Suriye iç savaşı, Rusya'nın Suriye'de kalıcı askeri üsler kurmasına ve böylece Orta Doğu'daki gücünü pekiştirmesine yardımcı oldu.
TÜRKMEN TERZİ
Suriye iç savaşı, Rusya'nın Suriye'de kalıcı askeri üsler kurmasına ve böylece Orta Doğu'daki gücünü pekiştirmesine yardımcı oldu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye savaşının başlangıcından bu yana Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ı destekledi. Rusya, Suriye'nin Tartus limanındaki deniz üssünü genişletti ve Lazkiye şehrinin güneydoğusunda bulunan Khmeimim Hava Üssü'nü kontrol ediyor. Sonuç olarak, Putin'in Rusyası Suriye'nin hava sahasının büyük kısmını kontrol ediyor ve Suriye'ye 60.000'den fazla asker konuşlandırdı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Esad'a karşı ısrarlı düşmanlığı, Putin'in Suriye'ye girmesinin önünü açtı ama Putin’in, Suriye'deki Rus varlığının güvenliğini sağlamak için Erdoğan'ı yakınında tutması gerekiyor.
Türkiye, Suriye iç savaşının patlak verdiği 2011'den bu yana Suriye'deki Özgür Suriye Ordusu'nu (ÖSO) ve cihatçı grupları destekliyor. ABD, savaşın ilk iki yılında ÖSO'yu destekledi, ancak daha sonra desteğini PKK/KCK'nın Suriye Uzantısı Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) Halk Savunma Birlikleri’ne (YPG) yönlendirdi. Amerika İŞİD’e karşı savaştığı için YPG’ye büyük destek verdi. Avrupa'nın önde gelen hükümetleri de IŞİD'e karşı Kürt gruplarla işbirliği yaptı. Ancak AKP hükümeti için, Suriyeli silahlı Kürt grupları PKK’nın uzantısı olduğu için IŞİD'den daha az tehdit değil.
Rusya, Türkiye, Amerika ve Avrupa Birliği aksine PKK’yı terör örgütü olarak görmüyor. Ama aynı Rusya, Batılı ülkelerin yaptığı gibi Suriye'deki Kürt grupları kararlı bir şekilde desteklemiyor. Rusya için Esad'ın iktidarda kalmasını desteklemek bir öncelik olmaya devam ediyor. Bu nedenle Putin, Suriye'de Esad rejimi devam ettirmek için Erdoğan ile işbirliği yapıyor. Bu işbirliğinin en somut örneği, Putin Rusya’sının, Birleşmiş Milletler nezdinde Suriye’de çatışan tarafları bir araya getirmeyi amaçlayan Cenevre Suriye barış görüşmelerini baltalamak için Türkiye ve İran’la sürdürdüğü Astana görüşmeleridir.
Tabi Rusya’nın Suriye ile ilişkilerinin geçmişi var. Sovyetler Birliği, 1971'den 2000'e kadar Suriye'yi yöneten, Beşşar Esad'ın babası Hafız Esad ile güçlü bağlarını sürdürdü. 1974 ve 1985 yılları arasında Suriye'nin ithal ettiği silahların yüzde 90’ı Sovyetlerden geliyordu ve Şam yönetimi, Sovyetlerin mali kaynaklarından muazzam ölçüde yararlandı. Hafız Esad rejimini, kökleri sosyalizme dayanan ve dolaylı olarak komünizme bağlı olan Baas ideolojisi üzerine kurdu. Babasının iktidarını 2000'de alan Beşşar Esad Suriye’yi, Rusya'nın Ortadoğu'daki en yakın müttefiki yapmaya devam ediyor. Ayrıca, Suriye'nin jeopolitik konumu, Rusya'ya Orta Doğu ve Akdeniz'de kalıcı bir askeri üs sağlama fırsatı sunuyor.
Esad rejiminin hamisi haline gelen Rusya, ABD, Türkiye, İran veya diğer herhangi bir ülkenin Suriye'deki askeri varlığından veya operasyonlarından hiç memnun değil. Öte yandan Türkiye'nin Suriye topraklarına yönelik doğrudan askeri operasyonları, Putin hükümetini Türk hükümetiyle çalışmaya zorladı. Putin ve Erdoğan, Türkiye'nin Ağustos 2016'da Suriye'ye ilk askeri saldırısından bu yana defalarca bir araya geldi. Putin, 2013’ten itibaren IŞİD’in Irak ve Suriye’de önemli şehirlerin kontrolünü ele geçirmeye başlamasıyla Esad rejimine desteğini artırdı. IŞİD'in 2014'te Suriye'nin Rakka ve Irak'ın Musul'unun kontrolünü ele geçirmesinin ardından, ABD YPG'ye desteğini artırırken, Putin ve İran, IŞİD'i yenmek için Esad rejimini destekledi. Türkiye destekli ÖSO, eş zamanlı olarak YPG, Rusya-İran destekli Suriye Silahlı Kuvvetleri ve IŞİD'e karşı savaşmak zorunda kaldı. Bu nedenle Türkiye, 24 Ağustos 2016'da Suriye'ye Fırat Kalkanı adlı bir askeri operasyon başlattı ve bunun sonucunda Türk askerleri ve ÖSO, Suriye'nin kuzeybatısındaki toprakları geri aldı. Türkiye'nin askeri başarısı Suriye'de Fırat’ın batısındaki Kürt gruplarla ilişkilerini sürdürden Moskova'yı rahatsız etti. Rusya ve Türkiye, 20 Aralık 2016'da Suriye’de ateşkes anlaşması imzaladı. Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığı, İran ve Rusya'yı Suriye savaşına çözüm bulmak için 2017’de Astana mekanizmasını kurmaya zorladı.
Türk ordusu, Putin’i rahatsız etme pahasına 20 Ocak 2018'de Zeytin Dalı Harekatı ve 9 Ekim 2019'da Barış Pınarı Harekatı ile Suriye'deki askeri operasyonlarını sürdürdü. Öte yandan Türkiye'nin Suriye operasyonları, ABD destekli Kürt silahlı grupların Rusya'nın askeri üslerinin bulunduğu Suriye'nin Akdeniz kıyı şeridine hareketini engellemesiyle, Putin için bir avantaja döndü.
Moskova’nın Suriye’de Kürt silahlı gruplara öncelik vermemesi Erdoğan ve Esad rejimini Batı’ya karşı Rusya’ya yaklaştırdı. Batılı ülkeler Kürtleri IŞİD'e karşı destekliyor ve Batı Esad rejiminin Kürtlere yönelik insan hakları ihlallerini eleştirmeye devam ediyor. Türkiye'nin en temel kaygısı, Kuzey Irak benzeri bir Kürt bölgesi oluşumunu Suriye’de engellemek. Ankara komşulardaki özerk veya bağımsız Kürt varlığının Türkiye'deki Kürtleri de benzer bir bağımsız Kürt bölgesi kurmaya teşvik edeceğinden korktuğu için Suriye sınırları içinde özerk bir Kürt bölgesinin kurulmasını engellemek için bölgede amansız bir askeri mücadele veriyor. Türk hükümeti bu arada, Batı'nın YPG'ye verdiği askeri ve mali destekten duyduğu hayal kırıklığını dile getirmeye devam ediyor.
Erdoğan, Putin'in kendisine Ağustos ayında Soçi'de yaptığı görüşmede Suriye sorununun çözümü için Esad rejimiyle işbirliği yapmasını istediğini belirtti. Basında çıkan bazı haberlere göre, Erdoğan ve Esad, 15-16 Eylül tarihlerinde Özbekistan'ın Semerkant kentinde düzenlenecek Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesi esnasında görüşebilir. Putin, Türkiye'nin Suriye'de Kürt grupları hedef alan yeni askeri operasyonuna karşı çıkıyor ve çözümün adresi olarak Esad’ı gösteriyor. Türkiye ile Suriye arasında olası bir yakınlaşma, Putin'in Suriye'deki arabuluculuk gücünü güçlendirecek.
Son Ukrayna-Rusya Tahıl anlaşmasında görüldüğü gibi Türkiye'nin jeopolitik konumu Rusya için çok önemli. Rusya'nın Akdeniz’e ulaşmak için boğazlara ihtiyacının yanında Suriye'ye ulaşmak için Türk hava sahasını kullanması gerekiyor. Ayrıca Montrö Boğazlar Sözleşmesi, NATO’nun Karadeniz'de Rusya'ya tehdit oluşturmasını da engelliyor. Dolayısıyla, Rusya'nın Akdeniz'e erişimi ve Suriye'de ABD'ye karşı koyması için NATO üyesi Türkiye ile yakın ilişkileri daha da önem kazandı.