İstihbarat kaynaklarından elde edilen bilgiler, terör örgütündeki çöküşü gözler önüne serdi. Silahlı kanadın 4 ayda büyük darbe yediği ortaya çıktı.
İstihbarat ve güvenlik birimleri arasındaki uyumun sonuçları alınıyor. 17 Ağustos'tan bu yana süren operasyonlarda örgütün silahlı unsurlarına büyük darbe vuruldu. Sığınaklar da tek tek imha edildi.
14 Temmuz Silvan saldırısı sonrası terörle mücadelede ciddi bir konsept değişikliğine giden Ankara, ‘tam saha pres'in sonuçlarını görmeye başladı. Geride kalan sürede örgüte ciddi zayiat verdirilirken son bir haftada 18 terörist teslim oldu, 8'i ise askere bombayla saldırsa da ikna edilerek teslim alındı. Teröre karşı tam saha pres devam ediyor. Bir yandan ülke içindeki kamplar ve sığınaklar tek tek imha ediliyor bir yandan da aralıksız olarak Kuzey Irak'ta bulunan kamplar bombalanıyor. Bunun yanında diplomatik kanallardan da örgütün lojistik kanalları tıkanıyor. İstihbarat kaynaklarından elde edilen teyitli bilgilere göre 17 Ağustos'tan bu yana süren operasyonlar sonucunda örgütün silahlı unsurlarının 5'te 1'i etkisiz hale getirildi.
Kış üstlenmesine çekilemeyip imha edilen sığınaklar yüzünden barınamayan teröristlerde ise teslim olanlar her geçen gün artıyor. PKK cephesinde ciddi bir moral bozukluğu var. Kazan Vadisi'nde 54 teröristin kaybedilmesini ‘kimyasal silah' iddialarıyla kapatmaya çalışıyorlar. Daha önce de başkentin nabzını anlatırken şunu ısrarla söylemiştim, “Artık, eylem yaptıkça muhatap alınma, görüşme ve istediğini elde etme dönemi bitti.” Devlet, belki de ilk kez tüm kurumları ile PKK ile mücadelede hemfikir. Önceki yıllardan farklı olarak bu yıl tespit/ imha edilen sığınak sayısında önceki yıllara oranla ciddi bir artış var. Bu da istihbaratın bir başarısı. Aynı zamanda istihbarat örgütleri arasındaki koordinasyonun da.
‘T.C. SİZİ ÖLDÜRÜR'Ü TEKZİP EDEN GÖRÜNTÜLER
Terörle mücadelede dikkat çeken noktalardan birisi de teslim olan terörist sayısındaki artış. Nitekim son bir haftada 13 terörist teslim oldu, 8'i de ikna edildi. Üstelik mağarada sıkışmış olmalarına ve askere bombayla karşı koymalarına rağmen güvenlik güçleri silahlar yerine ikna metodunu kullandı. Başarılı da olundu. Bu durum PKK'nın ‘Ne olursa olsun teslim olmayın. Olursanız T.C. sizi öldürür' yalanının çürütülmesi için önemli bir aşama. Nitekim geçtiğimiz günlerde Mersin'de yapılan operasyonu, önceki gün de Şırnak ve Bitlis'te yapılan operasyonların görüntüleri yayınlandı. Mehmetçik'i ve polisi şehit ettiğini bildikleri teröristleri ikna etmek için uzun çaba sarf edildi. Mağaradaki teröristlerden ikisi 18, birisi de 15 yaşındaydı.
ARALIK AYI İTİBARIYLA BÖLGEDEKİ DURUM
Güvenlik birimlerinin raporlarına göre bölgedeki son durum şöyle. PKK'lı silahlı unsurlar büyük çoğunluğu itibarıyla Zap, Avaşin-Basyan,Hakurk bölgelerinde. Ancak bu yıl önceki yıllara oranla daha az sayıda terörist kamplarda. Bunun iki gerekçesi var. Birincisi aralıksız süren hava akınları diğeri de kış üstlenmesine çekilmemeleri. Örgütün ana kararğahı yani HPG yönetimi çoğunlukla Zap ve civarında bulunuyor. Nisan ayı ile birlikte teröristler 3'erli 5'erli gruplar halinde Türkiye sınırlarından içeri sızıyorlar. Yurt içindekiler ise küçük gruplar halinde önceden belirlenen sığınaklarda, mağaralarda kalıyorlar. Ki bu gruplar 5- 10 kişiyi geçmiyor. Lojistiklerini ise örgüte müzahir sivillerden temin ediyorlar.
SINIRLA KORUNAKSIZ ÇÜNKÜ...
Her terör saldırısından sonra en çok sorulan soru ‘Teröristlerin sınırdan nasıl geçtiği' olur. Aslında cevap çok açık. Çünkü sınırlarımız kapalı değil. Teröristler Türkiye- Irak sınırını kullanıyorlar. Şırnak'tan Hakkâri Çukurca'nın Çayırlı Sınır Karakolu'na kadar olan bölgede kesintisiz olarak birlikler var. Bunlar sınırı tutuyor gibi gözüküyor ama, arada gözetlenemeyen yerler var. Bu yerler çok mesafeler değil. Teröristler küçük gruplar halinde buralardan geçiyorlar. Ama asıl önemli olan, Çayırlı Bölüğü'nden itibaren doğuya doğru olan bölgedeki boşluklar. Çayırlı'nın doğusunda, en yakın birlik Dağlıca'da. Arada 40 km mesafe var. Dağlıca'dan doğuya doğru ilk birlik Aktütün'de var. Aradaki boş mesafe 30 km. Aktütün'den Derecik'e kadar yine boş. Aradaki mesafe bir o kadar var. Derecik'ten doğuya doğru yine benzeri boşluklar var. Bütün bu boşlukların olduğu yerler tam terörist kamplarının olduğu yerlere tekabül ediyor. Zap, Avaşin-Basyan, Hakurk. Bu manzaradan da anlaşıldığı gibi teröristler için sınırı geçmekten kolay bir şey yok. Dağlıca, Aktütün'deki birlikler ise, sınır değil, sadece kendilerini koruyor. Aslında olmamaları daha iyi olur çünkü kendilerini bile koruyamıyorlar.
Yapılan en önemli hatalardan birisi, batıdan bölgeye kaydırılan karacı motorlu piyade taburlarının her yıl başka bir bölgede kullanılmaları. Bir tabur, bir yıl Çukurca'ya geliyor, ertesi yıl Şemdinli'ye gidiyor, daha sonraki yıl Şırnak veya Siirt'e gidiyor. Her yıl yeni bölge, yeni terörist, yeni arazi, yeni halk. Mesela Keklikkayası'na yapılan saldırıdaki tabur geçen yıl kış mevsiminde oraya Kavuşak'tan gelmişti.
JAMMER'A KARŞI KABLOLU DÜZENEK YÖNTEMİ
PKK önceki yıllara oranla rahat hareket edemese de hâlâ en yaygın eylem çeşidi ‘El Yapımı Patlayıcı (EYP).' Diğer bir yöntemüs bölgelerine saldırı. Bu açıdan PKK'nın değişmeyen taktiği keşif ve gözteleme. Eylem emri gelince en zayıf en korunaksız ve en başarılı olacakları yerlere saldırıyorlar. Aslında eylem taktiği de yıllardır aynı. Uzaktan roketatar ve Doçka ile taciz ateşi başlar, kafasını kaldıramayan asker burnunun dibine kadar gelen PKK'lıyı görmez ve yakın mesafeden atılan el bombası ile zayiat verir. Diğer bir grup da yardıma gelecek birliğin yolunu mayınlar. Klasik bir yöntem olsa da her defasında başarılı olur. EYP ve mayınlarda da yöntem aynı. Genellikle tek güzergah ve toprak yol vardır. EYP, yapımı kolay ve temini ucuz olduğu için çok kullanılır. Sistemdeki tek askeri malzeme elektrikli fünye. Jammer'lara karşı da kablolama yapılıyor. Hatta Şırnak'ta onlarca kilometre kablo bile döşemişlerdi. Bugüne kadar EYP ile çok zayiat verildi. Fakat ne zaman geçtiğimiz Ramazan ayında Hakkâri-Çukurca yolunda biri binbaşı 8 askeri şehit verdik, o günden bu yana nakillerin çoğu helikopterle yapılmaya başlandı.
SINIRDAN HAKKARİ'YE KADAR ENGEL YOK
Dağlıca ile Çukurca arasındaki boşluktan sınırı geçen bir terörist, çok rahatlıkla hiçbir tahdide maruz kalmadan Hakkâri'ye kadar gidebilir, Çukurca'nın kuzeyine geçip oradan Çukurca'nın herhangi bir karakoluna kuzeyden saldırabilir. Hantepe'deki mayın olayları, Hantepe'deki Heron'ların izlediği baskın ve en acısı Keklikkayası saldırısı da bu yolla olmuştu.
İYİLEŞMEYE RAĞMEN HANTAL YAPI SÜRÜYOR
Son aylarda hantal yapının giderilmesi için düzenlemeler olsa da bölgedeki en büyük sıkıntılardan birisi de askeri birlikler arasındaki karmaşık sistem. Şöyle ki, bölgede Kara Kuvvetleri, Jandarma ve Batı'dan gelen geçici birlikler olmak üzere üç ana yapı var. Bütün bu birlikler alay, tugay, tümen, kolordu ve ordu, Kara Kuvvetleri'nin emir komutasında görev yapıyorlar. Kırklareli'den Şemdinli'ye gönderilen bir motorlu piyade taburu, albay rütbesindeki bir alay komutanı veya komutan yardımcısına bağlanır, bu komutan yardımcısı Şemdinli'deki 34'üncü Hudut Tugayı'na bağlıdır. Bu tugay, Hakkâri'den sorumlu 3'üncü Taktik Piyade Tümeni'ne bağlıdır, bu tümen Van'daki Asayiş Jandarma Kolordu Komutanlığı'na bağlıdır. Bu da Malatya'daki 2'nci Ordu Komutanlığı'na bağlıdır. 2'nci Ordu ise Ankara'daki Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlıdır en üstte Genelkurmay Başkanlığı vardır. Mesela bir helikopterin kalkması için kolorduda JÖH'leri kullanmak tümende, yurtiçinde uçak göndermek 2. Ordu'da, sınır ötesine Genelkurmay'da, Heronları yönetmek ise yine 2. Ordu'da. Oysa bir komutanın kendisine ait bir yetkiyi kullanabilmesi için 24 saat karar verebilmeye hazır olması lazım. Ankara'dakilerin mesaisinde ise iç güvenliğe dair konular çok yer tutmaz. Bir kısmı dağda terörist tehdidi altında, mahrumiyet içinde sıcaktan kavrulur ya da soğuktan donarken karargahtakiler golfte ya da muhtıra yazımında olabilir. 17 Ağustos sonrası bu hantal yapıyı azaltıcı düzenlemeler yapıldı. Ama bölgeden edindiğim izlenim hâlâ sıkıntı aşılabilmiş değil.
KARARGAHI BÖLGEYE TAŞIMAK ŞART
Aslında iç güvenlikte çok fazla taktiksel sıkıntı yok. Asker kendisine gerekli techizat ve kaynak verilirse gereğini yapabiliyor. Ama strateji üretiminde hata var. Dahası stratejiyi kimin üreteceği belli değil. İç güvenlik harekatı ile ilgili ne Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nı ne Genelkurmay Başkanlığı'nın ne ordunun ne kolordunun ürettiği bir strateji var ne de yayımladığı bir harekat emri var. Bu kademeler azaltılmalı, karar vericilerin, planlamacıların hepsi Ankara ve Malatya'dan bölgeye taşınmalı. Hatta lojistik destekle görevli olanlar bile bölgede yaşamalı.
ÜS BÖLGELERİ KAPANMALI
Terörle mücadelede geriye doğru baktığımızda en büyük kayıpları üs bölgelerinde verdiğimiz görülüyor. Bunun birkaç nedeni var. Öncelikle seyyar olmanın verdiği bir eksiklikleri var. Korunaksızdır, yolu yoktur. Zırhlı araçları, gece görüş sistemleri olmaz. Acemi askerlerle doludur. Terörist basacağı üs bölgesini iyi gözetler, yardım gelmeyeceği anda basar ve ağır kayıp verdirir. Nitekim Dağlıca/Keri Tepe'de, Aktütün/Bayraktepe, Gediktepe ve son olarak Çukurca/Keklikkaya'da ve Barakambi Tepe'de böyle oldu. Oysa zırhlı araçları, teknik donanımı iyi olan Şemdinli Beyyurdu ve Şırnak Sarıyaprak baskınlarında şehit verilmediği gibi PKK'ya ağır zayiat verdirildi. Çünkü bu iki üs bölgesinde tanklar vardı. Tank deyince elimizdeki tankların çoğunun Yunan gelir diye Trakya'da tutulması da ayrı bir garebet. Üs bölgelerinde diğer sorunlardan birisi de mevziler. Kayalık zeminlerde siper kazılamadığı gibi kum torbalarından yapılan yerlerde duruyor asker. Tabii açık hedef oluyor. Nitekim Koşaner'in ses kaydında bu duruma işaret ediliyordu. Hatta Koşaner, “Ben bu yaşımda karanlıkta gece görüş aleti olmasa bile 200 metreden RPG-7 ile vururum” demişti.
Adem Yavuz ARSLAN - BUGÜN GAZETESİ