''Şu günlerde Başkan Trump'ın başını ağrıtan ve Yüce Divan'a sevk edilmesi konusunda ateşi tutuşturan Ukrayna krizi, Manafort'un kirli ilişkileri açısından çok önemli. Obama döneminde Dışişleri Müsteşarlığı yapan Victoria Nuland, Manafort için “15 yıldır Rusya'ya muhbirlik ve yardakçılık yapıyor!” der.''
Kadir Gürcan / samanyoluhaber.com
Paul Manafort Kayserili Olmasın!
İç ve Dışişleri Bakanlarımızı herkes gibi ben de ciddiye almıyorum. Türkiye siyasetinin renksizlik ve beceriksizlik koleksiyonuna şimdiden aday görünüyorlar. Bununla birlikte kimlerin ağına düşüp, işleri ellerine yüzlerine bulaştırdıklarını görünce, akli melekeleri hakkında şüphelerim daha da artıyor. Emir eri olarak vazife yaptıkları iktidar ve Saray için bulunmaz türden kumaşlar; kes gömlek yap, biraz daha küçült el peçetesi yap, olmadı kapı eşiğine paspas.
İçişleri Bakanı'nın İstanbul Belediye Başkanı ile başı dertte. Türkiye'nin en meşhur metropolünün belediye başkanına herkes alıştı, işleri oluruna bıraktı. Bir o zavallı ve patronu hazımda güçlük çekiyorlar. Genç Belediye Başkanı, patronu kündeye getirince, zavallı marabanın yapacağı bir şey kalmadı. Şimdi sadece kuyruğunu dik tutmaya çalışıyor. Neyse, bugünün konusu Saray ve onun kötü beslemesi değil.
Geçen haftanın en ilginç kulisi, Dışişleri Bakanı'nın, Başkan Trump'ın 2016 seçimlerinde, bir süre seçim kampanyasını yürüten Paul Manafort ile olan ilişkisi hakkındaki dedikodulardı. Bizim bakanın bir kıymeti harbiyesi yok da, Manafort, Washington siyasetini bilenlerden birisi. Daha doğrusu ABD Başkenti'nin kirli siyaseti ile yakından ilişkili.
Trump, başkanlığını ilan ettikten sonra, yakın bir arkadaşının “Allah kahretsin, Washington'u bilen birisini bul!” tavsiyesine uymuş. İşte o günlerde, kampanyaya dahil ettiği en önemli isim Paul Manafort. Hatta Trump'ın şovenist fikir yapıcısı Steve Bannon bile, takıma ondan sonra katılmış. İtalyan asıllı Manafort, kestane renkli saçları, bakımlı fiziği ve pahalı giyimiyle, Türkiye'de örneğini bulamayacağınız tam bir karizma. Fiziki görünüm konusunda takıntıları ile bilinen Trump'ın Manafort ile ilk karşılaşmasındaki tepkisi “Adam ne kadar yakışıklı!” şeklinde olmuş.
Dünyanın bir çok yerinde hala bir iş olarak görülmeyen lobi faaliyetleri, Washington'da şoförlükten daha yaygın bir meslek ve çok kazandırıyor. 2000'li yılların başlarına kadar şehrin en tanınan isimlerinden birisi Manafort. Tepeden tırnağa siyaset olan kurt lobicinin, siyasetin temel materyali olan paradan uzak kalması düşünülemez.
Manafort'un Washington günlerindeki eski ortağını tahmin edin! Kafanızı zorlamayın, ben söyleyeyim; Roger Stone. 2016 Seçimlerine dış müdahalenin mimarlarından birisi olan Stone'ın davaları hala devam ediyor. Geçen hafta davaya bakan savcılardan biri “Beş kategoride yalan söylüyor!” diyerek Stone'u yerin dibine batırdı. Özel yetkili savcı Mueller'in, Manafort'u içeriye tıkmasından sonra, eski ortak Stone'ın geceleri rahat uyuduğu söylenemez. İstihbarat birimlerinin Stone'ın evine yaptıkları gece baskını CNN'de yayınlanmıştı. Manafort ve Stone ikilisinin derin Rusya ve Ukrayna bağlantıları, şu günlerde bile ABD'nin sıcak konularından.
Manafort, 1976'da Gerald Ford'un ve 1988'de Baba Bush'un seçim kampanyalarındaki başarılarıyla dikkat çekmiş. Cumhuriyetçi eğilimin yakından tanıdığı Manafort'un müşteri listesi uluslararası geniş bir yelpazeye de sahipti. Üçüncü dünya ülkelerinin müstebit, zorba ve gücünü kendi halkına baskı uygulamaya harcayan zalim iktidar sahipleri, para düşkünü Manafort'un en popüler müşterileri. Filipinler'in Ferdinand Marcos'u, Zaire'nin Mabutu'su, Somali'nin M. Said Barre'si ABD'li lobici Manafort'u zengin eden zorba idareciler arasında. Türkiye'den de oltasına takılanı görüyorsunuz!
Ukraynalı siyasetçi ve 2010 seçimlerinin başkan adayı Tymoshenko’nun seçim danışmanı olan Alex Kovzhun, Manafort hakkında, “Manafort, onurlu devlet adamı ve bürokratlarla çalışamaz. Onun ilgi sahası daha çok, diktatör, zorba ve hep kötü insanlardır.” der. Kovzhun bir de, “Eğer, ölü bir atın var ve bunu satmak istiyorsan, Manafort'u aramalısın!” tavsiyesini ekler.
Paul Manafort, 2000'li yıllarda, çalışma atölyesi olarak Ukrayna'yı seçmiş. Ülkede geçirdiği yıllarda önemli başarılar gösteren kurt lobici, Rus Oligarşisi ve dolayısıyla, parayı elinde tutanlarla çok iyi ticari ilişkiler kurmuş.(1)
2010 Ukrayna seçimlerinde, Rusya'nın desteklediği Yanukovych'in başkanlığı kazanmasındaki en önemli faktörlerden birisinin Manafort olduğu söyleniyor. Siyaset bilimcileri, bu seçimin Ukrayna'yı Batı'dan koparan sürecin başlangıcı olduğu konusunda ittifak halindeler. Gerçekten bir önceki seçimde, dibe çakılan Yanukovych'i başkanlığa taşıyan Manafort'un başarısı göz doldurmuş. Yani, Rusya'nın ölü atını bir kaç yılda küheylana çeviren Manafort, Ukrayna siyasetinde idol haline gelmiş.
Şu günlerde Başkan Trump'ın başını ağrıtan ve Yüce Divan'a sevk edilmesi konusunda ateşi tutuşturan Ukrayna krizi, Manafort'un kirli ilişkileri açısından çok önemli. Obama döneminde Dışişleri Müsteşarlığı yapan Victoria Nuland, Manafort için “15 yıldır Rusya'ya muhbirlik ve yardakçılık yapıyor!” der.
Dışişleri Bakanımızın ABD'li Manafort ile olan ilişkileri hakkındaki dedikoduları okuyunca, Kayserililer'in ticari zekasını anlatan o meşhur anekdot aklıma geldi. Eşini kaybeden yaşlı babayı meşgul etmek için, evdeki merkebi boyayıp, babasına yeni eş diye pazarlayan akıllı evladın, ticari mantığını hep takdir ederiz. Elde kalmış ölü atları pazarlamakla şöhret bulmuş Paul Manafort'un soy kütüğüne bir bakayım diyorum. Aslen İtalyan ama, Kayserili olmaması için bir sebep yok. Şu an siyaset vitrininde gördüğümüz bir çok aktörün makyajlanıp orada tutulmadığını kim iddia edebilir? İç ve Dışişleri Bakanlarımız eskiden olduğu gibi şimdi de ciddiye alınmayı hak etmiyorlar.
2016 ABD seçimlerinden bir kaç ay önce Paul Manafort'un valizi patlayıp kirli çamaşırları ortaya dökülünce, Başkan Adayı Trump'ın tepkisi ilginç olur; “Allah kahretsin, seçim kampanyamı bir sahtekara teslim etmişim!” Hata yapan sadece Trump değil. Bakın biz de Dışişlerini kime teslim etmişiz?
(1) Paul Manafort'ın Rusya ve Ukrayna bağlantıları konusunda ciddi bir araştırma olan “Beyaz Öfke; Amerikanın Demokrasi Krizi”, Cihan Kaftancı-Boğaç Aslıhan, kitabı bu konuda oldukça geniş detaylar veriyor.