"6 Ocak günü Kongre Binasına yapılan ve terörist bir saldırı olduğunda herkesin hemfikir olduğu olayı Beyaz Saray'daki dev ekran televizyonlardan seyreden Başkan Trump'ın tavrı Yüce Divan soruşturmasında daha da netleşecek. Bununla birlikte Kongre Başkanı Pelosi ve Hillary Clinton, olay esnasında Başkan Trump'ın, Rus Devlet Başkanı Putin ile telefonda olduğunu iddia ediyorlar. Haksız sayılmazlar."
Kadir Gürcan / ABD
Pelosi'nin Bilgisayarı!
Farkındaysanız, üç hafta geçti hala 2021'e giremedik. Covid-19'un böyle bir yan tesiri olabileceğini kimse söylemedi. İnşallah aşıdan sonra da benzer bir süreklilik ile karşı karşı kalmayız. Anlaşılan, geçtiğimiz yıl, bütünüyle hayatımızdan hiç çıkmayacak. Aradan yıllar da geçse iyileşen ama dokundukça ağrısı hissedilen eski yaralar gibi.
ABD sıkıntılı bir devir-teslimi geride bıraktı. Ülke için, içeriden ve dışarıdan üretilen komplo teorileri gerçekleşmeden Biden dönemi başladı. Detaylardaki bazı eksiklikler, değişimin ana esaslarına zarar veremeyecek kadar cılızdı. Trump'ın son virajda çok kötü savrulması, geleneksel devir-teslim seremonisini kendi adına trajediye dönüştürdü. Pimini çektiği bomba maalesef elinde patladı. “Nasty Nancy” dediği Nancy Pelosi dördüncü kez Kongre Başkanı (House Speaker) seçildi. Kasım seçimlerinin mağlubu Trump, görev süresinin bitmesine iki hafta kala ikinci kez, hem de Nancy'nin eli ile Yüce Divan'a sevk edildi. 81 yaşındaki Pelosi'nin Trump'a son nasihatı yenilir yutulur cinsten değil, “Man up!”, "Adam ol be (oğlum)!"
Devir-teslimin ardından, 6 Ocak Kongre Baskını hala önemli bir gündem olarak duruyor. Olayı yaşayan Kongre üyelerinden bazıları soruşturmanın, 11 Eylül Terör saldırısını araştıran heyete benzer bir ekip tarafından sürdürülmesinde ısrar ediyorlar. Daha şimdiden Anayollardaki panolara ve şehirlerin en görünen yerlerine olaya katılanlar hakkında bilgisi olanların ulaşabileceği FBI iletişim ilanları asıldı. Olaydan sonra deşifre edilen ve medya ile paylaşılan kayıtlar, en ateşli Trump taraftarlarını bile ürküttü.
Kameralara takılan tek orijinal aktör Şaman kılıklı Qanon üyesi değildi. Pelosi'nin “Budala” dediği göstericilerden biri “Auschwitz” yazılı bir T-Shirt ile kameralara yakalanmıştı. Auschwitz, 1940'ın İkinci Dünya savaşı günlerinde, Yahudi Katliamının yapıldığı kırk toplama kampından oluşan bir kompleks ve kelime çok derin çağrışımlar uyarıyor. Burada öldürülen insan sayısı resmi rakamlara göre bir milyon.
6 Ocak günü, sabah saatlerinde Başkan Trump'ın kışkırttığı aşırı-sağ, beyaz-ırkçı, anti-semitik kalabalık 2017'nin yaz günlerinde, “Jews will not replace us!”, “Yahudileri bize tercih edemezsiniz!” diyen şımartılmış ekibin 2021 versiyonlarıydı. Trump, dört yıllık başkanlık süresinde ektiği nefret ve düşmanlığın meyvelerini bu şekilde toplamaya inandırılmış ise aklını kaçırmış olmalı!
Baskına katılan göstericilerin Nancy Pelosi üzerine yoğunlaşmasının tek sebebi Başkan Trump ile aralarındaki husumet değildi. Hele o, fırsat bulup House Speaker'in koltuğuna oturan ve ayaklarını masanın üzerine koyan maganda tipinin Nancy'e yaptığı tehdidi kimse ciddiye almadı. Ya Nancy'nin konuşma kürsüsünü, patates çuvalı gibi kucaklayan zavallıya ne demeli? Yahu insan kongre binasını yağmalarken, yükte hafif pahada ağır şeyleri tercih etmez mi? Otobüse en son bindirilenlerden ve ayakta kalanlardan biri olduğu her halinden belliydi.
Pelosi'nin odası önünde dikkatleri iki mayın işleği ile dağıtan, yeşil T-Shirt'lü, 22 yaşındaki Riley June Willams ismindeki genç bayan ise ne yaptığının ve ne için orada olduğunun farkındaydı. Görüntüleri başından sonuna kadar seyreden uzmanlar, gösteriyi belli bir yöne sevk etmeye çalışanları da fark etmişti. 22 yaşındaki Riley, Pelosi'nin odasında selfie çeken iki budalanın aksine pahada ağır olan bir şey için oradaydı; Pelosi'nin Bilgisayarı.
FBI, yeşil T-Shirt'lü Riley'i yakaladıktan sonra, bilgisayarın Rusya'ya ulaştırılmak üzere paketlendiğini de tespit etti. Riley'in annesi, evine gelen meraklı gazeteciye, korku ve endişe içinde, kızının son üç haftadır tavırlarının değiştiğini ve böyle bir olaya hazırlık yaptığını söyledi. Riley, devlet malını çalmaktan şu an 20 yıl ile yargılanıyor. Bilgisayarı Rusya'ya satmaktan dolayı ise casusluk ve vatana ihanet suçlaması ile karşı karşıya. Ailesinin velayeti altında şu an serbest ama davası epey uzun sürecek.
Başkan Trump, dört yıl boyunca emdiği sütü burnundan getiren House Speaker'i, bir kaşık suda boğar ama, Nancy'nin bilgisayarını ele geçirerek son kozunu oynayacak kadar akıllı değil! Rusya, 2016 seçimlerinde Demokrat Parti üyelerinin parti içi mesaj ve yazışmalarını deşifre ederek Trump'a çok büyük bir iyilik etmişti. Demokrat adaylardan Bernie Sanders bu ifşalar ile adaylıktan çekildi. Yaşlı Sanders'in Hillary lehine başkanlık yarışından çekilmesi Hillary'nin işine yaramadı. Aksine Demokrat Parti çalışanlarının Sanders hakkındaki yakışıksız sözleri, Sanders taraftarlarını, Demokrat Hillary'den ise Cumhuriyetçi Trump'ı tercihe itti.
Rus internet korsanları, 2016 seçimlerinde tercihlerini yapmışlardı. Hilary Clinton'un seçim menajeri John Podesta'nın otuz bin özel yazışması Rus Hackerlar tarafından medya ile paylaşıldı. Demokrat Başkan Adayı Hillary'nin evinin bodrumuna kurduğu İnternet sağlayıcısı ile yaptığı devlete ait yazışmalar, seçimden bir kaç ay önce WikiLeaks tarafından ortaya döküldü. FBI'ın konu ile alakalı başlattığı soruşturma, 2016 Başkanlık Seçiminden iki gün önce sonuçlandı. FBI araştırması Hillary Clinton'ın kanunsuz bir şey yapmadığı sonucuna vardı varmasına da zavallı Hillary'nin Trump karşısındaki bütün avantajı dibe çakıldı. Başkan Trump, Rusya'nın internet üzerinden kendisine yaptığı bu iyiliği hiç unutmadı ve karşılıksız bırakmadı.
Hillary'nin soruşturması devam ederken, Trump'ın seçim konuşmalarında sık sık tekrar ettiği “Lock Her Up!”, “Hillary'i içeri tık!” sözü, daha sonraki parti mitinglerinde halkı coşturan bir slogan haline geldi. Seçim kampanyası günlerinde FBI, bir çok mitingin Rus İstihbarat Servislerince tertiplendiğini medyaya duyurdu. Yakalanan bazıları, daha sonra Rusya Hükümeti hesabına çalıştıklarını itiraf ettiler ve ardından sınırdışı edildiler.
6 Ocak günü Kongre Binasına yapılan ve terörist bir saldırı olduğunda herkesin hemfikir olduğu olayı Beyaz Saray'daki dev ekran televizyonlardan seyreden Başkan Trump'ın tavrı Yüce Divan soruşturmasında daha da netleşecek. Bununla birlikte Kongre Başkanı Pelosi ve Hillary Clinton, olay esnasında Başkan Trump'ın, Rus Devlet Başkanı Putin ile telefonda olduğunu iddia ediyorlar. Haksız sayılmazlar. Böylesine kötü bir girişimden sonra, Başkan Trump'ın fazla sığınacak bir yeri kalmamıştı.
Başkan Trump'ın, Beyaz Saray'a veda ederken yaptığı en son icraat, bazı suçluları affetmesi oldu. Uzun listede en dikkat çeken isim, Trump'ın seçim kampanyasına sonradan katılan ve sonraki bütün operasyonu tesiri altına alan Steve Bannon idi. Beyaz Saray'ın Meksika sınırına duvar çekilmesi de dahil, aşırı sağ, ırkçı ve radikal kararnamelerinin tamamında, Bannon'ın parmağı olduğu biliniyordu. Başkan Trump, sırf bu töhmetten kurtulmak için Bannon'ın işine son verdi ama, katı ırkçı, ulusalcı ve faşist retoriğin yaşayan en meşhur aktörünün tesirinden kurtulamadı. 2016 seçimlerini kendisine borçlu olduğu Kremlin'e son hediyesi Bannon'ı işlediği suçlardan aklamak oldu. Bannon'ın ajandasından 6 Ocak Baskını çıkarsa hiç şaşırmayın!
Kongre Baskınındaki şüpheler hala devam ediyor. Şu kadar var ki Trump, hiç beklemediği halde kendisine hediye edilen 2016 seçim zaferine nasıl inandıysa, 2020 seçimlerinin neticelerini değiştirebileceğine öyle inandırılmış olmalı! Ne çare ki, Pelosi'nin Bilgisayarı, Hillary'nin e-mailleri kadar işe yaramadı.
Trump'ın kaybetmesinden sonra, İrmik Tatlısı döktürüp komşularla sevincini paylaşan dostlara hak veriyorum. Ölü arkasından tatlı döktürmek adettir. Bununla birlikte, Steve Bannon'ı gözden ırak tutmasak iyi olur! Onu tanıyanlar “Bir yerde, aşırı-ırkçı, faşist ve ulusalcı bir patlama varsa fazla uzağa gitmeyin. Bannon hemen köşe başındadır!” diyorlar.