Planı suya düşüren karar: AK Parti..

Planı suya düşüren karar: AK Parti..
Büyükanıt'ın 'muhtıra değildi' sözleriyle yeniden gündeme gelen 27 Nisan bildirisiyle ilgili yorum yapan AK Partili vekil çarpıcı bir iddiada bulundu.
27 Nisan bildirisinin muhtıra olmadığını söyleyen dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'a cevabı dönemin milletvekili Ümmmet Kandoğan verdi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın, 27 Nisan'da yayımlanan e-muhtıra için “Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale veya muhtıra değildi” ifadesine cevap veren DYP milletvekili Ümmet Kandoğan, “O bildirinin sonunda sadece bir cümle eksiktir. O da, ‘Yönetime el koyduk' cümlesidir” dedi. Partisiyle ters düşme pahasına TBMM'ye girerek Cumhurbaşkanlığı seçimi oylamasına katılarak dikkatleri üzerine çeken dönemin DYP Denizli milletvekili Kandoğan, bildirinin cumhurbaşkanlığı seçimini engellemeye dönük bir muhtıra olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti: ‘ELLE TUTULUR HİÇBİR YANI YOK' “O günleri gözümüzün önüne getirdiğimizde bunun, sıradan bir açıklama mı yoksa muhtıra mı olduğu açığa çıkar. Cumhurbaşkanlığı seçimi ilk tur oylamasının TBMM'de yapıldığı 27 Nisan akşamı bildiri yayınlıyorsanız, o bildirinin birinci amacı TBMM'nın cumhurbaşkanlığı seçimini engellemektir. İkincisi ise, Anayasa Mahkemesi'ne ve üyelerine gözdağı verme ve uyarmadır. O bildirinin sonunda sadece bir cümle eksiktir. O da, ‘Yönetime el koyduk' cümlesidir.” Büyükanıt'ın “muhtıra değildi” açıklamasını inandırıcı bulmadığını kaydeden Kandoğan, “O zaman, neden cumhurbaşkanlığı seçiminin TBMM'de yapıldığı günün akşamı o bildiriyi yayınladınız” diye sordu ve ekledi: “Büyükanıt'ın açıklamalarının elle tutulur hiçbir tarafı yoktur. ‘Sözde değil, özde cumhurbaşkanı istiyoruz' açıklamasını da kendisi yapmıştı.” ‘TEK EKSİĞİ SANAL OLMASIYDI' “Yayınlanan bildiri, bir müdahale olarak algılandı. Zaten o yüzden, hiç gündemde olmamasına rağmen seçim kararı alındı. 27 Nisan e-muhtırası olsaydı, seçim kararı alınmazdı. Seçim kararın alınmasında ki en büyük etken o müdahaledir” diyen dönemin AK Parti milletvekili Ersönmez Yarbay ise, Büyükanıt'ın sadece muhtıranın şekli bakımından haklı olabileceğini belirterek “Büyükanıt'ın haklı olduğu tek bir yön var. 27 Nisan muhtırası, eski muhtıralara benzemiyor. Eski muhtıralar cumhurbaşkanına veriliyordu, bu ise sanal alemde yayınladı. Ama neticesi aynı oldu ve muhtıra verilmiş gibi oldu. Sanal alemde verilen bu bildiriye karşı hükümet dik durdu. Belki hükümetin istifa etmesi beklentisi vardı ama hükümet istifa etmeyerek, beklentileri boşa çıkardı” dedi. BiLDiRiDE NE DENMiŞTi Büyükanıt'ın “Ben yazdım” dediği, emuhtıranın Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili bölümünde şu ifadeler kullanılmıştı: “Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, TSK tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, TSK bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, TSK yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.” TSK'nın siyasi beyanat vermesi suçtur Genelkurmay eski Başkanı Büyükanıt'ın, “Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale veya muhtıra değildi” ifadelerini kullanmasına hukukçular tepki gösterdi. TSK'nın hakkı ve yetkisi olmamasına rağmen siyasi beyanatlarla yargıya müdahale edildiğini ifade eden hukukçular, Askeri Ceza Kanunu'nda ‘askerlerin siyasi beyanatlar vermesinin suç' olduğunu hatırlattı. Avukat Ergin Cinmen, bildirinin hukuka aykırı olduğunu ifade etti. Bildirinin yazıldığı süreçte, belki muhtırayı gerektirecek bir süreç olarak düşünüldüğünü söyleyen Cinmen, şunları söyledi: ‘MEŞRU GİBİ GÖRÜNÜYOR' “O süreçte yayımlanan bildiri çok açık şekilde siyasete müdahaledir. Askeri Ceza Kanunu'nun 145. maddesine göre hiçbir asker, siyasi içerikli beyanda bulunamaz ve böylesi bir yazı yazamaz. Ama bunlar çok yapıldığı için meşru gibi gözüküyor. Ceza Kanunu'nda Genelkurmay Başkanı'nı yargılayacak bir merci yoktur. Yargılayanın kıdemli olması lazım ama Genelkurmay Başkanı'nın üzerinde bir rütbe yoktur. Yani yargılama imkansızlığı var. Ama Başbakanlık'a karşı siyasi sorumluğu vardır. Bence Başbakan yetkilerini o dönemde kullanmalıydı.” BUGÜN GAZETESİ
24 Şubat 2010 09:25
DİĞER HABERLER