Samanyoluhaber.com yazarı Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan'ın yazısı
PROF.DR. ŞERİF ALİ TEKALAN
“Şehir içinde iki dost yan yana yürürken birisi durmuş, eliyle bir yeri işaret ederek "Ne görüyorsun?" diye sormuş. "İnşaat" diye cevap vermiş dostu. “İnşaat olur mu, bak şu ağaca, kaç yıllık ulu bir çınar!" demiş ve ilave etmiş: "Dostum biz görmek istediğimizi görüyoruz.
Doğrudur, insanoğlu görmek istediğini görüyor. İşine geleni, ilgi alanına gireni, menfaatine uygun olanı, arzu ettiğini. Halbuki orada görmediği başka şeyler de var. İşte bu başka şeyler aslında resim karesinin bütününü oluşturan parçalar. Mahruti bir göze sahip olup, bütüncül bakabilmek ve ardından hakikati bulma yolunda gözümüzün önünde bulunan gerçeği bütün yanları ile görebilme aslında insanlığın olmazsa olmazı. Atomik ve parçacı yaklaşımlar meşhur misalde olduğu gibi körlerin fili tarif etmesine benziyor. Keşke sadece onunla kalsa, hortumuna dokunan insanın dediği gibi "Fil, soba borusu gibi bir şeydir." demekle yetinse. Öyle olmuyor, hortumdan hareketle fil hakkında hükümler veriyor, ona karşı tavırlar belirliyor. Daha da ötesi bulunduğu makam ve mevki itibarıyla sahip olduğu imkanları kullanarak yaptığı ezici propaganda ile muhatap kitlesini de kendi yargılarına inandırıyor…’’
Yukarıdaki satırlar, Ahmet Kurucan hocanın son yazdığı “Hatırdan Satıra” adlı kitabının giriş kısmından. Buradaki ana fikir, olay ve hadiselere bütüncül bir yaklaşımın gerekliğidir. Böyle olunca, anlatılan hadiselerdeki gerçekler ve onların sebepleri yerli yerine oturur. Gelişmiş ülkelerdeki bazı yenilikleri, yaklaşımları ve üretimleri ülkelerine getirmek isteyen devlet, özel teşebbüs, ortak akıl, bunları görmek ve öğrenmek için tek bir kişiyi, birkaç kişiyi değil de, o konularla ilgili, kendi branşlarında uzman insanlardan oluşan bir ekibi gönderir. Bunlar içinde mühendisler, teknisyenler, çevreciler, sağlık bilimcileri, medya mensupları gibi insanlar vardır. Bunların hepsi bir ekip halinde, bu yenilikleri görürler ve öncelikle bunların nasıl getirilebileceğini, nerede veya nerelerde kurulmasının gerektiğini, zarardan çok faydasının olmasını da düşünerek kapsamlı bir gözlem ve daha sonra da bir rapor hazırlarlar. Bu çerçevede bu yenilikler getirilince, işte o zaman o ülke de gerçekten bunlardan istifade eder.
Burada, konusuyla ilgili her bir uzman, kendi bakış açısı ve bilgisi ile bunları değerlendirir ve rapora yansıtır. Aynen bu örnekte olduğu gibi, Ahmet Kurucan da belli bir zaman diliminde, hoca-öğrenci münasebeti düzleminde, kendi bilgi, görgü ve kabiliyeti çerçevesinde gözlemlerini ve düşüncelerini okuyucuyla paylaşmıştır. Bu paylaşımlar, hizmet açısından değişik konularda hem ilklerin yaşandığı, hem de konjonktürel zorlukların içinde bulunulduğu bir zaman dilimidir.
Ahmet Kurucan hoca, adeta bir ressam gibi bu anları, okuyucunun anlayacağı şekilde, hem hocası hem de kendi öğrenciliği yönüyle, insan olma özelliklerini de ihmal etmeden, mükemmel bir şekilde resmetmiştir. Bunu resmederken de bir yandan mevcut durumu içinde bulunan şartlarla birlikte anlatmış, bir diğer yandan da okuyucuya da içinde yaşadığı zaman diliminde geniş çerçevelerde, yapabileceği ve yapması gerekenleri hatırlatmıştır.
Yukarıda yeniliklerin alınmasında farklı meslek gruplarının ortak çalışmasının öneminden bahsedildi. Adeta kutup yıldızı gibi, insanlara en doğru ve en güzel yolları, onların anlayacağı dilden, usul ve üsluba da dikkat ederek, kimseyi kırmadan, herkesi kendi konumunda kabul ederek, bu güzellikleri onlarla da paylaşan ve paylaşılmasını daima tavsiye eden Hocaefendi’nin, her meslek grubundan düşünebilen, yazabilen, donanımlı insanların bu bakış açılarıyla da, Hocaefendi’de gördükleri ve ondan öğrendiklerini mutlaka yazmaları gerektiğini Ahmet Kurucan, bu kitapla örnek olarak göstermiştir.
Kullandığı samimi üslup, bazen onun o canlandırıcı, heyecanlı konuşma dilinin de kitaptaki anlatımına katılmasıyla insanı çok etkileyici ve sürükleyici bir duruma getirmiştir. Yaşadıklarını ve onların anlamlarını da kendi sezi, kabiliyet ve tecrübelerine dayanarak okuyucu ile paylaşmıştır.
O zamanlarda aldığı notlar, ona kitabını yazmakta yardımcı olmuştur. Kendisinin de kitabında belirttiği gibi, Hocaefendi ile ilgili anlattığı konuların, başka sahalarda uzman olan insanlara da onların kendi bakış açılarıyla benzeri gözlem, tespit ve değerlendirmelerini herkese faydalı olması açısından, okuyucu kitlesi ile buluşturma ve yazmalarını tavsiye etmiştir.
Ahmet hoca, bu eseriyle, okuyucuyu, mükemmel yapılmış bir filmi seyreder durumuna getirerek, kitabını elden bırakmadan bitirme gayretine sürüklemiştir. İşte bu son düşünceden hareketle, ben de değişik vesilelerle Hocaefendi ile ilgili hatıralarımı, insanlara farklı ufuklar açması düşünce ve duygusuyla bir kitap halinde yazmaya gayret ediyorum.
Ahmet Kurucan hocayı tebrik ediyorum. Hocaefendi’yi farklı bir bakış açısı ve değerlendirme ile anlama ve örnek alma açısından bu kitabını herkese tavsiye ediyorum. Rabbim istifadeye medar kılsın. Allah cc, Hocaefendi’ye hayırlı, sağlıklı uzun ömürler versin. Ahmet hocam, seni de tebrik ediyorum, gönlüne, eline ve diline sağlık.