'PKK'nın kaçırdığı asker ve polisi kurtarmak, hükümetin namusudur'

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 16. birleşimi saat 14.00'te yoklama ile açıldı. Birleşimi Meclis Başkanvekili Mehmet Akif Hamzaçebi yönetiyor.

Genel Kurul'da konuşan MHP Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, PKK terör örgütünün, AK Parti Hükûmetinin terörle müzakere stratejisini Güneydoğu Anadolu'da büyük bir ayaklanmanın altyapısını hazırlamak için değerlendirdiğini söyledi. Açılım sürecinde, PKK terör örgütünün, Güneydoğu Anadolu'da kendi ifadesiyle "ikili iktidar" oluştururken AK Parti iktidarının da devletin geri adım atmasını sağladığını belirten Özdağ, "Askerin, jandarmanın ve polisin operasyon talepleri, 'Açılım süreci zarar görmesin.' gerekçesiyle durdurulmuştur. PKK ise, bu süreçte, Türkiye Cumhuriyeti devleti alan boşaltırken ve geri adım atarken devletin boşalttığı alanları doldurmanın yanında askerlerimize, polislerimize ve köy korucularına karşı suikast ve kaçırma eylemlerini her geçen gün birazcık daha artırmıştır. AKP hükûmetleri, Türkiye içerisinde terör örgütünün ikili iktidar oluşturmasının şartlarını sağlarken, önünü açarken, izlediği Suriye politikası ile Esat rejimini yıkmak adına, PKK'nın, Suriye'nin kuzeyinde, nerede ise Lübnan büyüklüğünde bir alanı kontrol etmesinin, bu coğrafyaya yerleşmesinin ve bu coğrafyadan Türkiye'ye güç projeksiyonu yapmasının önünü açmıştır. PKK'nın Suriye'de etki merkezi olan Ayn El Arap'ta gerçekleştirmiş olduğu çatışmalarda, ne yazık ki, AKP Hükûmeti, PKK'ya peşmerge yardımının gitmesine izin vermiştir." diye konuştu.

Terör örgütünün, 7 Haziran seçimlerinden sonra da bu ayaklanma için ilk adımlarını attığını anlatan Özdağ, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin önünün kesilmemesi ve elinin bağlanmamasını istedi. Özdağ şöyle konuştu: "Türk Silahlı Kuvvetleri bölgede görev yapıyor ve yapmalı da çünkü bölgede bir ayaklanma girişimi ve tehdidi var terör örgütü tarafından gerçekleştirilen. Ülkemiz, PKK terör örgütü ve IŞİD tarafından hızla Orta Doğu iç savaşının içerisine sürüklenmek isteniyor. Terör örgütü tarafından kaçırılan asker, polis ve kamu görevlileri de en hızlı şekilde kurtarılmalı. Bu, AKP Hükümetinin namusudur. Her hükümet üyesi, kaçırılan bu çocuklarımızın kendi çocuğu olduğunu düşünmeli ve ona göre yatağa girmelidir. Bakalım, başını yastığa koyduğu zaman uyuyor mu, uyuyamıyor mu? Bu insanlar, çocuklarımız, terör örgütü tarafından kaçırılan, rehin alınan çocuklarımız bir an önce gereken operasyonlarla kurtarılmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, özünde bir çetenin, tarihin gördüğü en kanlı terör örgütlerinden bir tanesinin, aşağılık bir kriminal eylemi olan bu kaçırma ve rehin alma eylemlerinin sonlandırılmasını, üstelik gerekçesi PKK terör örgütüne, açılım süreci altında, yeniden teslim olunması talebine dayandırılan bir Meclis araştırması meselesi değil, Millî İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün ortak operasyonu meselesi olarak görmektedir. PKK rehin aldığı bu askerlerimiz ve kamu görevlileri aracılığıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti üzerinde baskı uygulayabileceğini düşünmektedir. AKP iktidarı PKK terör örgütüne bu fırsatı vermemeli ve derhâl rehin alınan çocukların kurtarılması için gereken operasyonlar başlatılmalıdır. Bu süreç uzun bir süreden beri devam ediyor ve sizler de görüyorsunuz, aileler o kadar umutsuz ki PKK terör örgütüne yakın sivil toplum örgütlerinden yardım istemek zorunda kalıyorlar. Bu eminim, benim onuruma dokunduğu gibi sizin de onurunuza dokunuyordur. Bu polislerin ailelerini, bu askerlerin ailelerini, bu kamu görevlilerinin ailelerini bu sözde sivil toplum örgütlerinin elinden kurtarmak, almak Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve AKP Hükümetinin namus borcudur."

"HDP'DEN PKK'YA KARŞI ÇOK DAHA DİK BİR DURUŞ BEKLİYORUZ"

CHP Ankara Milletvekili Murat Emir ise çözüm sürecine değinerek gizli servisler aracılığıyla, Kandil'le, İmralı'yla, adalarla, dağlarla konuşma tercihi yapıldığını ve sonuç olarak da gelinen noktada daha fazla gözyaşı, daha fazla kan olduğunu vurguladı.

"Gizli servisler eliyle yürütülen sözde çözüm süreci elbette sürdürülemezdi, seçimi kazanmak için başlatılan çalışma şimdi de başkanlık rejimi hedefi doğrultusunda şiddetlendirilerek yürütülmektedir." diyen Murat Emir, şunları kaydetti: "İnsan Hakları Derneğinden aldığımız bilgiye göre -en son iki gün önce kaçırılan 2 askerimiz dâhil edildiğinde- 5 asker, 3 polis olmak üzere, 8 güvenlik görevlimiz PKK'nın elinde alıkonmuş durumda. Ben, bu kürsünün halkın kürsüsü olduğunun bilinciyle size açık bir soru sormak istiyorum: Şu ana kadar şehit edilen, yaralanan veya alıkonulan askerler arasında bir tane milletvekilinin, bir tane bakanın, bir tane bürokratın, bir tane başbakanın çocuğu var mı? Önümüzdeki tek gerçeklik -hepimiz oralarda oluyoruz, hepimiz biliyoruz- ölenlerin, kaybettiklerimizin ve bizzat bizim tanıştığımız alıkonulan askerlerin yakınlarının en yoksul insanlar olduğudur. Bu iktidarın yoksul vatandaşlarımıza reva gördüğü ya ölmek ya da ölmektir. Sayısız defa bedelli askerlik çıkarttınız. Söylediğiniz şudur insanlara: 'Paran varsa canın sağ olsun, paran yoksa vatan sağ olsun.' Tabii, burada asıl onur kırıcı olan, bizim açımızdan üzüntü kaynağı olan şudur: Bakın, Hükûmet sadece bizi değil, sizi de ciddiye almıyor; bakın, burada yoklar. Şimdi, buradan sormak lazım. Tabii, Hükûmet şu ana kadar bu sorunla ilgili olarak sessiz kalmıştır, bu derin sessizliğini bir an evvel bozmak zorundadır. Güneydoğu'da yaşadığımız büyük insanlık utancı artık taşınamaz bir noktaya gelmiştir. Cizre'de, Silopi'de -biraz önce gördük resmini- sokağa çıkma yasağı başlamadan gördüğümüz göç görüntüleri Suriye'yi aratmamaktadır. Giderek artan çatışma ve yaşanan zulümler sonucunda şehirlerimizin boşalması kaçınılmaz olmuştur. Buradan HDP'den çok daha dik bir duruş bekliyoruz. PKK'ya 'Alıkoyduğunuz askerleri bir an evvel salıverin.' diyerek yapılan bir konuşma eksik bir konuşmadır. PKK'nın, gereksiz yere, bölge halkının da istememesine rağmen öz yönetim adı altında hendek siyaseti başlatması oradaki çatışmanın fitilini ateşlemiştir ve orada olağanüstü hâl dönemlerini aratmaz derecede insan hakları ihlallerinin de oluşmasına bir ölçüde yol açmıştır; bu tespiti de yapmak zorundayız. Kentlerin sokaklarına hendekler kazarak, barikatlar inşa ederek, evler arasına tüneller açarak, mevzi olarak kullanarak ilan ettikleri öz yönetim, bölgede artık taşınamaz bir noktaya gelmiştir. HDP'den PKK'ya karşı çok daha dik bir duruş beklediğimizi ifade etmek isteriz. Şehit olan asker de, yaşamını yitiren polis de, vatandaş da, göçe zorlanan vatandaşımız da bizim vatandaşımızdır, bizim canımızdır."

"CUMHURBAŞKANI VE BAŞBAKAN AİLELERE RANDEVU VERMİYOR"

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ise "Ortada ciddi bir sorun var ve bu sorunla ilgili, Parlamentodan, Meclisten inisiyatif alıp bu sorunu çözmeye yönelik ailelerin beklentisi var. Burada HDP'nin duruşunu takip etmeyen sayın milletvekili HDP bugüne kadar sanki o tarz çağrılar yapmamış gibi bir algı yarattı. Bu doğru bir algı değil. Biz defalarca bu konuda PKK'nin bir an önce bu alıkoyduğu polis ve askerleri serbest bırakması çağrısını yaptık, on gün önce yine aileler, grubumuzu ziyaret ettiğinde de bu konuda gerekli olan düşüncelerimizi kamuoyuna aktardık ama bu konuda bu şekilde konuşmalar yaparak, siz, o ailelere randevu vermeyen Cumhurbaşkanının ve Başbakanın durumunu meşrulaştırmış oluyorsunuz. Düşünün ki bırakın o ailelerin çağrısına herhangi bir duyarlılık göstermeyi, o ailelere randevu vermeyen bir Başbakan ve Cumhurbaşkanı pratiği var. Demin grubumuz adına konuşan sayın hatip söyledi, bir İsrail askeri için aracı olan, "Biz bunu insani bir duyarlılık üzerinden yaptık." diyen bir Başbakan, bir Cumhurbaşkanı, kendi ülkesindeki vatandaşının bu sorununa sahip çıkmıyor. MHP Grup Başkan Vekili haklı olarak, yanlış bir sonuçla, bizim İsrail askeri ile Türk askerini eşitlediğimizi söyledi. Öyle değil. Sayın hatibimiz Türk askerinin İsrail askeri kadar bile bir değeri olmadığını bu çelişki üzerinden ifade etti. Sen bir İsrail askeri için her türlü girişimi yapacaksın, aylardır ailesinden haber alınamayan Türk askeri ve polisi için kılını kıpırdatmayıp ailelerine randevu vermeyeceksin." dedi.

AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı da "Sayın Baluken'in zannediyorum bir bilgi eksikliği dolayısıyla yanlış olduğunu gördüğüm ifadesini tashih için bu açıklamayı yapmayı lüzumlu gördüm. Zikredilen ailelerle AK Parti Grup Başkan Vekili olarak ben görüştüm, başka görüşen arkadaşlarımız da oldu. Ailelerle görüşürken kendileri bizzat Sayın Başbakanla defalarca görüştüklerini beyan ettiler. Bunu bildirmek istedim." karşılığını verdi.

Meclis Genel Kurulu'nda konuşan HDP'li Mehmet Ali Aslan ise sokağa çıkma yasağının uygulandığı bölgelerde polis ve askerin kullandığını iddia ettiği ve cami içlerinden ve evlerden topladıklarını söylediği lav silahı parçası, tank mermisi parçası, mermi kovanları ve mühimmat parçalarını kürsüden milletvekillerine gösterdi. Mehmet Ali Aslan, polis tarafından HDP'li milletvekillerine karşı gaz fişeği atıldığını belirterek, gaz fişeklerini de milletvekillerine gösterdi.

CİHAN
17 Aralık 2015 20:19
DİĞER HABERLER