'Paralel safsatası'yla suç saklama stratejisi mi?

'Paralel safsatası'yla suç saklama stratejisi mi?
100 başbakanı istifa ettirecek skandalları 'paralel safsatası’yla yenmeye uğraşmak bir suç saklama stratejisi mi yoksa tıbbi bir mesele olarak parale-mani mi?

Başbakan, cumhurbaşkanı oldu. Ama aklı hâlâ ‘paralel safsata’sında. Öyle anlaşılıyor ki gece gündüz, sabah akşam tek düşündüğü ‘paralel’. Bu söylem bir suç saklama stratejisi mi yoksa tıbbî bir mesele olarak parale-mani mi?

Aslında aynaya baksa kimin paralel olduğu ortada:

Paralel defterdar. Bir yanda devletin maliye ve defterdarlıkları var. Diğer yanda sıfırlana sıfırlana bitirilemeyen, en bittiğinde bile 30 milyon Euro kalan bir paralel hazine veya havuz. 10 milyon Euro’dan aşağı giriş yapılamayan bir havuz. Ses kayıtları, kamera verileri hatta GSM verileriyle bile yalanlanamıyor. Müteahhit, paralel defterdarın memuruna  komisyonunu ödüyor. İşadamı ‘kucağa oturmamak’ için öfkelense de komisyonunu ödüyor, bedelini halktan çıkarmak için halka küfredip kendi kendine söz veriyor.

Paralel Başyargıç. Savcılar yargılama yapıyor. Kararlarını beğenmiyor. Milyonların önünde savcı ve hakimleri tehdit ediyor. Kararı beğenirse ‘yargı sürecini beklemek...’ falan diyor. İhaleleri, işine gelmeyen birine verildiğinde iptal ettiriyor. ‘Başbuğ’u alın, filanı salın’ diyor. Aydın Doğan’ın mahkemelerini an be an takip ediyor.

Hem paralel savcı hem başsavcı. “Biz bu işin altyapısını, zeminini oluşturuyoruz... Soruşturma genişleyerek devam edecek.” diyor. Dalga dalga hukuksuzluklar, proje mahkemeler. ‘Kaç İsmail kaç’ listeleri.

Paralel emniyet müdürü. Polis müdürlerine mahkeme kararını beklemeden tutuklama listesi veriyor, direkt emirler yağdırıyor, operasyon yapın diyor.

Paralel Merkez Bankası başkanı. Faizler düşürülecek veya yükseltilecek. Her şeyi en iyi o biliyor. Tüm demokrasilerde bağımsız olan Merkez Bankası bizde onun kılıcının altında dilim dilim. Piyasa dengelerine bakmadan faizleri indirin emri veriyor. Başkan Erdem Başçı’yı, medyasıyla linç ediyor.

Paralel Ekonomi bakanı. Babacan, yalaka ve jöleli danışmanlar gibi davranmıyor. Bildiğini yapıyor. Bunu hazmedemiyor. Bulduğu ilk fırsatta haddini bildirecek. Ekonomi bildiğini ve okuduğunu iddia ediyor, ne bir imzalı diploma ne bir okul arkadaşı şahit var. Ama havuz hesaplarını iyi bildiğinden paralel ekonomide deha.

Parelel Çevre ve Şehircilik bakanı ve Paralel Tapu Kadastro müdürü. Ondan izinsiz kıymetli arazi ‘kupon arazi’ satılamıyor. Satan kendini kapıda buluyor. Erdoğan Bayraktar istifası istendiğinde ‘Bana bu işleri sen emretmedin mi?’ dedi. Beyefendi’yle konuşunca ne bakanların, ne imar yasalarının, ne de sit alanlarının hükmü kalıyor.

Paralel belediye başkanı. Yoldan geçerken FEM tabelası, okul binası görüyor. ‘Sabaha görmeyeyim!’ diyor.  Belediye ekipleri belediye başkanından habersiz gece 2’de tabela indiriyor. Başkanın haberi yok. Falan parka AVM, filan parka kışla... emirler yağdırıyor. Gökdelenlerin kaç kat olacağına o karar veriyor.

Paralel yayın yönetmeni ve medya sahibi. Altyazıları bile denetliyor. Falan sağlık haberini niye yaptınız diyor, muhatabını haşlıyor. 80’lik gazete sahibini ağlatıyor. Alo Fatih, Alo Nermin’den sonra şimdi de Doğan Grubu tehdit altında. Ondan izinsiz yayın yönetmeni atanamıyor. Her ay onu rencide eden 2-3 yazar kendini kapıda buluyor.

Paralel anayasa kitabı. Mahkeme, Başbakanlık binası inşaatını durduruyor. ‘Güçleri yetiyorsa yıksınlar. Açılışını da yapacağım, içine de girip oturacağım.’ diyor. Anayasa’yı çiğniyor. Cumhurbaşkanı oldu, başbakanlığı bırakmayacağım diyerek tekrar Anayasa’yı paspas ediyor. Tek yasa kendisi.

Paralel Milli Eğitim bakanı. Her şey ondan ve ‘dar bir oligarşik kadro’dan ibaret. Tüm bakanlıkları danışmanlarıyla paralel el altından yönetiyor. Oğlu üzerinden Milli Eğitim Bakanlığı’nı bizzat yönettiği de geçtiğimiz günlerde ortaya çıktı.

Paralel TBMM. 300 küsur milletvekili var. Ellerinden boş imzalı cumhurbaşkanı adayı dilekçesi aldı. Ve kendini seçti. ‘Başbakanlık için aklımda birkaç isim var’ diyordu. Başbakanı da seçti. Milletvekillerinin iradesine paralel. Yetkilerine paralel olmadığı hiçbir devlet kurumu yok. Beyefendi’nin onayını taşıyan herkes her makama paralel.

Paralel Atatürk. Yeni bir milli mücadele başlatıyorum, dedi. Samsun’a çıktı. Sivas  ve Erzurum kongrelerine girişti. Sulh ceza adı altında kendi İstiklal Mahkemelerini kurdu. Atatürk Havalimanı’nın tabelasını indirdi, yerine yapılan artık Recep Tayyip Erdoğan Havalimanı oldu.

Tüm paralellikler iyi gidiyordu ki paralel defterdarlık yılın başında patladı. Kimyası alt üst oldu. 100 başbakanı istifa ettirecek skandalları ‘paralel safsatası’yla yenmeye uğraştı. Kendi paralelliklerini göremeyip işini yapan dürüst, sicili tertemiz savcı ve polisleri, koca bir camiayı paralel ilan etti. Ve geride ‘gözü üstünde’ olacak sözde makamlar bırakıp tüm koltukları sırtlayarak Çankaya’ya çıktı. Bunları birer siyasi hamle olarak yaptıysa yakışır. Değil, samimi kanaati ise olanlara paranoya benzeri tıbbî bir tabir icat etmek lazım: Parale-mani (mani: saplantı, cinnet) gibi. 8 ayda 8 bin defa paralel diye sayıklamayı psikologlara sormak lazım. Biz demeyelim ama Devlet Bahçeli ötesini söylüyordu: ‘Erdoğan, artık tedaviye cevap vermeyecek klinik bir vakadır.’

Zaman

19 Ağustos 2014 11:37
DİĞER HABERLER