Samanyoluhaber.com yazarı Akademisyen Esra Büyükcombak bu haftaki yazısında peynir bağımlılığını yazdı
ESRA BÜYÜKCOMBAK
Akademisyen (Genetik ve Biyoloji Mühendisliği)
Siz de benim gibi peyniri çok sevenlerdenseniz, hatta sevmeyenleri anlamaya çalışanlardansanız bağımlı olabileceğinizi hiç düşündünüz mü? Peynir çeşitleri, farklı dokuları ve lezzetli tatlarıyla karşı konulması zor olabilecek bir çekiciliğe sahiptir. Ancak "bağımlılık" kelimesinin endişe ettirici bir ifade olduğu konusunda hemfikirizdir.
Peki nedir bağımlılık? Amerikan Bağımlılık İlaçları Derneği, bağımlılığı, beyniniz, vücudunuz, çevreniz ve hatta genetiğiniz arasındaki karmaşık etkileşimleri içeren tıbbi bir durum olarak tanımlıyor. Kişi zararlı sonuçlarını bilmesine rağmen direnmekte zorlanır ve neden olan davranışı bırakırken sıklıkla huzursuzluk gözlemlenir. Bu yüzden peynirin çekiciliğini keşfetmeye başlamadan önce, çok önemli bir noktayı açıklığa kavuşturmak gerekir: Peynir, uyuşturucu madde kategorisinde değildir ve peynir için kullanılan "bağımlılık yapıcı" ifadesi, zararlı kimyasallarla aynı anlama gelmez.
Dünya genelinde iki ila dört bin arasında peynir çeşidi olduğu biliniyor. Türkiye'de ise yaklaşık yüz doksan çeşit peynir üretimi gerçekleştiriliyor. Bu kadar çok peynir tüketilmesiyle ilgili araştırmalar yapılırken, uyandırdığı karşı konulmaz yeme hissinin arkasındaki bazı gizemler de daha kolay anlaşılıyor. Peyniri fazla sevme, sadece lezzetli olması veya kültürel alışkanlıklardan değil, aynı zamanda peynirin kimyasal bileşimiyle ve genetik yapımızla da ilişkilidir.
Bazı insanlarda peynir yeme isteği neden fazladır?
Peynirler, tatlı, tuzlu, acı ve ekşinin yanı sıra beş temel tattan biri olan umami açısından da zengindir. Hem umami hem de tuz ve yağ kombinasyonu, pek çok kişi için çok lezzetlidir. Bu tatlar, beyinde dopamin gibi kendimizi iyi hissettiren hormonların salınımını uyarır. Dopamin, zevk ve ödül duygularını harekete geçirir. Sonuç olarak daha fazla yeme hissi tetiklenmiş olur.
İnsanların 'peynirden asla vazgeçemem' demeleri 'sütten asla vazgeçemem' demelerinden çok daha yaygındır. Çünkü peynir sütten yaklaşık yedi kat daha fazla kazein içerir. Bu yüzden beyninizi ile tat alıcılarınız onu daha fazla ister. Kazein, sütün temel proteini olarak bilinir. Sütün yaklaşık olarak %80'ini oluşturan kazein, küçük partiküller halindedir ve sindirim sırasında pıhtılaşma özelliği gösterir. Bu özelliği sayesinde peynir yapımında önemli bir görev üstlenir. Peynir çeşitlerinde sütten farklı olarak kazomorfin adı verilen bileşikler bulunur. Çalışmalara göre kazomorfin, peynir tüketimiyle ilişkili en önemli haz verici ve yeme isteğini arttırıcı proteindir. Beyniniz ne kadar çok kazomorfine maruz kalırsa o kadar mutluluk hormonları salgılanır ve bu kısır döngü devam eder.
Kazomorfin nedir?
Kazomorfinler, vücudumuzda opioidlere benzer etkiler gösterebilen protein parçacıklarıdır. Opioid maddeler, beyinde etkileşimde bulunarak ağrıyı hafifletirler ve aynı zamanda zevk, rahatlama ve gevşeme hissi verebilirler. Peynirde bulunan kazomorfinler, sindirim sırasında kazein proteini parçalandığında oluşur. Sindirim enzimleri, kazeini küçük yapı taşlarına ayırırken, bazıları da kazomorfinleri oluşturur. "Kazein" ve "morfin" kelimelerinden oluşan bu bileşendeki morfin, güçlü bir ağrı kesici ve analjezik etkiye sahip bir opiodtir ve bağımlılık yapıcıdır.
Kazomorfinlerin vücudumuzdaki etkileri nelerdir?
Kazomorfinler, beyindeki özel reseptörlere yapışarak çalışır. Bu reseptörler, dopamin gibi kimyasalların salınmasını tetikler. Dopamin, beyindeki ödül sistemini etkileyen bir kimyasaldır ve keyif almayı, mutluluğu sağlar. Bu nedenle, kazomorfin içeren gıdaların tüketimi insanların mutluluk hissini artırabilir.
Bazı araştırmalar, kazomorfinlerin beyindeki açlık ve tokluk hissini tetikleyebileceğini öne sürmektedir. Kazomorfinler, iştahın düzenlenmesini de etkileyebilirler. Ayrıca kazomorfinler bağırsaklar ve sindirim süreçleri üzerinde de etki gösterebilirler. Bazı kişiler, kazomorfin bakımından zengin gıdaları tükettikten sonra mide-bağırsak rahatsızlıkları yaşayabilir, ancak bu etkiler kişiden kişiye büyük ölçüde değişebilir. Kazomorfinlere verilen yanıt bireyler arasında farklılık gösterir. Bazı insanlar bu bileşiklere karşı daha duyarlı olabilirken, diğerleri minimal etkiler yaşayabilir.
Genetiğimizin peyniri çok tüketmeye etkisi nedir?
Peynir evrensel olarak çok sevilen ve çikolata severlere muhalif olan bir besindir. Araştırmalar, yemek tercihlerimizi genetiğimizin belirlediğini gösteriyor. Cambridge Üniversitesi'nde yapılan çalışmalarla peyniri fazla tüketme eğilimimizden sorumlu bir gen tespit edildi. Yaklaşık olarak her 1000 kişiden birinde MC4R olarak adlandırılan spesifik gen, tereyağı ve peynir gibi yağlı yiyeceklere karşı zaaf geliştirmeye neden olarak belirlendi. Kusurlu olarak tanımlanan bu genden dolayı, canımızın peynir yemeyi istemesi, genetik yatkınlıkla daha kolay açıklanabilir.
Daha ilginci ise; bu sorunlu olduğu düşünülen geni taşıyanların çok şekerli yiyecekleri ve çikolatayı daha az tükettiği gerçeğidir. Her durumda, beslenme tercihlerimiz ve alışkanlıklarımız kişiseldir.
Evet, sağlıklı beslenme alışkanlığı geliştirmek ve dengeli bir yaşam sürdürmek için genetik faktörlerin yanı sıra çevresel etkenleri ve alışkanlıkları dikkate almak önemlidir. Beslenme, sağlığımıza doğrudan etki eden temel bir faktördür ve mutlu bir yaşam için önemlidir. Sağlıklı beslenme alışkanlıklarıyla mutlu bir yaşam dilerim.
Yazıyı dinlemek için: