Prof. Dr. Ökçesiz: Paraları sıfırlama var ya hani, bu da hoca sıfırlama

Prof. Dr. Ökçesiz: Paraları sıfırlama var ya hani, bu da hoca sıfırlama
İstanbul Aydın Üniversitesi yönetimi, bir yıldır kendilerinde ders veren Prof. Ökçesiz’i geçen hafta işten çıkardı. Gerekçe ‘üç gün üst üste işe gelmemek’ olarak görünse de arka plan biraz farklı.

Hukuk felsefesi ve sosyolojisi profesörü Hayrettin Ökçesiz, öğrencilerine son mesajını facebook üzerinden bu sözlerle verdi. Zira, İstanbul Aydın Üniversitesi yönetimi, bir yıldır kendilerinde ders veren Prof. Ökçesiz’i geçen hafta işten çıkardı. Gerekçe ‘üç gün üst üste işe gelmemek’ olarak görünse de arka plan biraz farklı.

ERDOĞAN HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU

Diken.com.tr'nin haberine göre Prof. Ökçesiz, Yüksek Seçim Kurulu’nun 15 Ağustos’ta cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarını açıklamasına rağmen, Tayyip Erdoğan’ın başbakanlık ve AKP genel başkanlığı görevlerini de sürdürmesi nedeniyle Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu. İstanbul Aydın Üniversitesi, bunun üzerine Ökçesiz hakkında disiplin soruşturması başlatmıştı.

MİSAFİRHANEDEN ÇIKARTIP, DERSLERE GİRMESİNİ YASAKLADILAR

Ardından Hayrettin Ökçesiz, ‘basına konuştuğu’ ve ‘öğrencilerine yüksek not verdiği’ gerekçeleriyle üniversite yönetimince kınama ve maaştan kesme cezalarına çarptırılmıştı. Hatta üniversite, Prof. Ökçesiz’i haftada üç gün kaldığı misafirhaneden de çıkarmıştı. Cezaların en büyüğü ise derslere girmesinin yasaklanmasıydı. Prof. Ökçesiz, işte böylesine bir sürecin sonunda üniversiteden kovuldu.

‘Adli yargıda yolsuzluk’ çalışması büyük ses getiren, ‘sivil itaatsizlik’ konusunda kitapları bulunan Prof. Hayrettin Ökçesiz, ‘uygar direniş’ adını verdiği eylemlerini sürdüreceğini söylüyor. “Antalya’ya, bahçeme dönüyorum ama orada uzun kalmayacağım” diyen Ökçesiz’le, yaşadıklarının ne anlama geldiğini konuştuk.

"BU KADARINI TAHMİN ETMEMİŞTİM"

Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunurken işlerin bu noktaya gelebileceğini düşünür müydünüz?

Açıkçası bu kadarını tahmin etmemiştim. Kendimi tanıtırken İstanbul Aydın Üniversitesi’nin adını kullanmıyordum. Akdeniz Üniversitesi’nden geçen yıl emekli oldum. Suç duyurusu dilekçesini verdiğimde de basında emekli öğretim üyesi olarak yer aldım. Ama bu kadarı bile onları rahatsız etmeye yetti.

Rahatsızlıklarını nasıl ilettiler size?

Antalya’da tatildeydim. Fakültenin dekanı aradı, “Rektörlükten ayrılmak isteyip istemediğinizi soruyorlar” dedi. Bunun üzerine telefon ettiğim rektör de, “Siz kamu üniversitesindeymiş gibi davranıyorsunuz, orası ayrı, burası ayrı” dedi.

1 Eylül’de okula döndüm ve hakkımda soruşturma başlattıklarını öğrendim. Hem basına yaptığım açıklamalar nedeniyle hem de öğrencilere yüksek not verdiğim için cezalandırılmak isteniyordum. Ben öğrencilerime bir yıldır yüksek not veriyordum, hepsi de bunu biliyordu. Soruşturma açmak yeni mi akıllarına gelmişti? Ama işte maksatları başkaydı. Haklı fesih için neden arıyorlardı.

"ERDEMLİ DEĞİLLERMİŞ"

Hangi gerekçeyle görevinize son verildi?

Ben Antalya’dan her hafta üç gün ders vermek için buraya geliyordum. Bir hafta ailevi sorunlar nedeniyle gelemedim. Ama onun bir hafta öncesinde ve sonrasında fazla derslerle bunu telafi etmiştim. Bunu görmezden gelip, ‘Üç gün üst üste işe gelmedi’ diyerek sözleşmeyi feshettiler.

İçinde bulunduğunuz ortamı düşünürsek, böyle bir gerekçeyle karşınıza çıkabilecekleri aklınıza gelmedi mi?

Ben kas gücüyle çalışan bir işçi değilim ki… Ben akademisyenim. İyi niyetin esas olduğuna inanırım. Ama karşımdakiler erdemli değillermiş. Yoksa bu tarz yollara tevessül etmezlerdi. Hakkımı arayacağım. Gerekirse AİHM’e kadar gideceğim. Çünkü bu olay bir Hayrettin Ökçesiz meselesi değil, akademik özgürlükler meselesidir.

"KRALDAN ÇOK KRALCILAR"

Akademik özgürlük neyin garantisi? YÖK başkanı yakın zamandaki bir söyleşisinde susturulmuş bir akademik camiadan söz etti. Bu nasıl bir tehlikeyi işaret ediyor?

Akademik özgürlükler bir ülkenin bağımsızlığını, halkın egemenliğini, insanın onurunu korur. Akademik özgürlükleri ne kadar baskı altına alırsanız, insanları ezmeniz de o kadar kolay olur. Ülkeyi ezmek için akademik özgürlükleri ezmek şart. Sistem bu.

Bu sistemden nemalananlar da buna uygun düşen hal ve hareket içindeler. Doğrusu onlara acıyorum. Düşünsenize YÖK başkanı bile şikâyetçi. Bunlar hâlâ kraldan çok kralcı. Büyük bir korku var.

Neyin korkusu bu?

Mesela bu okulda yeni bir fakülte binası yapılıyor. Ruhsat alamadı mı, yandı. Ya da öğrenci sayısı düştü mü, felaket.

Bakın, bir insan temel hak ve özgürlüğünü kullanırken, bir başkası bundan zarar göreceğini veya gördüğünü söylüyor, sonra da kalkıp o insanı cezalandırıyor. Burada bir terslik yok mu? Bir temel hak ve özgürlüğün kullanılmasından zarar görmek ne demek? Demek ki zarar gören, ‘Bende bir terslik var, galiba ben kötü bir iş yapıyorum’ diye oturup düşünecek. Ama bunu yapan yok. Ben işte bu düzene isyan ediyorum.

"KARNIN DOYAR AMA KÖLE OLURSUN; ALINSINLAR DİYE SÖYLÜYORUM"

Ama herkes isyan etmiyor. Sizin gibi olmayan binlerce meslektaşınız var.

İsyan etmeyen marabalığı kabul etmiş demektir. Ya ‘Marabayım’ diyecek ya da isyan edecek. Marabalık köleliktir. Yani yer, içer, karnını doyurursun ama özgürlüğünü reddedersin. Bizim üniversitelerde üniversite ağaları ve marabalar var.

Bu sözlerinize alınanlar olabilir…

Ben alınsınlar diye söylüyorum ama merak etmeyin kimse böyle şeyleri üstüne alınmıyor. Ben, ‘Yüzde 90’ı böyle’ desem, herkes kendisini geri kalan yüzde 10’un içinde görüyor. Böyle de bir durum var.

"KENDİMİ HİÇ YALNIZ HİSSETMEDİM"

Erdoğan hakkındaki suç duyurunuzun akıbeti ne oldu?

Sümen altı edildi. Ama ben bir hukukçuyum. Bu işler gözümün önünde olurken, görmüyormuş gibi yapamazdım. Bu dilekçeyi verirken insanlara, ‘Bakın böyle bir dilekçe var, siz de geçerken kasabanın savcısına verin’ mesajını iletmek istemiştim. Bu bir uygar direniştir. Suç teşkil etmez. İstedim ki insanlar uygarca dirensinler.

Direnişinize katılan oldu mu?

Dilekçe veren çıkmadı ama büyük destek gördüm. CHP milletvekili Mahmut Tanal, Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Türkiye Barolar Birliği benim şahsımda akademik özgürlükleri destekledi. Eğitim-Sen, İstanbul Tabip Odası yanımdaydı. Öğrencilerim destek kampanyasıyla bana sahip çıktı. Kendimi hiç yalnız hissetmedim.

AĞZINI AÇTIN MI TEHDİDİ YİYORSUN

Ama sonuçta işinizden, öğrencilerinizden oldunuz. Pişman mısınız?

Olur mu hiç, mutluyum. İyi ki böyle bir şey yaptım. İnsanların biraz gözleri açıldı. Ben özgürlükleri savundum. Bunu yaparken birçok insan yanımda yer aldı. Ben insana inanırım. Şu tenden şu can çıkmadıkça kötümser olmam mümkün değil.

BU DA HOCA SIFIRLAMA

Tüm bu süreçte sizi en çok yıpratan ne oldu?

Ders yasağı çok ciddi bir mobbing, ağır bir tacizdir. Öğretim üyesinin meslek onurunu, kendine öz saygısını yaralar, meslektaşları karşısında küçük düşürür.

‘Kan kusup kızılcık şerbeti içtim’ denir ya, ben de işte gerçekten bu konuda kan kustum. Meslek hayatımı hiçe sayan bu davranış beni çok rencide etti. ‘Paraları sıfırlama’ var ya hani, bu da ‘hoca sıfırlama’ taktiği. Ama bilmiyorlar ki aslında kendileri sıfırlanıyorlar. Bunu da anladıklarında çok geç olacak…

22 Ekim 2014 11:56
DİĞER HABERLER