Bu mübarek, duaların kabul olduğu zaman diliminde elimizden gelen en güzel şey dua dua yakarmak... Mustafa Yılmaz'ın kaleminden üç yazılık 'Bir Yakarış'ın ikincisi...
Mustafa Yılmaz / samanyoluhaber.com
Ramazan-ı Şerif’te Bir Yakarış (2)
Ya Rab! Sabır kahramanı, evvâb, yüzü hep Senin kapında olan Eyyûb kulunun, maruz kaldığı musibetler karşısında, “Afiyet ver ve beni bu sıkıntılardan kurtar” şeklindeki arz-ı haliyle biz de yüce huzurunda halimizi Sana arz ediyoruz. Bizi de sabreden kullarından eyle. Bize de afiyet ihsan buyur ve bizi de içine düştüğümüz sıkıntılardan kurtar. Ey Merhametliler Merhametlisi! Eyyûb Nebî’ye dokunduğu gibi, zarar bize de dokundu. Yaşlımıza dokundu.. gencimize dokundu.. kadınımıza erkeğimize, çoluğumuza çocuğumuza hep dokundu. Zarar gelip kulluğumuza dokundu.. Senin yolundaki hizmetimize dokundu. Ey Hazreti Eyyûb’a dokunan zararı kaldıran merhameti sonsuz Rab! Bize dokunan zararı da lütfunla kaldırıver. Onu ve yakınlarını ilahî armağanlarınla sevindirdiğin gibi bizi ve yakınlarımızı da bir an evvel sevindiriver.
Ya Rab! Senin yüce nezdindeki konumuyla nasip ve kısmet sahibi olan Zülkifl (aleyhisselam)’ı da, Kur’an-ı Azîmüşşân’da mübarek ismiyle zikrederek ayrıca payelendiriyor ve diğer nebilerinle beraber onu da hayra kilitlenmiş, sabır faziletiyle bezenmiş seçkin kulların arasında sayıyorsun. Bizi de öyle eyle Allahım! Bizi de hayra kilitlenmiş, sabır faziletiyle donanmış bahtiyar kullarından eyle.
Ey Rahîm u Vedûd Rab! Nâm-ı Celîl-i İlahîyi gönüllere nakşetme yolunda beyanlarımıza fesahat lütfeyle. Şuayb Peygamber’e lütfeylediğin gibi lütfeyle. Ömrümüz oldukça o sadık kulun gibi bizi de insanları hep hakka hakikate, insaf ve adalete çağırmaya muvaffak kıl. Gücümüz yettiğince ıslah için çıktığımız bu peygamberler yolunda muvaffakiyetimiz yalnız ve yalnız Senin yardımınla mümkündür. Onun için biz de sadece Sana tevekkül ve Sana teveccüh ediyoruz. Yürüdüğümüz yolda önümüzü kesmeye çabalayanları, bununla da kalmayıp bizi kendilerine benzetmeye çalışanları ve bunun için olmadık zulümler irtikâp edenleri de Hazreti Şuayb gibi Sana havale ediyoruz ey bizim Rabbimiz! Bizimle şu halkımız arasında Sen adaletli hükmünü ver, ver ki, haklı haksız açığa çıksın. Sen elbette hüküm verenlerin en âdil olanısın!
Ya Rab! Biz de en az Senin ülü’l-azm nebin Kelîmullah Hazreti Musa (alâ nebiyyina ve aleyhisselam) kadar, lütfedeceğin her nimete muhtacız. Ey Erhamürrahimîn! En iyi Sen biliyorsun ki, bugün olduğu kadar hiçbir zaman bu ölçüde bir ızdıraba maruz kalmamıştık. Lütfen ve keremen, bizim sinelerimize de inşirah ver. İşimizi kolaylaştır. Dilimizdeki bağları da çözüver ki, meramımızı en güzel şekilde anlatabilelim. Muhlas (ihlasa erdirilmiş olan) kulun Hazreti Musa gibi, biz de Senin yolunda ezalar, cefalar gördük. –Şikayetimiz yoktur; Sana binlerce hamd ü senalar olsun.- Eza ve cefayı dünyasını zinet, haşmet ve servetle dolduranlardan gördük. Halkı saptıranlardan gördük. Günün firavunlarından gördük. O günün Firavun’una karşı Musa kulunu galip kıldığın gibi, bugünün firavun, hâman ve karunlarına karşı da nusretinle biz kapıkullarını muzaffer kıl. Onlar bizi itibarsızlaştırmaya çalıştıkça, Sen bizim itibarımızı yükselt Allahım! Nüfuz ver bize, kudret ver. Onların servet ve kudretlerini de silip süpürüver. Kalblerini sıktıkça sık. Sık ki, onlar o acı azabı görmeden hakkı ve hakikati görmeyecekler, göremeyecekler.
Ya Rab! Musa Peygamber tebliğ ve irşad yolunda kendisine destek çıkacak, ona zahîr olacak bir yardımcı istediğinde Sen ona Harun (aleyhisselam)’ı göndermiştin. Hayatlarını irşad eksenli sürdüren bugünün mürşid ve mürşid namzetlerine de yardımcılar gönder Allahım! Onlara peygamberlikle ihsanda bulunduğun gibi, bize de peygamber yolunun daimi yolcuları olmak ve hep o yolda bulunmakla ihsanda bulun. “Selam olsun Musa ve Harun’a” buyurmuştun; bizim hakkımızda da selamet ve esenlik ihsan buyur. Firavun’a karşı onları koruyup gözetmiştin; bizim hakkımızda da çağın firavunlarına karşı inayet ve sıyanet lütuf buyur. İhsan şuurları ve iyiliklerinden dolayı onları ödüllendirdiğin gibi bizi de ihsanla serfiraz kılarak ödüllendir Allahım!
Ya Erhamerrâhimîn! Hazreti Harun’u, Hazreti Musa’ya hayırlı bir kardeş ve hayırlı bir halef eylediğin gibi bizi de hizmet dairesinde hayırlı kardeşler, hayırlı halefler eyle. Fesatçılara hiç aldırış etmeden sabır içinde hep ıslah için çabalayan halefler eyle. Onlar nasıl dik durduysa, asrın bakar ve buzağıperestleri karşısında bizi de öyle dik durmaya muvaffak kıl. Bizi de irşad ve tebliğ mesleğimizde Sen’i zikr u fikirde gevşeklik göstermeyen kullarından eyle. Huy ve seciyemizi kavl-i leyyin ve üslub-u leyyin ile zinetlendir. Bize iyiyi, güzeli, mükemmeli temsil kabiliyeti bahşet Allahım! Bizi de muhataplarımızı iyi okuyabilen, onlara söz söylemesini bilen, duygularını rahatça ifade edebilen mürşid ve mübelliğler eyle.
Mürselînden olan Hazreti İlyas’ı da anıyoruz Allahım! İhlasın zirvesiyle şereflendirdiğin, “Tastamam inanmış has kullarımızdandı” diyerek sena eylediğin, muhsinler içinde sayıp ödüllendirdiğin, dahası, “Sonraki nesiller içinde ona da iyi bir nam bıraktık. Selam olsun İlyas’a!” buyurarak pek seçkin bir iltifat ile taltif buyurduğun İlyas Nebi’yi de anıyoruz. Ve yalvarıyoruz Allahım; bizi de muhsinlerden, muhlislerden, tam inanmış has kullarından, salih kullarından, hayırlı kullarından eyle. Bizi hep insanları Rabbimiz Allah’a çağırmakla, onları günahlardan sakındırmakla ve bu yolda bizi engellemeye çalışanlar karşısında geri adım atmamakla, peygamberler güzergâhının ayrılmaz yolcuları olmakla ve arkadan gelenlere yanıltmayan birer rehber tavrı sergilemekle seçkin kulların olan nebilerine benzet.
Ya Rab! Biliyor, duyuyor ve görüyorsun; halimiz Senin Yunus Peygamberinin haline ne kadar da benziyor! Belki onun vaziyetinden daha dehşetli bir haldeyiz. Karanlık bir fırtanın içinde kalmış gibi, denize atılmışız da bir balık bizi yutmuş gibi bir halimiz var ve sanki sebepler tamamen tükenmiş durumda. Günah deryalarına yelken açmış ve sahil-i selametten uzaklaştıkça uzaklaşmışız. Dahası pek çoğumuz bu uzaklığın farkında bile değiliz. Senin nazar-ı merhametine ne kadar da muhtacız ya Rab! Yunus ibn Mettâ –belki zelle sayılabilecek bir içtihadından dolayı- Sana teveccüh edip, “Lâ ilâhe illâ Ente, Sübhaneke, innî küntü mine’z-zâlimîn / Senden başka bir ilah yoktur, Sübhansın, münezzeh ve mukaddessin; şüphesiz ben kendime pek çok zulmettim” demişti. Biz de ya Rab, âşikar gaflet ve günahlarımızı gözlerimizin önüne alıyor, Sana bu yakarış vaktinde –duanın sebepler üstü bir yöneliş olduğu mülahazasıyla- esbâbı nefyediyor, tevhid, tesbih ve istiğfar mülahazaları içinde Yunus Nebi’nin sırlı münacaatıyla yüce dergahına iltica ediyoruz.
Ne olur, sırr-ı tevhid içinde nur-u ehadiyet inkişaf etsin de, bu yakarış Hazreti Yunus için olduğu gibi bizim için de sür’atli bir vasıta-ı necat olsun Allahım! Bizim gecelerimiz de gündüze dönsün, istikbalimiz aydınlansın, nefsimizin ve dünyanın boğucu dalgalarından biz de bir an evvel kurtulalım.
Devamı yarına...