Gazeteci ve medya eleştirmen Ragıp Duran, Türk basınının en kötü dönemini yaşadığını söyledi. Duran, "Sansür baskısının yanı sıra kayyım atama yoluyla medya şirketlerine el koyarak, doğrudan medya mülkiyetine de müdahale var." dedi.
Özgür Düşünce gazetesinden Erkan Acar'a konuşan Ragıp Duran, 1978 yılından beri gazetecilik yaptığını belirtti. Duran, "Benden kıdemli gazeteciler de, Türk matbuat ve basın tarihini ele alan akademik ya da mesleki içerikli yayınlar da, bugünkü dönemin, Türk basın tarihinin en kötü dönemi olduğunu kaydediyor." dedi.
İktidarı ahtapota benzeten Duran, "Bugün merkezi bir yöntemle, sansür, otosansür gibi baskı mekanizmalarının yanı sıra muhalif medyayı susturmak için şirket satın alma, kayyım atama yoluyla medya şirketlerine el koyarak, doğrudan medya mülkiyetine de müdahale var. Gazetecileri kurşunlamak, dövdürmek, işsiz bırakmak, yandaş gazetecileri paralı asker gibi kullanmak yöntemleri de devrede." şeklinde konuştu.
Ragıp Duran, genel yayın yönetmeni ve Ankara temsilcisi tutuklanan ve hakkında mali inceleme başlatılan Cumhuriyet gazetesinin başına gelecekleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çok önceden açıkladığına dikkat çekti. Can Dündar ve Erdem Gül olayında savcı ve yargıcın, Erdoğan'ın gerekçelerini neredeyse olduğu gibi tekrarlamasının işin arka planını net olarak gösterdiğini savunan Duran, "İktidar, ahtapotun kolları gibi medyaya saldırıyor. Öldürme, dövme, tutuklama olmadı mali denetim... Tüm baskı yöntemleri eşzamanlı olarak uygulanıyor. İktidar belli ki, 'süt liman' bir medya yaratana kadar saldırılarını sürdürecek." ifadelerini kullandı.
Duran, şöyle devam etti: "Medyanın büyük bir bölümü iktidarın sultası altındayken, hâlâ muhalif sesler çıkması iktidarın kimyasını bozuyor. Okur ve gazeteciler, meslek örgütleri ve iletişim akademi camiası direnmez, haklarını, varlığını savunmaz ise, bu iktidar topyekûn tüm medyayı teslim almaya niyetli. Teknolojik olanaklar ve genel siyasi ortam iktidarın bu hedefine varmasını engellese de, dik durmak şart."
'MESLEKTAŞLARININ ÖLDÜRÜLMESİNİ İSTEYEN GAZETECİLER VAR'
Gazetecilerin özeleştiri yapması gerektiğini belirten Duran, "Biz gazeteciler de kusurluyuz. Zamanında belirli bir ağırlığı olan sendikamızı koruyamadık. Örgütsüz kaldık. Cemiyetimize yeteri kadar destek olamadık. Birlikte hareket edemedik ve bölündük. Şimdi ise, bir takım kalem sahipleri, gazeteci kılığında, meslektaşlarının öldürülmesini, tutuklanmasını, işten atılmasını talep edebiliyor fütursuzca." dedi.
Türkiye'de medya organlarının yurt dışındaki meslektaşları ile ilişkilerinin yeteri kadar iyi olmadığına dikkat çeken Duran, "Türkiye'de basına yönelik baskılara karşı, AB ve ABD'den önce ve daha çok, bu memleketteki meslek mensuplarının, kamuoyunun tepkileri önemli. Devletlerin göstereceği tepkiler, Türk devletine baskı açısından kuşkusuz önemli ama tayin edici olan iç dinamik. Türkiye medya organlarında dış haberler servisleri var ama bizim medya organlarımızın yurt dışındaki refik ve meslektaşlarıyla ilişkileri yeteri kadar güçlü ve derin değil." diye konuştu.
'AHLAKSIZLIĞIN TEKRARLANMAMASI İÇİN ÖNLEM ALMALIYIZ'
Ragıp Duran, 'yandaş' medyanın mesleği soktuğu duruma değinerek şunları söyledi: "Bizim esas olarak, orta ve uzun vadede bu yandaş medya ile nasıl hesaplaşacağımızı düşünmemiz, tasarlamamız, planlamamız gerekiyor. İntikamcı olmadan, sadece mesleği savunmak için, bu tür ahlaksızlık ve rezilliğin bir daha yaşanmaması için şimdiden önlemler oluşturmalıyız. Yandaş medyanın mağduru yurttaşlar, meslek kuruluşları, uzmanlar, medya akademisyenleri birlikte çalışarak, tek tek, somut olarak, yandaş medyanın iktidar bağımlılığını, ajitasyon-propaganda, haber tahrifatı ve haber gizlemesini kısacası tüm yalanlarını, neyle nasıl nemalandığını belgeleriyle ortaya dökmeli ve mesleki yaptırımlar uygulamalı."
CİHAN