Pet şişelerde satılan sularda sanılanın aksine yüz kat daha fazla plastik parçaya rastlandı

Yeni yayımlanan bir araştırmaya göre plastik şişelerde satılan sular, sanılanın aksine yüz kat daha fazla plastik içeriyor.
Columbia Üniversitesi’ndeki bilim insanları bir şişe suda ortalama 240 bin nanoplastik tespit etti. Araştırmacılar nanoplastiklerin mikroplasitklerden daha tehlikeli olduğuna dikkat çekti.

The Hill‘in haberine göre bilim insanları plastik kirliliğinin ulaştığı seviyeyi ortaya koydu. Columbia Üniversitesi’nden Beizhan Yan mikroplastiklerin her yerde olduğunu söyledi: “Alplerde, Mariana Çukuru’nda ve New York City sularında da hayli fazla bulunuyorlar.”


Mikroplastikler nispeten büyük ve ölçülmesi kolay. Metrenin milyonda biri olarak ölçülebiliyor. Nanoplastikler ise metrenin milyarda biriyle.

Araştırmayı yapan ekip 1 mikrometreden daha küçük parçacıkları inceledi. Referans olması açısından bir insan saçının çapı yaklaşık 70 mikrometre.

Yan nanoplastiklerin daha tehlikeli olduğunu söyledi: “Çünkü parçacık boyutu küçüldükçe insan vücuduna girmesi ve farklı bariyerleri aşması kolaylaşıyor.”

Yan, bu küçük parçacıkların kana geçebileceğini, daha sonra farklı bariyerleri aşarak hücrelere ulaşabileceğini ve organellerin (hücre içerisinde bulunan kendi içinde özelleşmiş yapılar) arızalanmasına neden olabileceğini söyledi.

Aralıkta The Lancet’te yayınlanan bir makaleye göre hem mikro hem de nanoplastiklerin insan vücudundaki bir dizi kilit sistem üzerinde tehlikeli etkileri var.

Yakın zamanda yapılan bu araştırma, küçük plastiklerin insan vücudunun kimyasına müdahale edebileceğini ve bağırsaklarımızda yiyecekleri sindirmemize yarayan mikropların etkilenmesine neden olabileceğini ortaya koydu.

Lancet yazarları, mikro ve nanoplastiklerin başlıca etkilerini şöyle sıraladı: Oksidatif stres, enflamasyon, bağışıklık fonksiyon bozukluğu, değişen biyokimyasal ve enerji metabolizması, bozulmuş hücre proliferasyonu, bozulmuş mikrobiyal metabolik yollar, anormal organ gelişimi vb.



Plastik şişede su içmek ne kadar güvenli?
Nanoplastiklerin potansiyel risklerini bilmek bulmacanın sadece yarısı. Bilim insanlarının, maruz kalmanın ne kadar tehlikeli olabileceğini belirlemek için insanların gerçekte hangi plastik polimerleri hangi miktarlarda yuttuğunu da bilmesi gerekir.

Teknolojinin gelişmesiyle beraber bilim insanlarının görüntüleme kapasitesi de arttı. Bilim insanları ABD’de üç markanın suyunu son derece ince taneli bir filtreden geçirerek metrenin milyarda biri ölçeğinde ölçülebilen partikülleri yakalamayı ve ardından bunları tanımlamayı başardı.

Ama bu plastikler, bilim insanlarının bulduğu toplam nanopartiküllerin sadece yüzde 10’u. Ayrıca henüz tanımlanamayan mikroskobik parçalar ve görüntüleme teknolojisinin tespit edemeyeceği kadar bozulmuş plastikler de var.

Bu büyüklükteki nesnelerin varlığı bile vücut için tehlikeli. Çünkü kimyasal olarak etkisiz olsalar bile, motordaki kum gibi hücrelerin içine girip onları bozacak kadar küçükler.

Taklit edebilirler
Bilim insanları için plastiklerin kimyasal yapısı da özel bir endişe kaynağı. Çünkü plastikler canlıların kimyasına çok benziyor. Neticede petrokimyasallar uzun süre önce ölmüş organizmaların eski kalıntılarından elde ediliyor. Bu benzerlik nedeniyle çok çeşitli vücut fonksiyonlarının yürütülmesine yarayan kimyasal habercilerin yapısını taklit ederek temel biyolojik fonksiyonları bozabilirler.

Columbia ekibi, özellikle çok genç ve çok yaşlılar için endişeli. Çünkü nanoplastikler onların sağlığını daha çok tehdit ediyor.

Yaşlılar ve fetüs için daha tehlikeli
Yan, bu partiküllerin kan-beyin bariyerini geçebilecek kadar küçük olduğunu, bu nedenle özellikle bariyerin ‘daha gevşek’ olduğu yaşlılarda nöral dejenerasyona yol açabileceğini söyledi.

Mikro ve nanoplastiklere maruz kalmak sinir sisteminde hücre hasarına yol açarak sinir sistemi bozuklukları riskinin artmasına ve davranış değişikliklerine neden olabilir.

Nanoplastikler ayrıca plasentayı geçerek rahmin genellikle korunaklı ortamına girebilecek kadar küçük. Bunların gelişmekte olan bir fetüs üzerindeki etkileriyse bilinmiyor.

Nanoplastikler embriyonik böbrek ve üreme hücrelerinde önemli hasara da neden olabilir ve fetüsün kalbinin normal büyümesini de engelleyebilirler.

İlk etki bağırsaklarda
Bu plastiklerin vücuda içme suyu ve dolayısıyla sindirim sistemi yoluyla girdiği göz önüne alındığında, en acil etkilerin görüldüğü yer bağırsaklar olabilir. Bilim insanları plastiklerin insan bağırsağındaki önemli mikrobiyal topluluklarla etkileşime girdiğini, zararlı bakterilerin büyümesini teşvik ederken faydalı olanları bastırdığını tespit etti.

Fareler üzerinde yapılan çalışmalar, mikro ve nanoplastiklerin bağırsak zarında hücre ölümüne yol açtığını ve bağırsaktaki iltihaplanmayı artırdığını ortaya koydu.

Nanoplastikler sindirim sisteminden kan dolaşımına geçerse kalp hastalıklarından başlayarak çok daha geniş kapsamlı etkiler ortaya çıkabilir.

Bunun olabileceğine dair güçlü kanıtlar var. 2021’de yapılan bir çalışmada, farelere polistiren ya da strafor nanopartikülleri içeren su verildiğinde, bu partiküllerin kalplerinde birikmeye başladığı, bunun da kalbin kolajenle şişmesine yol açarak atmasını zorlaştırdığı ve nihayetinde kalp hücrelerinin zamansız ölümüne neden olduğu bulundu.

Petri kabında yapılan testler, nanopartiküllerin insan kırmızı kan hücrelerini yok edebildiğini ortaya koymuş, ama bu bulguları gerçek kan için de teyitleyemediler.

Yılda en az 30 milyon ton plastik çöp
Dünya çapında her yıl 400 milyon ton plastik üretiliyor. Yılda 30 milyon tondan fazla plastik suya veya karaya dökülüyor. Uzmanlar bunun insanlar üzerindeki sağlık etkilerini belirlemek için çalışmalarına devam ediyor.
09 Ocak 2024 16:49
DİĞER HABERLER