ÖZEL- ÖGESEN: Üniversitelere çok acil 30 bin doktoralı eğitim elemanı alınmalı

Türkiye'de son yıllarda sayıları hızla artan yeni üniversiteler, bir dizi sorunları da beraberinde getirdi. 2005 sonrası açılan üniversitelerde akademisyen sıkıntısı yaşanıyor. Öğretim Elemanları Sendikası (ÖGESEN) Başkanı Vahdet Özkoçak, "2005 sonrası açılan üniversitelere çok acil minimum 30 bin doktoralı eğitim elemanı istihdamı gerekmekte. Bunun yüzde 50'sinin de minimum doçent ve profesör seviyesinde olması gerekir. Genç akademisyenler değil, kıdemli doçent ve profesör olmalı." dedi. Özkoçak, "2005 sonrası açılan üniversitelerin bazılarında fiziki alt yapıları ile birlikte manevi alt yapıları yetersiz, kütüphaneleri yok, güvenlik problemleri var, barınma ve ısınma problemleri var, bu eksikler giderilmeli." diye konuştu.

Öğretim Elemanları Sendikası (ÖGESEN) Başkanı Vahdet Özkoçak, son yıllarda çok sayıda üniversitenin açılması nedeniyle aksaklıklar olduğuna dikkat çekti. Özkoçak, Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirine yaptığı açıklamada, üniversite ve fakültelerin bölge ile uyumlu olması gerektiğini dile getirdi. Özkoçak, her üniversiteye aynı bölümler ya da o bölgeye özgü olmayan bölümler açılmaması gerektiğini söyledi. Özkoçak, bölgeye açılan fakültelerin dikkatli seçilmesi halinde Türkiye'deki eğitim başarısının artacağına vurgu yaptı. Özkoçak, "İstihdam sağlar, kütüphane sağlar, fiziki ortamda sağlanırsa Türkiye eğitim ülkesi olacaktır, olması gerekir. Çünkü batılı ülkelere göre genç nüfusumuz çok fazla. Genç nüfus aslında ayrı bir dinamik katıyor. Biz bu özelliği kullanamıyoruz." ifadesinde bulundu.

Özkoçak, 2005 sonrası açılan üniversitelerin birçok sorununun olduğunu vurguladı. Üniversitelerin, gelişme dönemlerinde verimli olmadığını kaydeden Özkoçak, "Hala yeterli değil. Doğu'daki üniversitelerde bulunan akademisyenler burada pazarda alınmayacak ürünleri, orada hocalar, vatandaşlar, öğretmenler yeni bir ürünmüş gibi alıyor. Biz geliştirme ödeneği veriyoruz. Ancak barınma, ısınma masraflarına bakıldığında verilen geliştirme ödeneği yetersiz. Doğu'da görev yapan hocaların daha yüksek maaş alması gerekiyor."

'AKADEMİSYENLER VE ÖĞRENCİLER İÇİN EĞİTİM-ÖĞRETİM FAALİYETLERİNE KATILAMADIĞI İÇİN ÜNİVERSİTELER BOŞ KALIYOR'

Türkiye genelinde 195 üniversitenin olduğunu söylen Özkoçak, 2005 sonrası 50'ye yakın üniversite açıldığını belirtti. Özkoçak, 2005 sonrası açılan üniversitelerde fiziki alt yapıyı oluşturduklarını ancak akademisyen ve öğrenciyi çekme noktasında büyük sıkıntılarının olduğunu söyledi. Özkoçak, Türkiye'de bulunan akademisyenlerin Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerine gitmeme sebeplerini güvenlik zafiyeti olarak açıkladı. Özkoçak, güvenliğin sağlanması gerektiği üzerinde durdu. Özkoçak, konuşmasına şöyle devam etti: "Şu an terör bölgesi olan üniversitelerde mutlaka güvenlik zafiyeti giderilmeli. Çünkü ne akademisyen ne de öğrenci eğitim-öğretim faaliyetlerine katılamıyor. Faaliyetlere katılamadıkları için üniversiteler boş kalıyor. Boş kalmış üniversitelerde kullanılan elektrikten, insan kaynağı da dahil bütün kaynakların tamamı maalesef boşa giden milli servet. Bir insanın yaşaması için öncelikle güvenme ve barınmasının olması gerekir. Çünkü güvenlik ve barınmayı sağlayamazsak orada akademisyen kalmaz. Memleketi değilse İstanbul'dan, İç Anadolu Bölgesi'nden doğuya akademisyen gönderemezsiniz. Gönderemediğinizde kaliteli eğitim veremediğiniz için öğrenciler bölümleri seçmez. Kütüphanenin olmadığı bir yere öğrenci ve akademisyen niye gitsin? Barınma ihtiyacının giderilemediği yere öğrenci ve akademisyen niye gitsin? O yüzden fiziki alt yapı ile birlikte manevi alt yapının ve insani yapının oluşturulması gerekiyor."

2005 SONRASI AÇILAN ÜNİVERSİTELERE ACİL 15 BİN PROF. VE DOÇENT ATANMALI

Özkoçak, Türkiye'de 140 civarında akademisyen olduğunu kaydetti. Özkoçak, "2005 sonrası açılan üniversitelerdeki akademisyen sayısı eski üniversitelere göre yüzde 30 daha az. 2005 sonrası üniversitelere çok acil minimum 30 bin doktoralı eğitim elemanı istihdamı gerekmekte. Bunun yüzde 50'sinin de minimum doçent ve profesör seviyesinde olması gerekir. Genç akademisyenler değil, kıdemli doçent ve profesör olmalı." uyarısında bulundu.

"Doktora unvanını almış doktora sonrasında çalışacak 50 bin akademisyene ihtiyaç var. Ankara'da en az 4 profesör, doçent hocanın olduğu bölümler varken yeni açılan üniversitelerde maalesef doçent düzeyinde çok az, profesör düzeyinde hiç olmayan bölümler var." diyen Özkoçak, 2005 sonrası açılan üniversitelerin çoğunda akademisyen açığının olduğunun altını çizdi. Özkoçak, yeni açılan üniversitelere akademisyenlerin neden gittiğini şu şekilde açıkladı: "Doçentliğini çok rahat bir şekilde alamamış, doktora sonrasında doçentliği bekleyen adaylar daha çok 2005 sonrası kurulan üniversiteleri tercih etmekte. Örneğin, Ankara üniversitesinde yardımcı doçent olmak için doçentliğe yakın kriterler aranırken 2005 sonrası kurulan üniversitelerde doktora vermiş olma yeterli. Bu düzende olduğu için genç akademisyenler veya yaş haddinden emekli olup 72 yaşa kadar çalışma imkanından faydalanmak isteyen akademisyenler gidiyor."

'ALT YAPI BELİRLENMEZSE İŞSİZLER ORDUMUZ, KALİTESİZ İŞSİZLER ORDUSUNA DOĞRU GİDECEK'

Üniversitelerde bölüm ve öğrenciye göre bütçe ayrıldığını dile getiren Özkoçak, "Buna bağlı olarak bazı bölümler mantar gibi türeyebiliyor. Gereksiz bölümler açılıyor. Gereksiz bölüm açılmasını istemiyoruz. Hem öğrenciye külfet hem de akademisyene külfet." diye konuştu.

Özkoçak, gereksiz bölümlerin çoğalmasıyla birlikte ileride mezun öğrencileri birçok sorunun beklediğini altını çizdi. Meslek Yüksek Okulları'na önem verilmesi gerektiğini ifade eden Özkoçak, konuşmasına şöyle devam etti: "Batılı ülkelerin tamamında kalifiyeli ara elemanları çıkartan MYO'lardır. Türkiye, MYO'lara direkt geçiş hakkı verdi. Lisede haytalık eden öğrenciler, başarısız öğrenciler, maalesef MYO'lara direkt geçti. Zaten bu öğrenciler; sorunlu, çalışmayı sevmezlerdi. Matematiği, temel bilimleri çok iyi bilmeyen bir kişiyi MYO'ya direkt aktardığımızda kavga, kriminalistik olaylar, sınava girmemeler, hatta akademisyenlere bıçak çekmeler, akademisyenleri dövmelere kadar giden olaylar oldu. Bu alt yapıyı belirleyemezsek her öğrencinin dört yıllık okumaya tercih edersek 5 sene sonra mezun olan öğrenciler yarı dolu çıkacakları için işsizler ordumuz kalitesiz işsizler ordusuna doğru gidecek. Bu da Türkiye için milli servet kaybıdır."

'TÜRKİYE'DEKİ ÜNİVERSİTELERDE LİYAKAT SORUNU VAR'

Özkoçak, Türkiye'de bulunan üniversitelerin neden Avrupa'da ile 500'e giremediklerini anlattı. Özkoçak, Türkiye'deki birçok üniversitenin fiziki alt yapının yeterli olmadığını söyledi. Akademisyenlerin inanç ve düşünce özgürlüğünü yaşayamadıklarını dile getiren Özkoçak, çoğu akademisyenin mutlu ve huzurlu olmadığını vurguladı. Özkoçak, "Üniversitelerimizde liyakat sorunu var. Gerçekten hak eden, ehil ve üniversitedeki o bölümü dolduracak akademisyenler var mı diye sormak gerekiyor. Yüzde 20'lik kısım sadece biat sistemine tam uymuş ve orada öğretim elemanı açığını kapatabilecek kişilerin hak etmediği halde istihdam edildiğini görüyoruz, bu çok büyük bir sıkıntı. Bu yüzden ilk 500 üniversite içinde yer almak çok zor." açıklamasında bulundu.

DOĞU'DAKİ ÜNİVERSİTELER İLE BATIDAKİ ÜNİVERSİTELER ARASINDA YÜZDE 75 AKADEMİSYEN FARKI VAR

Bazı fakültelerde akademisyen eksiği olduğunu dile getiren Özkoçak, açığı kapatmak için dışarıdan atama yapıldığını açıkladı. Bazı MYO bölümlerinde akademisyen açığı olduğunu vurgulayan Özkoçak, "Bölümlerde çok fazla açık yok, çok ücra yerlerde kısmen de olsa görülebilir. Onun dışında akademisyenin olmadığı hiçbir yerde bölüm açılamaz, anabilim dalı kurulamaz, lisans ve lisansüstü eğitim yapılamaz. 2005 sonrası kurulan bazı Meslek Yüksek Okulları fakültelerinde bu sorunlar var. Onun için Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) bu yöntemleri kendi kontrolüne aldı." diye belirtti.

Özkoçak, Doğu'da bulunan üniversitelerde batıya göre yüzde 75 akademisyen farkının olduğunu açıkladı. Sebebini güvenlik zafiyeti ile açıklayan Özkoçak, "Biz memurları çekerken orada eğitim ve öğretim faaliyetlerini beklemek olanaklı değil." dedi.

'LİSANS VE LİSANSÜSTÜ BÖLÜMLER BÖLGE İHTİYACINA GÖRE KURULMALI'

Türkiye'nin gelişmesi için MYO'lara önem verilmesi gerektiğini kaydeden Özkoçak, "Üniversiteler ile sanayi kolu protokol anlaşmaları ile bir araya getirilmeli. Çünkü üniversiteler, yerel halkın eksiklerine çare olduğu zaman o ilçenin kalkınmasına olanak sağlıyor, yeter ki ihtiyaca göre fakülte açalım. Üniversitelerde batı ile doğu arasında çok büyük fark var. Doğu ile batı arasında denge çok çarpık, çünkü doğuda yok." diye konuştu.

Özkoçak, son beş yılda fakülte kurmanın zorlaştırıldığına dikkat çekti. Özkoçak, konuşmasına şöyle devam etti: "Her ilde üniversite kuralım ama her fakülteyi kurmayalım. Lisans ve lisansüstü bölümleri mutlaka o yörenin ihtiyaçlarına bakılarak onay verilmeli, bunu yapmazsak yığılma ve işsizler ordusu oluşur. Ara eleman hala yok, bize fakülte değil, MYO lazım. Sanayi ile yerli üretimlerin tamamında çalışacak, kalifiyeli ara elemanı yetiştirecek, yabancı dil bilen, ufku geniş olan, batıdaki yenilikleri ülkemize kazandıracak ara eleman yetiştirmeliyiz. MYO'ları çok iyi revize etmemiz gerekiyor."
CİHAN
30 Aralık 2015 10:42
DİĞER HABERLER