Polislere operasyon yapanların kimler olduğunu açıkladı

Polislere operasyon yapanların kimler olduğunu açıkladı
Yolsuzluk operasyonunun tasfiyeye gerekçe yapıldığını, listelerin bir yıl önce hazırlandığını söyleyen eski Hakkâri Emniyet Müdürü Tufan Ergüder, Selam dosyasının da çok önemli olduğu düşüncesinde.

"22 Temmuz’dan çok önce emniyette tasfiye listeleri hazırlanmıştı." Bu şoke edici sözler eski Hakkâri Emniyet Müdürü Tufan Ergüder’in. Ergüder, emniyet mensuplarını hedef alan hukuksuz operasyonların perde arkasında, eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in işaret ettiği gibi, hükümete etki eden dar, oligarşik bir kadronun olduğunu açıklıyor. İstanbul’da uzun yıllar istihbarat, narkotik ve terörle mücadele gibi birimlerde çalışan Ergüder’e göre, operasyonla eş zamanlı olarak Selam-Tevhid örgütü dosyasının kapatılması da bu kadronun işi: "Gerçek paralel, kritik kurumlara nüfuz etmiş Selam-Tevhid’dir. Güneydoğu’da ise KCK-PKK’dır."

Eski Hakkâri Emniyet Müdürü Tufan Ergüder, 17 ve 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarından sonra emniyet teşkilatındaki tasfiyelere tepki için Hakkâri Emniyet Müdürlüğü’nden istifa etmişti. Ergüder, 27 Şubat 2014 tarihli dilekçesinde, 17 Aralık operasyonunun ardından teşkilat personelinin sürekli horlandığını, sürgüne yollandığını ve teşkilat içerisindeki ayrımcılığın başladığını anlatmış; hak, adalet, liyakat, eğitim ve yeterlilik gibi ilkelerin geri plana itildiğini ve kayırmacılık ile biat kültürünün ön plana çekildiğini kaydetmişti.

1988’de Polis Akademisi’ni iyi dereceyle bitiren, 1994’te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan, Ergenekon ve Balyoz gibi soruşturmalarda görev aldıktan sonra Kasım 2011’de Hakkâri’ye emniyet müdürü olarak atanan Ergüder, 22 Temmuz’daki operasyonların perde arkasını ve Selam-Tevhid dosyası ile ilgili soruları cevapladı.

-Hakkâri’de 28 ay görev yaptınız ve istifa ettiniz. Neden?

Şunu dedim idareye, bu yaptıklarınız yanlış. Sonuçta halka güvenlik hizmeti veren bir kurumuz, bu şekilde hem emniyet müdürleri hem valilerin elini bağlıyorsunuz. Mevcut bir sistem vardı, bunu bozuyorsunuz. Bunu bozduktan sonra yeni bir sistem kurup polisleri inandırmak ve çalıştırmak çok zor.

-Nasıl bir sistem vardı?

Bu birimlerde çalışan arkadaşların hepsi bir performans göstererek geliyorlar. Bu sistemi ilk defa Hüseyin Çapkın uyguladı. Belli bir çabadan sonra arkadaşları arasından sıyrılan polislere istedikleri birimlerde çalışma imkânı veriliyor. Performans derken, yaptığı işlerle performans gösteriyor. İstanbul’da örneğin uyuşturucu daha öncelikliyse siz onu öne çıkarıyorsunuz, ona göre puanlama yapıyorsunuz. Mesela bir hırsız yakalayan 10 puan. Uyuşturucu içerken yakaladığında 15 puan, satıcısını yakaladığında 20 puan veriyorsunuz. Bütün personel bu şekilde geldi. Hakkâri’de de bu böyle. Pek çok il bunu uyguluyor. Performansla gelen personel tırmalayarak geliyor. Bunları gönderdiler, giden küsüyor, çünkü belli bir performans gösterdi geldi. Başarıları ile geldi. Herkesin gönlünde bir aslan yatar. Kimi narkotik kimi asayiş kimi terör kimi istihbaratta çalışmak ister. Onların önünü açıyor, tavassutun, adam kayırmanın önünü kapatmış oluyorsunuz. Bütün dünyada da bu böyle. FBI personel seçerken orada da öne çıkanlar, temayüz edenler seçiliyor.

-Bu sistem içinde paralel diye adlandırılan bir yapı barınabilir mi? Bazı kişilerin önünün açılması mümkün mü?

Bu sistemin içinde paralel diye bir şey söyleyemezsiniz? Sokakta koşturuyor, görseniz polisleri… Şahinler deniyor asayişin ekiplerine… Girmedik yer bırakmadılar İstanbul’da. Size bir örnek vereceğim; 2008’de İstanbul’da narkotikle ilgili suç sayısı 5 bin. 2009, Hüseyin Çapkın’dan sonra 60 bin. Polisin çalışma kapasitesine bakın. Sokaktaki polis koşturuyor. Neden koşturuyor? Çünkü adam başarı elde edecek, o başarı ile istediği yere geçecek. Bu sistem bozuldu.

-Ne oldu?


Sistem yok şu an, kimi nereye koyuyorlar bilmiyorum. Türkiye’nin her yerinde suç sayılarında artış var. Özellikle asayiş suçlarında. Yeni bir sistem getirilemedi. Yeni atamaları nasıl yapıyorlar bilmiyoruz. Hangi kritere göre belli değil.

-Polisteki tasfiyeleri neye bağlıyorsunuz? 17 Aralık’ta yolsuzluk soruşturmasını yapanlara ceza mı kesiliyor?

İstanbul’daki yolsuzluk soruşturmalarında bir sıkıntı olduğuna inanmıyorum; velev ki var, kaç kişiyi görevden alırsınız? Hakkâri’nin ne ilgisi var? Van’ın, Siirt’in ne ilgisi var? Her tarafta görevden almalar yaşanıyor. İstanbul’daki soruşturma ile Hakkâri’deki polisin ne ilgisi var? Sadece polis teşkilatı olarak da bakmamak lazım. Bütün kurumlarda ciddi bir tasfiye var.

-Bu tasfiyeleri neye göre yaptılar?


Bu tasfiyeleri hazırlamışlardı.

-Ne zaman?

17 Aralık’tan önce en az bir senedir hazırlıklar olduğunu düşünüyorum. Fişlemeler yapıyorlardı.

-Kim?


Türkiye’nin kılcallarına sızmış yabancı unsurlar; bunlar T.C. vatandaşı ama gönül bağı veya şantajla bir şekilde elde edilmiş,- daha sonra ortaya çıkar- bu tasfiyeyi gerçekleştirmiştir.

- İdris Naim Şahin’in söz ettiği ‘dar oligarşik kadro’ var mı? Sizce tasfiyeyi yapanlar bunlar mı?

Bu kadro var. Maalesef hükümete etki eden bir pozisyondalar ve bu tasfiyenin arkasında da bu güç var. Kendilerine rakip veya tehlike olarak gördükleri için tasfiye ediyorlar. Sadece polisler değil; engel olarak gördükleri bütün vatansever memurları her yerde tasfiye ediyorlar. Hazırlıkları çok önceden yaptılar. 17 Aralık bunu daha kapsamlı yapabilmeleri için bir sebep oluşturdu sadece. 17 Aralık’tan iki gün sonra bütün daire başkanlarını görevden aldılar. Sadece on gün sonra emniyet müdürlerinden yarısı görevden alındı. İstanbul kadrolarını değiştiriyorlar sürekli… Ondan sonra hâkimler, savcılar… İki ayın sonunda 10 bin kişinin yeri değişmişti. Yani bunlar 17 Aralık’ta düğmeye basılıp da, 18 Aralık’tan itibaren görevden alınmış insanlar değildi. Bunların çalışması uzun süredir vardı.

-17 Aralık yolsuzluk operasyonu olmasaydı?

Öncelikle İstanbul’dan başlayarak ve zamana yayarak bunu yine yapacaklardı.

-Devlette böyle bir operasyonu yapabilmek için çok güçlü olmak gerekir. Nasıl elde ettiler bu gücü?

1979 devrimi ile Türkiye’deki siyasal İslam akımının içindeki insanlar İran’a öykünüyor. Gidip geliyorlar. Bunlar aslında üniversite öğrencileri, çoğu genç, kanları kaynayan insanlar. Acaba biz de böyle bir şey yapabilir miyiz, diye bir özenme var İran’a. Tabii İran da bu kitleye iyi nüfuz etmiş. Fikrî ve başka yollardan nüfuz etmiş, o gençleri dönüştürmüşler. Oraya yılda birkaç defa gidip gelen, onların kitaplarını okuyan hatta orada eğitim alan bu gençler, bugün kritik kurum ve noktalarda görev alıyorlar. Ve şimdi zamanıdır, diye düşünerek harekete geçtiler. Başbakan da hazırlanmış buna.

- Selam-Tevhid örgütü dosyası neden kapatıldı?

Selam-Tevhid örgütü soruşturmasından İranlı ajanların bilgisi olmuş. Kendileri için büyük bir tehdit gördüler. Yani kimler gördü? Devletin, iktidar partisinin içine sızmış unsurlar… Deşifre olmaktan korktular. Bir operasyon planı hazırladılar.

-Erdoğan ve bazı hükümet üyeleri Selam-Tehvid’in uydurma bir örgüt olduğunu iddia etti. Bu sahte örgüt üzerinden polisin 7 bin kişiyi dinlediği dile getirildi?

Yargıtay’ın kararı var. Yargıtay, Selam-Tevhid Kudüs Örgütü’nü terör örgütü olarak kabul ediyor. Terör örgütü, bunda şüphe yok. 18 tane suçu var. Mumcu, Üçok cinayetlerini işlemiş.

- Ancak bu cinayetlerin üzerinden yıllar geçti. Soruşturmaya kadar da adı duyulmadı?

Çok ciddi bir örgüt, polis taktik ve yöntemlerini bilen bir örgüt. Ben size bir şey anlatacağım. Kamuoyu ilk kez öğrenecek. İstanbul Etiler Koç Köprüsü’nün altında 26 Mayıs 2011’de bir bomba patladı. Elektrikli bisikletin bagajına konmuş uzaktan kumandalı bir düzenekti bu. Ev yapımı bir bomba olduğu anlaşıldı. Patlamada Rıza Çalımbay’ın bir akrabasının bacağı koptu, sekiz kişi yaralandı. Polis, bütün mobese kameralarını geriye doğru tarayarak faile ulaştı. Kocamustafapaşa’da diş deposu olarak tutulmuş bir yer, İranlı bir şahıs bu. 2010 Mayıs’ında depoyu kiralamış. Emlakçının ifadesinden İranlı Rızazade Metin’in başka bir diş deposunun daha olduğu tespit edildi. İfadeleri alındı. O diş deposunun daha önce Umut operasyonunda yine Mumcu’yu öldüren patlayıcıları temin eden şahsa ait olduğu anlaşıldı. İran’a gidip bomba eğitimi alan A.Ç.nin bu Rızazade Metin ile de irtibatlı olduğu ortaya çıkarıldı.

-Örgüt aktif mi?

5. ayda yapılan eylem, örgütün hâlâ aktif olduğunu gösteriyor. Bir de şu ayrıntı var; adam diş deposunda bombayı yapıyor, çıkarken tuvaletin borusunu dairenin içinde patlatıyor. Burayı lağım basıyor. Zaten zemin kat. Sonra apartman sakinleri orayı yıkatıyorlar. Adam öyle bir şey yapıyor ki, bomba yaptığı yeri de apartman sakinlerine temizletiyor. Böylesine profesyonel adamlar var karşımızda.

-Bu örgütü çok önemsiz gösteren yazılar çıkıyor.

Sahte, önemsiz bir örgütse mahkeme önüne çıksaydı. Normal şartlarda bu operasyonun yapılması lazımdı. Görüyorsunuz polislere sahur vakti nasıl operasyon yapıyorlar. Bu örgüte operasyon yapılabilseydi biz o zaman görecektik neyin ne olduğunu.Şimdi bütün İranlı ajanlar Türkiye’den gitmişler. Yurt Atayün bu operasyonu yapsaydı onların hepsini ele geçirirdi. Suçüstü yapardı. Bugün gözaltına alınan polisler casus değil, casus avcısıdır.

-Yurt Atayün, dosyanın tekrar açılmasını sağlayabilir mi?

Selam-Tevhid olayını çözmedikçe Türkiye’nin ileri gitmesi mümkün değil. Türkiye’yi ileride savaşa sokacak insanlar, oralara kadar gelmişler. Yarın ülkenin yapacağı atraksiyonlar Türkiye’nin lehine mi başka ülkenin lehine mi olacak bunu bilemiyoruz. O yüzden dosyanın hâkimlerin önüne gitmesi lazım. Bu dosya 22 Temmuz’a kadar konuşulmuyordu. Savcı, takipsizlik kararı aldı. Nasıl aldı? Adreslerine gitmediler. Telefonla çağrıldılar bu şüpheliler, avukatları ile gelip ifade verdi ve çaylarını içip gittiler.

-Polisin Selam-Tevhid üzerinden 7 bin kişiyi dinlediği iddiasına ne diyorsunuz?

Tamamen yalan. Soruşturmanın savcısı bunları yalanladı. Dosyada takipsizlik kararı verilen 251 kişi. Gerisini siz düşünün. Bir kişiye dinleme kararı verdiyseniz bu kişiyi şüpheli yapmışsınız demektir. Şimdi şüpheli yaptığınız adama daha sonra takipsizlik kararı veriyorsanız biz seni dinledik diyorsunuz. O zaman 7 bin tane takipsizlik kararı getirsinler önümüze. Böyle bir şey yok. Bu şahısların konuştukları, irtibatlı oldukları kişiler vardır; bunlar hedef değildir. Bu haberlerle deliller karartılmaya, örgütün üzeri örtülmeye ve bu operasyonları yapanlar itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor.

-Neden 22 Temmuz’u seçtiler?

Tayyip Bey’in aday olması ile her şey değişti. Ya cumhurbaşkanı olacak veya cumhurbaşkanlığını kaybetmiş bir başbakan. Her iki hâlde de roller değişiyor. Riski göze alamadılar. Bu arada ortam müsaitken, Tayyip Bey’in müsaadesi alınmışken, operasyonu yaptılar. Normalde 17-25 Aralık’ı yapan polislere karşı operasyon bekliyorduk değil mi? Hayır onlar için Selam-Tevhid önemli. O yüzden Selam-Tevhid’i kim araştırmışsa operasyonu onlara yapıyorlar ve hemen örgüt dosyasına takipsizlik veriyorlar. Takipsizlik ve operasyon. Bunlar planlanmış ve hesaplanmış.

-İkinci dalga da geldi. Amaçlarına ulaştılar mı?

22 Temmuz’un başarılı olduğunu düşünmüyorum. 22 Temmuz tepmiştir, halk nezdinde başarısız bir operasyondur.
Hak ihlalleri, ‘kaç İsmail’ler, hâkim ve savcı uygulamaları ile… Burada ciddi şeyler çıkacak. Gözaltı süreleri aşılıyor, sevk hükümsüz.

-İsmail kim?

Bir istihbarat kurumunun personeli olduğu söyleniyor, adı İsmail değil.

-MİT elemanı mı?

MİT diyorlar, zaten çıkarıp İsmail’i göstermediler kimseye… Bir basın açıklaması yaptılar. Kurtarmaz. İkinci operasyonda da bir sivil var ve sorular soruyor. Bu Nazi SS uygulamaları gibi bir şey. Savcılar ve hâkimler kesinlikle bağımsız değil. Ortadoğu’da olduğu gibi bir istihbarat devletine doğru gidiyoruz.

-Ellerin arkadan kelepçelenmesinin mesajı ne?

Çok sert yapmak istediler, burun sürtmek istediler. Ankara’dan özel gelmiş talimatlar. Bütün kamuoyuna ‘Bakın biz nasıl yaparız’ı gösterme isteği var. Fakat polislerin dik duruşu planları bozdu.

-Anlattıklarınızdan devlette aslında başka bir paralel yapı olduğu anlaşılıyor?

Gerçek paralel yapı Selam-Tevhid’dir. Bir ülkenin ajan paralel yapılanmasıdır.

-Paralel yapı KCK için de söyleniyor.

Paralel yapı tanımı ilk önce KCK için kullanılmıştı.

-KCK paralel yapı mı?

Kaymakamları bile vardı. İlin valisi vardı. Atanmış, örgüt atamış. Kendine göre silahlı bir yapısı var. KCK birkaç avukat veya siyasiden oluşmuyor ki! Yukarıdan aşağıya bir hiyerarşisi var. Türkiye teşkilatlanması, il teşkilatlanması, mahalle teşkilatlanması var. Vergi topluyor, askere alıyor. Mahkemeler kuruyor, biz bir sürü mahkeme tutanağı ele geçirdik. Duruşma evrakları çıktı. Yargısı var.

-Çözüm süreci nereye gider?


Hükümet ciddi adımlar attı, 2 senedir güvenlik güçleri alana çıkmıyorlar. Yasalar çıkarıldı.

-Ya örgüt?

Güneydoğu kırsalında ve şehirlerin hemen kenarlarında çok sayıda kampları var. Dağda aramamak lazım. Silah bırakmadılar. Şehirlere büyük baskı yapıyorlar, haraç kesiyorlar. Dünya kadar çocuk dağa kaldırıldı. Rojava’ya çok sayıda militan aktarıldı. Yenilerle Rojava’ya aktarılan gücün yerini dolduruyorlar. PKK’nın iyi niyetinden şüpheliyim. PKK şu ana kadar hiçbir şey yapmadı.

-Ergenekon ve Balyoz’dan salınanlar polise operasyona destek veriyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Birisi diyor ki, ‘bu operasyon bizim’. Bir başkası ‘gözaltı listesini ben verdim’ diyor. Bir işbirliği var. Bunlar da ortaya çıkıyor. İttifaklarda bir değişiklik var. Türkiye’nin yönünü de bu yeni ittifak belirlemeye çalışıyor.

-Operasyonların devam edeceği endişesi var mı?

Operasyonları yapan yapı gücünü koruduğu sürece devam eder. Ama 22 Temmuz’da başarısız oldular. Bunca hak ihlali ve büyük baskılara rağmen bu arkadaşlar çok kahraman çıktı. Kanun karşısında boynumuz kıldan ince ama biz haksız hukuksuz hiçbir şey yapmadık. Görevimizi kanun çerçevesinde yaptık. Devletin sistematiği içinde yapılan soruşturmalar bunlar; siz bunları soruşturuyor ve darbe diyorsunuz. Kusura bakmayın, siz bunlara darbe diyorsanız, devlet sistematiği diye bir şey kalmaz. İran muhiplerine zemin oluşturulur.

-Savcı, gerekirse 500 bin kişi alırız diyor.

Bana göre bunu kendi söylemedi. Kendisine, ‘Gerekirse beş yüz bin kişi alacaksınız’ dendi. O da çıktı, bunu söylüyor.

-Son görevden almalar ve gözaltılar polisi nasıl etkiledi?

İnsanlar bu döneme geçici gözüyle bakıyor. Yani sabrediyorlar.

-Geçici mi?

Bu zulüm böyle devam edemez. Başarılı olamayacaklar. Anadolu insanı gerçeklerin farkına varacak ve buna müsaade etmeyecek. Seçim kazanma falan değil. Bu gösterge değil. Gösterge Anadolu insanının vicdanıdır. Bunun uyandığını ve olayın fark edilmeye başlandığını düşünüyorum, inşallah bu arkadaşlar bu ülkeye çok hizmet edecekler.

-Polisi felç eden bu operasyonlar ülke güvenliğini nasıl etkiler?

Terör örgütleri eyleme başlarsa çok sıkıntı olur. Polis teşkilatının hafızası silindi. Bu kadrolar çok zor yetişti, bir de insan haklarına ve hukuka en çok uyan polis bu personel. Arkadaşlar buraları hak ettiklerini gösterdiler, tutuklanan insanlar bunlara teşekkür etti. Bu arkadaşlar çalışmaktan başka bir şey yapmadılar. İnanılmaz saldırılar önlendi. Faili meçhuller Türkiye’nin çok uzak döneminde değil.AKSİYON

15 Ağustos 2014 09:11
DİĞER HABERLER