"Özel mülke el koymanın dinde de hukukta da yeri yok"

Devletin bugüne kadar PKK'ya finansman desteği verenlerin mal varlığına bile el koymadığını söyleyen ceza hukukçusu Prof. İzzet Özgenç'in ‘akıl tutulması' dediği olay, dün Erzurum'da yaşandı.

Erzurum 1. Sulh Ceza Hakimliği'nin kararıyla 4 eğitim kurumunun menkul ve gayrimenkul varlıklarına el konuldu. Savcı İsmail Karataş'ın kanunsuz el koyma talebi Hakim Selim Ertem'in onayıyla uygulandı. “Silahlı terör örgütüne üye olma, ihaleye fesat karıştırma” iddiasıyla okul ve yurtların yönetim kurulu üyeleri ile hayırsever 30 kişi gözaltına alındı.

Polis, 91 yaşındaki hayırseveri de evinde gözaltına almak istedi. 28 Şubat darbe döneminde bile görülmeyen el koyma kararı İslam hukukuna göre de haram. Yazar Ali Bulaç, bu konuyu şöyle açıklamıştı:  “Muhaliftir diye bir şahsın veya bir grubun mal varlığına el koymak (müsadere) cahiliye âdetidir.”

Maddî manevî cebir operasyonu

Aramalar Erzurum'un tanınmış, köklü ailelerinden hayırsever işadamı B.Ç.'nin ev ve işyerinde de yapıldı. B.Ç.'nin avukatı Avukat Faruk Terzioğlu, yapılanların ‘yıldırma, gözdağı ve algı' operasyonu olduğunu ifade etti. Operasyonların doğru ve hukuki olmadığını belirten Terzioğlu şunları söyledi: “Şu anda yapılmak istenen terör örgütüne yardım ve yataklık yapanları doğrudan açığa çıkarmak değil, sadece belli bir düşünceye yakın olan insanları yıldırmak, bunlar maddi manevi cebir altına almak. Yani bunları Türkiye'nin iç barışına hizmet eden şeyler değil. Yapılanlar tüccara gözdağı. ‘Biz tepesindeyiz, ensesindeyiz'. Cezai, hukuki yönden mali denetim yönüyle bu bir algı operasyonu.”

Doç. Dr. Yılmaz Yazıcıoğlu: Eğitim öğretim hakkı bir anayasa hakkı olduğu için o hakkın ihlalidir. Hiç tartışmasız çok açıktır, nettir. Bazı okullarda o okulun idarecileri tarafından kanunun kendilerine verdiği yetkiyi kötüye kullanıldığı düşünülüyorsa Milli Eğitim Bakanlığı tedbir işlemi yapar, olsa olsa okul idarecileri tarafından belirli bir ceza hukukuna ilişkin işlemler yapılır. Ama bunu yapacak olan makam ağır ceza mahkemesidir. Savcılık eğer böyle bir talepte bulunduysa sulh ceza hakiminin bu kararı, yetkisizliği sebebiyle ağır cezaya iletmesi gerekir. Sulh ceza hakiminin bunu atlama şansı yok. İki tane hukuksuzluk var. Burada sehven yaptığını düşünüyorum. Sulh ceza hakiminin böyle bir karara imza atması yetki gasbıdır, ceza hukukunda suçtur. Kanuna uymaması sebebiyle de görevi kötüye kullanma var. Böyle bir karar yok hükmündedir. Görevli olmayan kişinin göreviymiş gibi işlemde bulunması görevi kötüye kullanmadır. Bunların hepsi suç. Cezai takibatı gerektirir. Bu kadar vahim bir hata yapılıyorsa herhalde HSYK buna duyarsız kalamaz.

ZAMAN

24 Şubat 2016 07:13
DİĞER HABERLER