''Gayesi Türkiye’deki korku atmosferini dünyaya taşımak. Yurt dışına korku salmak. Hizmet gönüllülerini, “Reise canımız feda” diyen sonra fındık fiyatı düşük diye küfürler saydırmaya başlayan AKP tabanı ile karıştırıyor.''
Veysel Ayhan / Tr724
ÖZEL JETLE ‘ÖĞRETMEN’ KAÇIRMANIN ASIL SEBEBİ
Erdoğan’ın sadece 2 gündemi var. Birincisi kendini kurtarmak için “Reza” meselesini çözmek. İkincisi cemaatten intikam almak.
Başka bir derdi yok. Ekonomi batmış, Türkiye dünya’ya rezil olmuş umurunda değil. Hatta deseler “Türkiye’nin yarısını bize ver Reza’yı al” hiç düşünmeden kabul eder. O kadar çaresiz. Şimdiden sonra gözüne uyku girmesi zor. Kırk yıl “cin gibi enerjik” ve uyukladığı görülmemiş birinin Ukrayna’da defalarca uyuklaması tesadüf değil. Batı basını “Reza” meselesini gündemine aldı. Dün Adem Yavuz Arslan “Siz siz olun, Amerikan medyasının diline düşmeyin” demişti ama düştü. Hem de çok kötü düştü. Yükselişini kapak yapan “Time” yakında yıkılışını da kapak yapar. ABD basınını, Saray polisinin panzerleriyle basıp susturacak hali yok! Trump’ın söz geçiremediği, Nixon’un satın alıp susturamadığı medyaya yapacağı bir şey yok. Bitişi aheste aheste geliyor.
İkinci gündemi için ise iki şey yapıyor?
1- KORKU
“7’den 70’e” diye bir tabir vardır. Bu tanım Erdoğan zulmünü karşılamıyor. Zulüm, doğmamış çocuktan 90’lık ihtiyarlara kadar herkesi kapsıyor.
Erdoğan’ın emrettiği ve takibini yaptığı cezaevi zulümlerinde iki amacı var. Birincisi duygusal olarak “acı ve gözyaşı”ndan besleniyor. Ruhsal gıdası bu. Her sabah bir önceki günkü zulmün envanterini okuyor. Onunla besleniyor. Beslendikçe doymuyor daha fazlasını istiyor.
İkincisi, Hizmet gönüllülerine korku salarak onları uzaklaştırmak istiyor. Bu, her dönem yapılmış ve denenmiş tiranik bir metot. 1930’lu, 40’lı ve 50’li yıllarda Bediüzzaman hazretlerinin talebeleri 20, 40, 50 kişilik gruplar halinde hemen her şehirde gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, cemse cemse, kamyonet kamyonet hapishanelere taşınıyordu. Mahpushaneye girmemiş Risale-i Nur talebesi kalmamıştı. Kitap okuma dışında bir suçları yoktu. Amaç Bediüzzaman’ın talebelerini korkutmak, insanları Risale-i Nur’dan uzaklaştırmaktı. Diğer insanlara da “Aman onlar gibi elinize Risale almayın sonunuz böyle olur!” demekti.
ANESTEZİ UZMANLI ÖZEL JET
Erdoğan da aynı şeyi deniyor. Tüm cemaati hapse tıkıp insanları “Hizmet”ten korkutarak uzaklaştırmak istiyor. Bütün devlet bunun için seferber. Yakılan iki askerin katili IŞİD’lileri bulamayan, PKK lideri yakalıyorum diye kendi ajanlarını yakalatan MİT’in gücü ancak masum öğretmen ailesine yetiyor. Ta Pakistan’a özel bir ekip ve özel jet uçağı yollamanın başka açıklaması yok. Gayesi Türkiye’deki korku atmosferini dünyaya taşımak. Yurt dışına korku salmak. Hizmet gönüllülerini, “Reise canımız feda” diyen sonra fındık fiyatı düşük diye küfürler saydırmaya başlayan AKP tabanı ile karıştırıyor. AKP tabanı böyle. Peki tavanı? Bugün “yeterli” para verilip de Saray’da Erdoğan’ı “satmayacak” 5 kişi var mıdır? Bence yoktur. Başta Yiğit Bulut olmak üzere. Çünkü çevresindekiler ‘reis’in değil ‘para’nın peşinde. Üç kuruşa gelen beş kuruşa gider. “Para” ile gelen “para” ile gider. Ve gidecekler. Hizmete gönüllülerine gelince “Hay”dan gelen “Hu”ya gider.” Onlar Allah için çıktıkları bir yoldan başka bir amaçla vazgeçmez. Vaktiyle cemaati de para ile satın almaya çalıştı ama alamadı. Şimdi “korku”yu deniyor.
Bu metotla her devirde yüzde 2-3’ten fazla sonuç alınmamıştır. Bediüzzaman’ın hapse giren her talebesi çıktığında bir “nur” meşalesi tutuşturmuş, gittiği yerde yüzlerce insanı Risale-i Nur ile aydınlatmıştır. Şimdi olacak olan da aynı.
2- BÖLMEK, FİTNE SOKMAK
Bu, vaktiyle bildiği ve fiilen uyguladığı bir metot. 2001’de Erbakan’ın desteklediği Millî Görüş Hareketi bölüp “yenilikçiler” olarak AKP’yi kurmuşlardı. Ve Milli Görüş tabanının ekseriyeti Erbakan’ı bırakıp onun peşine takılmıştı. Bu tecrübeyle Cemaat’i bölmek için elinden geleni yaptı. Cemaatin önde gelen isimlerini çağırdı. Ağızlarını aradı. Baktı hiçbiri “esnemiyor”. Sadece aradığı “ikbal”i bulamamış iki gayri memnun bulabildi. Bunlara güvenip planlar projeler yaptı. Hiç bir işe yaramadı. Hocaefendi’yi Erbakan’la karıştırmanın hata olduğunu geç fark etti.
Peki bundan vaz mı geçti? Hayır.
MİT SOSYAL MEDYADA
Bölme çalışmaları mecra değiştirdi. Şimdi “sosyal medya” üzerinden sürüyor.
Ne yapıyorlar? Önceki gün Aktifhaber’de önemli bir haber vardı. Adını anıp bir fitne yuvasını reklam etmeyelim. Sosyal medya’da “Şeytan’ın sağdan gelmesi” kabilinden sanki vicdanı, hakperestliği temsil ediyormuş gibi görünen hesaplar var. “Falan abi” “Filan abi”ye karşı. “Filan abi” “Falan abinin” kuyusunu kazıyor. İpler “Falan”ın eline geçecek, geçiyor…” “Milyar dolarlar filan’da” “Aman koşun Hoca Efendi’yi bunların elinden kurtarın” “Kestanepazarı kulübesini falan yıktırdı.” gibi (işin içyüzünü bilenler için komik) tweet’ler atıp fitne sokuyorlar. “Hapishaneler boşalacak, saldıracaklar” “İkinci darbe geliyor.” gibi hezeyanlarla cemaati kriminalize etmeye çalışıyorlar.
50 bin masum insan hapiste. İşkence ile alınan ifadeler var. MİT’in tek işi bunları inceleyip harmanlamak ve MİT’in sosyal medya birimine ulaştırmak. Onlar da sosyal medyaya ikisi gerçekten doğru on mesaj atıyor. Siz de doğru olduğunu bildiğiniz ikisinin yanındaki diğer sekiz mesajın da doğru olduğunu sanıyorsunuz. Çocukça bir plan. Bize düşen ve mutlaka yapmamız gerekense kehanet ve gizem kokan her hesabı Twitter’a şikayet etmek. Başka da ciddiye almaya gerek yok.
“Bu gece Pensilvanya’dan tehditleri aldık. Uçaklar buraya saldırabilir. Helikopterlerle bize saldırabilirler” diyecek kadar akli melekesini yitirmiş bir “kafa” başka ne çılgınlıklar yapar bilmiyoruz.