Sonsuz rahmetinin eseri olarak kullarına peşi peşine peygamberler gönderen ve o seçkin elçileri vasıtasıyla gerçek kulluğun yollarını gösteren, dünya-ukba dengesini nasıl gözetebileceklerini öğreten, müjdeler veren ve insanları eğri yolun neticelerinden sakındıran, kabiliyetleri ölçüsünde kullarını yüksek ahlakın zirvelerinde dolaştıran, yine o mükerrem ibâdı olan nebileri vasıtasıyla Kendisine ulaşan yolları ve nihayet Cennet’in yollarını açan Hazreti Rahman u Rahîm ve Bâis ü Kerîm’e nihayetsiz hamd ü senalar olsun.
Kulluğu, tebliği, güzel örnekliği, rabbanîliği, hasbiliği, ihlası, sıdk ve emaneti, fetaneti, üslup ve beyanı, sabır ve hilmi, kerem ve tevazuu, Hak Teâlâ ile irtibatı ve bütün üstün hasletlerdeki derinlik ve enginliği ile Seyyidü’l-Enbiya olan Hâtemü’n-Nebiyyîn Hazreti Muhammed’e ve bütün nebî kardeşlerine, Efendimiz’in ve onların defterlerine bu zamana kadar akagelen ve bundan sonra da akmaya hep devam edecek olan sevaplar adedince salât ve selam olsun.
Ey Ulular Ulusu Rabbimiz! Hem mücrim ve hem de muhtaç kulların olarak yine Senin yüce huzuruna geldik. Zaten varılacak başka bir huzur da bilmiyor ve tanımıyoruz.
Ey, Mustafeyne’l-Ahyâr olan seçkinlerden seçkin resûl ve nebi kullarının dualarına icabet eden.. onlara necat ve kurtuluş lütfeden.. zarar vermek isteyenlere karşı onları hıfz u sıyanet seralarına alan.. onları imansız ve amansız düşmanlarının şeytanca kurdukları tuzaklardan kurtaran.. maruz kaldıkları zararı def’ ü ref’ eden.. ekstra mevhibelerle serfiraz kılan.. hidayet ve mertebelerini artırdıkça artıran.. onlara hayr u hasenât yollarını gösteren.. hikmet, hüküm ve ilim veren.. onları rahmetine gark eden.. nusretiyle te’yid buyuran.. anlayışlarını ziyadeleştiren.. onlara tertemiz nesiller lütfeden.. hayırlı amellerine –ki o insanlık âbidelerinin bütün işleri hayırlıdır- bol bol mükafaatlarla mukabelede bulunan Yüceler Yücesi Rab! Biz yine Senin huzuruna geldik. Geldik zira o bizim rehberlerimize olan lütuflarının bizim için de müyesser olacağına inandık. Huzuruna geldik, çünkü biz Senin, “Onların dualarına icabet eden, onları gam ve tasalardan kurtaran Biz’iz. Biz aynı şekilde müminleri de kurtarırız” mukaddes ve aynı zamanda muştu yüklü beyanına güvendik. Dillerimizi gönüllerimize bağladık, yüreklerimizi avuçlarımızın içine aldık ve buruk da olsak, mahzun da olsak, “Vardır Senin takdir buyurduğunda bir hikmet, vardır her başa gelende bir hayır” mülahazasına kendimizi saldık ve reca/ümit hisleriyle dopdolu olarak ellerimizi semalara, semalar ötesine, ötelerin de ötesine kaldırdık; yalvarışa, yakarışa geçtik.
Ya Rabbelâlemîn! Asliyet planında peygamberlerini serfiraz kıldığın nimetlerle zılliyet planında bizleri de serfiraz eyle.
Ey bizim Yücelerden Yüce Rabbimiz! İşte huzurunda, ilk ceddimiz Safiyyullah Âdem Nebî gibi Sen’i takdîs ü tesbîh ediyoruz biz. Doğrusu kendimize pek çok yazık ettik. Şayet Sen onca kusurumuzu örtüp bize merhamet buyurmazsan hüsrana uğrarız şüphesiz. Ya Rab! Hazreti Safiyyullah, Sana teveccüh edeceği kelimeleri yine Senden öğrenmiş ve ona göre bir duruş sergilemişti. Bize de öyle öğrenmeyi ve öğrendiklerimizle amel etmeyi müyesser kıl. Kıl ki, insanlığın atası o masum peygamberi tevbe ve salih amellerde kendimize örnek alabilelim ve yanlışta inat ve ısrar gibi şeytanî amellerden ve haddini bilmezlerin başı olan İblis’e benzemekten mağrip ile meşrık arası kadar uzak kalabilelim.
Ey Rab! Seçkin kullarından Şît (aleyhisselam)’ı farklı anlayışlara göre söz söylemeye muvaffak kılmış ve mucizeleriyle insanların yaralarını tedavi edebilme payesiyle donatmıştın. İnandığımız yüksek hakikatleri muhataplarımızın anlayışlarına göre ifade edebilmeye ve emanet olarak lütfettiğin ömrü, insanların maddî ve manevî yaralarını sarıp sarmalama hedefli sürdürmeye bizi de muvaffak kıl.
Ey Rab! Doğruluk timsali, sıddîk nebî Hazreti İdrîs (aleyhisselam)’a da bir nevî miraç yaşatmış ve onu üstün bir makama çıkarmıştın. Lütf u kereminle o miracı kalb ve ruh ufkunda bizlere de yaşat. İdris kuluna pek çok ilimleri de vahyetmiştin Allahım! Fazlınla bizim de ilmimizi artır ve bize de ilim yörüngeli bir hayat lütfeyle. Bizi de başta Senin hidayet nimetin olmak üzere farklı farklı nimetlerine mazhar olan ve ayetlerin okunduğunda gözyaşları içinde kendilerini secde halinde iki büklüm bulan kullarından eyle.
Ya Rab! İnsanlığın ikinci atası Neciyyullah Nûh Nebi’yi de imamlardan, önderlerden kılmıştın. Bir musibet ile karşı karşıya kalıp da Senin kapının tokmağına dokunarak yalvarıp yakardığında onu, yakınlarını, evlatlarını ve halkından iman edenleri o büyük beladan kurtarıvermiştin. Boğulmaktan kurtarıvermiştin. Ona destek olup haklarını zalim halklardan geri alıvermiştin. Bizi de kurtar Allahım, içine düştüğümüz bu büyük belaların içinde boğulmaktan. “Artık bizimle onlar arasındaki hükmünü Sen ver” ve bizim gasp edilmiş haklarımızı da, başkalarının ihsanlarından müstağni kılacağın lütf u kereminle geri alıver zalim halklardan. Ve bizi yolunu bulamamış, hayret vadilerinde şaşkın şaşkın dolaşan kimselere hak ve hakikatin rehberleri eyle.
Ya Rab! Hûd Peygamber de, başka hiçbir bedel arayışında bulunmadan, sırf Senin hoşnutluğun mülahazasıyla, kendi kavmine putperestliği bırakıp tevhide gelmeleri hususunda ikaz üstüne ikazda bulunmuş, pek azı müstesna onu dinlemeyen kavmi ise taşkınlıklarına devam ettiklerinden dolayı, Allah’tan bir ceza olarak, kasıp kavuran korkunç bir kasırga ile karşı karşıya kalmış ve nihayet sökülmüş hurma kütükleri gibi yere serilmiş ve kül olup savrulmuşlardı. Fakat onlar kavrulup savrulurken, Sen bu insaf timsali nebini ve ona inananları korumuş ve kurtarmıştın. Ya Rab! İçinde yaşadığımız zamanın kasıp kavuran, insanları benzeri daha evvel yaşanmamış isyan vadilerinde dolaştıran ve bizim de amellerimize, hatta bazen gelip gelip de itikadımıza toslayan fırtınalarından da bizi koru.
Ey Rab! Hazreti Salih (aleyhisselam) da diğer elçilerin gibi Senin mukaddes yolunda, yolun kaderi olan eza ve cefaya maruz kalmış ve hakaretlere uğramıştı. Uğramış fakat dişini sıkıp sabretmiş, ümidini asla yitirmemiş ve yaşadığı olumsuzluklardan dolayı peygamberler yolundan geri dönmeyi asla ve asla, değil aklına hayaline bile getirmemişti. Getiremezdi de zaten, zira o –min indillah- vazifeliydi. Yürüdükleri en kudsî yolda nebilerinin sabrını artırdığın gibi, yürüdüğümüz nebiler yolunda bizim sabır ve ümidimizi de artır Allahım! Ne pahasına olursa olsun, inandığımız idealler, mefkûreler, gaye-i hayaller istikametinde ömrümüz oldukça, gücümüz yettikçe yürümeye bizi de muvaffak kıl. Salih kuluna karşı hile düşünenlerin komplolarını alt üst ettiğin gibi, yolunun salâhat ve ıslah sevdalısı kullarına karşı tuzak kuranların tuzaklarını da bozuver.
Ey Rab! Halîlin İbrahim Peygamber’in kalbini itminanla dolduran Sen, nesline bereket ihsan eden Sen ve Nemrut’un tutuşturduğu ateşin içine atılınca, “Ey ateş! Dokunma İbrahim’e; serin ve selamet ol ona” diyen de Sendin. Hazreti İbrahim’e ihsanda bulunduğun gibi göz ve gönüllerimizdeki perdeleri kaldırıp bizim hidayet ve rüşdümüzü de artır ve bizim kalblerimizi de itmi’nanla doldur Allahım! Bizden sonraki nesillerce bir yâd-ı cemîl olarak anılmaya vesile olacak güzel işler gerçekleştirmeye bizi de muvaffak kıl. Senden uzak düşmüşlüğün ve olmayacak cürm ü hatalara düşmüşlüğün ateşlerinden bizi koru ve dehrin nemrutlarına karşı bu bendelerini her zaman sıyanet seralarının içinde tut. O nemrutları da kendi kurdukları tuzaklara düşür ve hüsrana uğrat.
Ya Rab! Senin yoluna canını kurban etmeye her zaman âmade bulunan İsmail (aleyhisselam) gibi, biz de dünya ve mâfîhâdan geçip ömrümüzü Senin hizmetine vakfetmek istiyoruz. Vefa abidesi babasıyla beraber Senin evinin temellerini yükseltirken yalvarıp yakaran o yüce Nebî gibi biz de diliyor ve dileniyoruz: Yapmaya çalıştığımız hizmetlerimizi kabul buyur bizden. Kulluk binasını Senin muradına uygun olarak ikâme etmeyi bize de müyesser eyle. Semî’ Sen, Alîm Sensin; her şeyi duyar, her şeyi bilirsin. Bizi şekilden, suretten geçmiş, müslümanlığın özüne ermiş kullarından eyle ve bize, yalnız Sana kulluk eden nesiller lütfet.
Ey Rab! Ey İbrahim’e İshak’ı, İshak’a da Yakub’u ihsan eden ve hepsini salih insanlar eyleyen Yüceler Yücesi Rab! Bizi de yeryüzünün mirasına vâris olacak salih kullarından eyle. Ey Hayru’l-Hâfizîn ve ey Erhamürrâhimîn! Onlara rahmetinden ihsanlarda bulunduğun gibi bize de ihsanlarda bulun.. bizi de onlar gibi irşad rehberleri eyle.. bizi de hep namaz gibi, zekat gibi salih ameller peşinden koştur. Bizim nesillerimizi de İbrahimî nesiller eyle. Namazını ikâme edip onun hakkını veren ve duası Hak katında kabul gören nesiller eyle.
Ya Rab! Kulun Yakub Peygamber, “Ben bu dağınıklık ve tasamı sadece Allah’a açıyorum” iniltileriyle tazarru ve niyazda bulunup derdini Sana şerhettiğinde Sen onun hüznünü gidermiş, görme hislerini yitiren gözlerine şifa ihsan etmiş ve o hüzünlü nebiyi bir kere daha evlatlarıyla buluşturmuştun. İşte biz de huzurunda dertlerimizi arz ediyoruz. Bizim de hüznümüzü, dağınıklığımızı gider Allahım; bizim de ihtiyaçlarımızı görüp gözet. Bizim içimizde de sevdiklerinden ayrı düşenleri, ayrı düşürülenleri bir an evvel sevdiklerine kavuştur. Yakub’un Yusuf’a, Yusuf’un da Yakub’a kavuştuğu gibi kavuştur.
Ya Rab! Tertemiz kulun Lût (aleyhisselam) da yıllar ve yıllar boyu kendi vatandaşlarını, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya, ibadet ü taata, edep ve hayaya çağırıp durmuştu. Ne var ki onlar sapıklıkta, hayasızlıkta daha evvel hiçbir topluluğun aşmadığı kadar hadlerini aşmış kimselerdi ve bu taşkınlıklarının cezasını başlarından aşağıya yağan taşlarla ödemişlerdi. Ya Rab! Sen de biliyorsun ki, o taşkınlıklar bugün daha şenî’ bir şekilde irtikap edilmekte, hem de dünyanın hemen her yerinde. Hazreti Lût’u ve ailesini, kavminin yapageldiklerinin vebalinden kurtardığın gibi, bizi ve yakınlarımızı da kurtar Allahım! Fesatçılar güruhuna karşı nebî kullarına yardım ettiğin gibi, günümüzün fesat peşinde koşan müfsitlerine karşı da bize yardım eyle.
Ey Yusuf Peygamber’i düştüğü kuyudan çıkaran Rabbimiz! Bizi de düştüğümüz derin kuyulardan çıkar. Ey Yusuf Peygamber’i nisa taifesinin fendinden koruyan Rabbimiz! Bizi de şeytanın türlü türlü oyunlarından ve heva ve hevesimizin zebûnu olmaktan koru. Bizi de, Yusuf kulun gibi zindana atılmayı dahi iffetimizden taviz vermeye tercih edecek kadar afîf ve afîfe kullarından eyle. Ey kerem timsali, ihsan abidesi Yusuf kuluna hâdiselerin te’vilini talim buyuran Rabbimiz! Eşya ve hadiseleri yorumlamada bize de ekstra ihsanlarda bulun. Bizleri de birer basiret ve firaset insanı eyle. Ey Yusuf Nebi’yi Mısır diyarına sultan yapan Rabbimiz! Bizim Senin rızana muvafık inançlarımızı, ideallerimizi, gaye-i hayallerimizi de kullarının gönüllerinde sultanlık tahtına oturt. Ey Yusuf Nebî’ye kendisine kötülük yapanlara üst üste iyilik yapma fırsatları lütfeden Rabbimiz! Bize de, kötülük üstüne kötülük yapanlara iyilik yapma anlayış ve imkanları lütfet. Ey Yusuf’u babası Yakub Peygamber’e kavuşturan Merhameti Sonsuz! Medrese-i Yusufiyelerin mağdur, mazlum ve mahkumlarını da bir an evvel, bir an evvel, bir an evvel, en güzel şekilde sevdiklerine kavuştur. Yusuf Peygamber gibi bizi de, dünya bütün cezbedici güzellikleri ve debdebesiyle yüzümüze tebessüm ettiği zaman bile hep vuslat iştiyakıyla yanıp tutuşan insanlar eyle. Nihayet ömrümüzün sonunda, Sana tam itaat içinde kullar olarak can emanetini bizden al ve bizi hayırlı, dürüst insanlar arasına dâhil eyle.
Âmin!