Kapatılan Fatih Üniversitesi'nin eski rektörü Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan havuz medyasında çıkan haberlerle ilgili sosyal medya hesabı üzerinden bir mektup yayınladı.
Tekalan iftiralara tek tek cevap verdiği mektubunda kendisini hukuk önünde ve medyada savunma imkanı kalmayan insanlara iftira atan kişi ve yayın organlarını insanlığa davet etti.
İşte o mektup
***
Sevgili dostlarıma ve kamuoyuna ikinci mektubum,
Daha önce de sizlerle bazı duygularımı ve hakkımdaki yalan ve iftiralardan ibaret olan konuları paylaşmıştım.Türkiye’de, yani öz vatanımda, bu yalan ve iftiraları kamuoyuna duyurabileceğim objektif bir medya,yani ne bir gazete ne bir televizyon kanalı,ne de bir sosyal medya platformu şu anda kalmamış durumdadır. Gelecekte ülkeme hukuk tekrar geldiğinde, normal hukuki yollarla yaptığım müracaatlara ilave olarak, tarihi de belli olan bu mektubumu belki delil göstererek, haklarımı kuvvetli bir şekilde arayabilirim düşüncesiyle bu mektubu yazıyorum.
Bu mektubu yazıp paylaşmamın asıl sebebi, söz konusu yalan ve iftiralara her ne kadar beni bilen ve tanıyan dost ve arkadaşlarım inanmıyor olsalar bile; “acaba?” derler mi, “zihinlerinde bir şüphe oluşur mu?” konusu.. Ve yine ileride torunlarım ve onların yaşıtlarına ülkemdeki bu tarihte yaşanan gerçekleri ancak böylece anlatabilirim düşüncesindendir.
Allaha şükür, bu yaşıma kadar başımı öne eğdirecek, yüzümü kızartacak hiçbir hukuksuz durumum olmamıştır. Yurt dışında bulunma sebebim ise, Ülkemde cereyan eden gayri hukuki durum ve uygulamaların hala devam ediyor olmasıdır.
Bana isnat edilip malum basın ve yayın organlarında yayınlanan konuların bugüne kadar olanlarını bundan önceki mektubumda izah etmiş ve hukuki başvurularımı yaptığımı belirtmiştim.
Son olarak 16 Eylül 2016 tarihli sabah gazetesinde “çalıntı sorularla şampiyon” başlığı altında, güya benim 2008 yılında ALES sınavına girerek 96 puan aldığım ve “işte bu da bir çalıntıdır” şeklinde bir YALAN haber vardı. YALAN Haberin devamında, bu imtihana daha çok gençlerin ve akademisyen olmak isteyenlerin girdiğini, benim ise niçin bu imtihana girdiğimin anlaşılamadığı ifade ediliyordu. Kendi uydurdukları YALAN habere kendi çelişkileriyle ayrı bir anlamsızlık katmışlar. Ben böyle bir imtihana girmedim. Niçin gireyim ki? Yeniden mi akademisyen olmak istedim acaba? Profesör ünvanına sahip olan birisinin böyle bir imtihana girmesi hiç görülmüş müdür acaba? Daha önce hakkımda yazdıkları diğer YALAN haberler gibi bu da baştan sona uydurulmuş YALAN bir haberdir. Üzücü olan ise bu YALAN haberi okuyan halkın haberin doğru olup olmadığını araştırabilecekleri hiçbir objektif ve sağlıklı haber kaynağı yoktur. Diğer bir taraftan bu YALAN haberle ilgili tekzip hakkı yok, bunun böyle olmadığını verecek başka gazete ve televizyon yok, sosyal medyada bunun doğrusunu verecek siteler kapalı vs.. İzahı olmayan çıkmaz bir sokak adeta. Hukuk geri geldiğinde bu Dünya’da; ama asıl öte tarafta bu haklar mutlaka alınacaktır..
Diğer bir YALAN haber konusunu da paylaşmak isterim. Halil Şıvgın beyefendi ile çok eskiden beri tanışır görüşürdük. Birbirimizi de sevdiğimizi sanırdım. Geçenlerde bir TV kanalına canlı olarak bağlanıp, hiç alakasız bir konuda, rahmetli Turgut Özal’ın cenazesinde güya ben ona “öldüğü iyi oldu,yapacak birşeyi de kalmamıştı” dediğimi söyledi. İnsan bu yalanı söylerken Allah’tan korkar. Kaç yıldır seninle görüşüyoruz. Eğer ben böyle bir şey demiş olsaydım aradan geçen bunca sene boyunca defalarca görüştük, niye böyle bir konuyu bana söylemiyorsun? Sonra ben niye böyle diyeyim ki? Hemen vefatından önceki Orta Asya ziyaretinde resmi heyette bulunmuşum, 11 günümüz birlikte geçmiş. Daha önce de Sayın Özal ile sık sık görüşmüşüz. Böyle bir cümleyi söylemem için hiç mi hiç sebep yok ve de Allah şahit ki söylemedim. Kendini savunabilecek kişi ortada yokken ve hiçbir objektif savunma kanalı bulunmazken fırsat bu fırsattır deyip böyle bir yalanı hangi karakterdeki insanlar söyleyebilir bunu da kamuoyunun izanına bırakıyorum. “YAZIKLAR OLSUN” demeden başka bir şey diyemiyorum, ama bu konuyu da –bir gün hukukun geri geleceği ümidiyle- hukuka havale edip oradan hakkımı arayacağım.
Benim adımı yine bazı çevreler, malum medyada şike davası ile ilişkilendirmek istiyorlar. Benim ne futbolla bir alakam oldu ne de hala nedir bu şike davası Allah şahit bilmiyorum.
Acaba diyorum bazı insanların hiç insanlıktan nasipleri mi kalmadı ki böyle yalanları, hem de yalana yataklık yapan medya ile masum insanlara servis ediyorlar? İtibar cellatlığı değil de nedir bütün bunların adı?
Şimdilik hakkımdaki yalan ve iftiralarla ilgili aklıma gelenler bunlar. İnşallah bundan sonra artık bu yalan ve iftiralar kesilir, ben de hem kendim bunlarla ilgili zamanımı alan bu açıklamaları yapmaktan kurtulurum,hem de siz dostlarım ve sevgili kamuoyu boşuna bu tip insafsız,haksız,yalan ve iftiraları okuyarak canını sıkmaz.
Kamuoyuna saygıyla arz eder, ülkemizin bir an önce normal hak ve hukukun işlediği bir yer haline gelmesini Cenab-ı Haktan niyaz ederim.
Prof.Dr. Şerif Ali TEKALAN