar bir merhamet kalmış olan herkese, Türkiye’deki herkesin vicdanına şikayet ederiz ki suç yok, elde delil yok, çaresizlik büyük. Şimdi bu rezaleti örtbas etmek için dosyanın içini şimdi doldurabilmek için, kendine yeni gizli tanıklar, yalandan itirafçılar, iftira atacak birilerini arayan bir savcı ile karşı karşıyayız. Ekrem İmamoğlu’nun 10-15 yıl önce Beylikdüzü’nden tanıdığı insanları, komşularını savcılığa çağırıp tanıklık yapmaya zorluyorlar. ‘Siz iş yaptınız mı, geçmişte alışverişiniz oldu mu, karşılığında bir şey verdiniz mi? Belediye başkanlığı sırasında kendisi, çevresi sizden bir şey istedi mi? İstemiştir. Olduğunu biliyorum. İtiraf etmezsen yalancı tanıklıktan seni içeriye atarım’ diye sahte, korkutan ve yalan ifadeye zorlayan çabalar var. Diğer taraftan cezaevinde tutuklu kadınları, SEGBİS bağlantısı ile arayıp, ‘Bana anlatacağın bir şey varsa bu son şansın. Yoksa bir daha seni dinlemem. Çocuklarının yüzünü yıllarca, belki 10 sene göremezsin’ deyip 3-4 yaşında evladı olan kadın tutukluları zorluyor, ardından da yanına birini yolluyor. ‘Savcı kızdı ama sen onun dediği gibi bir şeyler söylersen, hazır olursan yine söyleriz. Seni dinler. Buradan çıkar yarın gidersin’ dedirtilmektedir.”
“TEHDİTLE, ŞANTAJLA ADALET KAZANILMAZ”“Şimdi Erdoğan’a sesleniyorum. ‘Turpun büyüğü’ dedin, çıka çıka koca bir yalan çıktı. ‘Ailelerinin yüzüne bakamayacaksın’ dedin, aileler burada. Birbirimizin yüzüne bakıyoruz. Bütün Beylikdüzü’nün yüzüne bakıyorlar. Ancak senin savcının insan içine çıkacak hali kalmadı. Şimdi yeni turplardan bahsediyorsunuz. Turpun büyüğünü böyle mi arıyorsunuz? Turp bulmak için tehdit etmek, iftira atmak, şantaj yapıp, ‘Yalan söylerse’ diye iş birliği teklif ederek adalet kazanılmaz. Mübarek Ramazan’da, mübarek Kadir gecesinde bir kez daha inanan, vicdanında inanç olan, insaf olan herkese sesleniyoruz. Ayıp ettiler, yazık ettiler, siyasi bir hırsa dünya kadar genç insanın, Ekrem Başkanımızın ve çevresindeki ekibinin geleceğini perişan etmeye çalışıyorlar. Ama onlar ne bir kelime eksik konuşuyor ne bu iftiraları birbirine atıyor ne birbirinin hakkında bilmediği bir şeyi söylüyor. Hakikatten sapmıyorlar. Gerçeğe sarılıyorlar. Allah’a, kendilerine inanıyorlar. Biz de onların namuslarına namusumuz kadar kefiliz. Bugün bu şartlar altında bir grup toplantısına çıkıp dünya kadar yalanı tekrar etti Erdoğan. Döndü, döndü, aynı yalanları söyledi. Bu yalanları ispat edecek tek bir kanıtları yok. Ama bir yandan da arkasında biz durduğumuz için, siz durduğunuz için, komşuları, hemşerileri durduğu için, İstanbul’da bir hafta boyunca, yedi gece boyunca Saraçhane’de milyonlar, Türkiye’de on milyonlar, 23 Mart günü meydanda, demokrasi meydanında 15 milyon kişi olduğu için artık bu birlikteliğe dayanamıyorlar.”
“SAVAŞTA BİLE ÖLÜM ÜZERİNDEN SÖYLEM OLMAZ”“Bugün tuttu oraya gidenlerin Şehzadebaşı Camii’nde, Mimar Sinan’ın ilk dönem eseri Şehzadebaşı Camii’nde mezarlıkları, mezar taşlarını tahrip ettiği yalanını attılar. Çare, eskiden olduğu gibi cami yalanlarına kadar çaresiz kaldı, kendini savunmak için. Hemen gittik, gördük ki iki taş yıkılmış, Vali Bey ertesi sabah gelmeden kaldırılmış. Ekrem Başkan oradaki hazireyi bırakın en iyi hale getireyim diye dört senedir de yalvarıyormuş. Hem imzayı vermemişler, hem de oradaki taşları eylemciler kırıyor yalanıyla algı yapmaya çalışıyorlar. Bana da dedi ki, ‘Özgür Efendi senin de yakında mezarın kazılır, kim kazar kim kapar orası belli olmaz.’ Bunu yapmayıp mafya gibi mermi de yollayabilirdi ya da başka tehditlerde de olabilirdi. Bu lafın yüzde 1’i Erdoğan’a söylense, yeri yerinden oynatacaklar. Demiyorlar ki siyasette mezarın yeri ne, siyasette ölümün yeri ne? Savaşta bile, savaş durdurulur, taraflar gider cenazelerini alır. İnancına göre defnolunur, dönülür savaşa tekrar koyulur. Savaşta bile ceset üzerinden, naaş üzerinden, mübarek cenazeler üzerinden, kabir, mezar üzerinden siyaset, söylem olmaz. Savaşta dahi her şey olur, mezarlara dokunulmaz. Böyle bir anlayışa rağmen, böyle bir gözü dönmüşlük karşısında bize, hepimize birbirine sarılmak, omuz omuza durmak, bu kötülükten asla ve asla korkmamak gelir. Biz sarayların, hanların, anıtların değil gırtlağından haram lokma geçmemiş dürüst insanların ve bundan sonra da ömrünün sonuna kadar böyle yaşayacak, mütevazi mezarlarda yatacak ama evlatlarına onuru ve şerefi miras bırakacak insanlarız.”