Planın varlığından 2008 Aralık ortalarında yine Taraf Gazetesi'nin haberiyle haberdar olmuştuk.
Doğrusunu isterseniz, son günlerde benim dikkatim Diyarbakır'da ortaya çıkacak seçim sonuçlarından çok, Erbil'de olup bitenler üzerinde yoğunlaşmış durumda.
Çünkü, yerel seçimi kim kazanırsa kazansın, bölgenin kaderini asıl etkileyecek gelişmeler orada yaşanıyor.
Son aylarda Ankara-Bağdat- Erbil-Washington ekseninde PKK'nın tasfiyesine ve Kürt meselesinin siyaset yoluyla çözümüne ilişkin bir plan üzerinde çalışılmakta olduğunu biliyoruz.
Planın varlığından 2008 Aralık ortalarında yine Taraf Gazetesi'nin haberiyle haberdar olmuştuk. Önceki gün okuduğumuz "Eve Dönüş için start verildi" haberi ve haberin Dışişleri Bakanlığı'nca doğrulanması, aradan geçen aylarda barış planının başarıyla ilerlediğini, "mutlu son"a yaklaşmakta olduğumuzu ortaya koyuyor.
Evet, ne kadar sevinsek azdır; zira son yıllarda bundan daha güzel bir haber almadık.
Artık PKK'nın dağdan indirilmesinin, "Eve Dönüş" sürecinin başlamasının, bir başka deyişle 25 yıldır süren savaşın son bulmasının arifesinde olduğumuzu söyleyebiliriz.
Şimdi geri dönüp söz konusu plana bakalım:
Olay, Türkiye ile Irak Kürdistan Bölgesel Hükümeti arasındaki ilişkilerin ısınması süreci ile birlikte başlamıştı.
Bu süreçte, Ankara'nın talebine kulak veren Irak Kürt Bölgesel Hükümeti PKK'yı silahsızlandırmayı amaçlayan bir proje üzerinde çalışmaya başladı. Ankara adına MİT ve Dışişleri'nin, Erbil'deki Federe Kürt yönetimiyle yürüttüğü kapsamlı temaslar ardından olgunlaştı. Genelkurmay'ın da projeyi yakından izlediği ve onay verdiği yorumları yapılıyor. Projenin ABD ve AB tarafından da güçlü bir biçimde desteklendiğini söylemeye gerek bile yok.
Plana göre, PKK gerek Irak yönetimi, gerek ABD ve AB, gerekse bölgedeki bütün Kürt grupları tarafından silahsızlanma konusunda ikna edilirken, bir yandan da küçük bir grup yönetici dışında -ki onların da BM himayesinde bir Avrupa ülkesine gönderilmesi düşünülüyor- bütün PKK'lıları kapsayan "parçalı" bir genel afla "Eve Dönüş" süreci başlatılacak.
PKK'nın silah bırakmaya ikna edilmesinde önümüzdeki ay Erbil'de toplanacak olan Kürt Konferansı özel önem taşıyor.
Geçtiğimiz günlerde Abant Platformu'nun Erbil'de düzenlediği toplantının katılımcılarından olan Mümtazer Türköne bu konferansın önemini şöyle anlatıyor:
"Bir ay sonra Erbil, başka bir toplantıya evsahipliği yapacak. Kürt konferansı başlığını taşıyan bu toplantı tam olarak Kürt ulusal kongresi niteliği taşıyor. Kürtler'in 'Dört Parça' adını verdikleri dört ülkeden, yani Türkiye, İran, Suriye ve Irak'tan legal ve illegal Kürt örgütlerinin bu toplantıya katılması bekleniyor. Toplantıyı KDP organize ediyor ve bir ölçüde Irak'taki Kürt Bölgesel Yönetimi'nin diğer Kürt grupları üzerindeki önceliğini vurgulama amacı taşıyor. Uygun kelimeyi bulmak zor. Kürt milliyetçilerinin kullandığı tabir "Kürt ulusal hareketi." Bu konferans "Kürt ulusal hareketi"nin geleceği üzerinde etkili olacağa benziyor. (...)
Erbil'deki Kürt Konferansı'na katılacak örgütlerden biri de PKK. Basmakalıp hükümleri bir kenara bırakıp, bu konferansın PKK'nın silah bırakmasına, nihayetinde tasfiye olmasına vesile olacağını öngörmek lâzım. Erbil'de yayımlanan Kürdish Globe'da yer alan ve Türkiye-Kuzey Irak ilişkilerini değerlendiren bir yazı, bu öngörüyü doğruluyor. "Bütün Kürt siyasî grupları arasında geniş ve kapsamlı bir konferans, PKK'yı Kürt ulusal çıkarlarını koruyacak çizgiye getirebilir ve genel uzlaşmaya uyarak silah bırakmak zorunda kalabilir" diyor.
Benim kulağımın yerel seçim anketlerinden çok, Erbil'e kilitlenmesinin sebebi anlaşılmıştır sanırım. Bana kalırsa DTP asıl sınavı yerel seçimlerde değil orada Erbil'deki tavrıyla verecek. Her fırsatta "aslında gönüllerinin barışçı çözümden yana" olduğunu söyleyen DTP'lilerin, Kürt Konferansı'nda barışçı çözüm için ne kadar gayret sarf edeceğini ya da sarf etmeyeceğini orada göreceğiz. Oyuna talip oldukları Güneydoğu halkının barış özlemine ne kadar sahip çıktıklarını; yani o halkı ne kadar temsil ettiklerini de...
Üzerinde çalışılan planı "PKK'nın siyasallaşması oyunu" olarak gören ve tepki duyanlara söyleyeceğim ise şudur: Boşuna korkmayın; silah bırakmış bir PKK, adı ne olursa olsun, artık PKK olmaktan çıkmış demektir. Çünkü PKK'yı karakterize eden şey şiddettir.