Referandumunda 'evet' diyenlerin en çok merak ettiği soru!

Referandumunda 'evet' diyenlerin en çok merak ettiği soru!
Anayasa değişikliği için ‘evet’ diyen Bağımsız Ülkücüler, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile ilgili kanun teklifine tepki gösterdi.

"3 yılda ne değişti ki HSYK'da geri adım atılıyor"

Bağımsız Ülkücüler hareketini oluşturarak 12 Eylül referandumunda ‘evet’ oyu kullanılması için il il dolaşan darbe mağduru ülkücüler,aldatılmışlık duygusu içinde. O dönemde MHP tarafından ‘hain’ ilan edilen ülkücüler, “3 yılda ne değişti?” diye soruyor.

Zaman Gazetesi'nin haberine göre, 12 Eylül 2010’daki referandumda yüksek yargıyı daha demokratik hale getiren anayasa değişikliği için ‘evet’ diyen Bağımsız Ülkücüler, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile ilgili kanun teklifine tepki gösterdi. MHP lideri Devlet Bahçeli’ye ters düşme pahasına demokratikleşme paketine destek veren ülkücüler, teklifin halk oyuyla elde edilen kazanımları geri aldığını düşünüyor. Bağımsız Ülkücüler hareketinin kurucularından avukat İrfan Sönmez, 3,5 yıl sonra millete verilen taahhütlerden geri dönüldüğünün altını çiziyor. Sönmez, “AK Parti, bunlar için vatandaştan oy isteyip destek aldı. 12 Eylül referandumu, hukuksuzluğa karşı Türk milletinin verdiği bir cevaptı. İktidar yargıyı yürütmenin emrine sokmaya çalışıyor.” diyor. Bağımsız Ülkücüler olarak referandumda 10-15 vilayette çok ciddi çalışmalar yaptıklarını belirten Seyfi Atmalıoğlu da şöyle tepki gösterdi: “Hatta kendi partimiz MHP bile bizi hain ilan etti. Bunu Başbakan da biliyor. Ancak HSYK’daki bu son düzenlemeye itirazımız var. Referandumda halka soruldu ve büyük destek verildi. 3 yılda ne değişti ki değişikliğe gidiliyor?”

Bağımsız ülkücüler hareketini oluşturarak 12 Eylül referandumunda ‘evet’ oyu kullanılması için çalışan isimlerden İrfan Sönmez, iktidarın 17 Aralık operasyonunu bahane ederek HSYK’nın yapısını değiştirmeye kalkışmasını yanlış buluyor. Sönmez, “İktidar yargıyı yürütmenin emrine sokmaya çalışıyor. 12 Eylül referandumunun Türkiye’ye kazandırdığı her şeyi geriye döndürmeye dönük adımlar atılıyor.” ifadelerini kullanıyor.



İrfan Sönmez, yolsuzluk soruşturmasına yönelik komplo iddialarını da mesnetsiz buluyor. Sönmez, “Yargıya intikal etmiş bir konuyu gazete manşetleri ile miting alanlarında çözemezsiniz. Herkes yaptığının hesabını vermek zorundadır. Bir bakana 700 bin TL’lik saati rüşvet olarak aldığı iddia ediliyor. Söz konusu bakan çıkar bu saati nasıl aldığını açıklar, faturasını gösterip iddiaları yalanlayabilir. O zaman komplo olduğu kabul edilebilir. Ancak bugüne kadar iddiaların muhatapları ‘bunlar olmadı, bunları biz yapmadık’ şeklinde savunmalar yapmadı.” şeklinde konuşuyor.

PKK’ya verilen af sözü için bahane üretiliyor

Avukat Sönmez, hükümetin genel af için bahane üretmeye çalıştığını da ifade ederken şu gerekçeyi dile getiriyor: “Oslo görüşmesinde PKK’ya bir af sözü verilmiştir. Diyarbakır konuşmasında da cezaevlerinin boşalacağı belirtilmişti. Fakat Türk toplumu PKK’ya verilecek affı onaylamadığı için bunun zemininin bir şekilde oluşturulması gerekiyordu. 17 Aralık operasyonu da tepeden tırnağa hükümeti vurunca bu kuşatmayı bir afla yarabilmek için Ergenekon yargılamaları üzerinde bir şüphe oluşturulmaya çalışılmaktadır. Darbe davaları üzerinde bir istifham oluştururlarsa vatandaşa dönüp ‘Bu Ergenekon davalarında sahte deliller ile yargılamışlar, af gerekli.’ diyecekler. Esas Ergenekoncuları kurtarmak için değil onların üzerinden 17 Aralık operasyonunda gözaltına alınan ve diğer yolsuzluk soruşturmalarındaki kişileri kurtarmak amaçlanmaktadır. Bu arada da PKK’ya verilen söz tutulmuş olacaktır.”

Sönmez, paralel devlet iddialarını ise ahlaki bulmuyor. PKK terör örgütüne bile söylenmeyen ifadelerle cemaate yüklenildiğini kaydeden Sönmez, şöyle devam ediyor: “Bu tavır doğru değil son derece yanlıştır. Ayrıca Türkiye’de insan yetiştiren bütün cemaatlerin meşruiyet temelini ortadan kaldırma çalışmasıdır. Hocaefendi’yi sevmek suç değildir. Bunları ağır bir cürüm gibi takdim etmek yanlıştır. Doğu’da kimlik denetimi yapan, vatandaştan vergi toplayan, asayiş güçleri oluşturan KCK bu tanıma uymaktadır. Bu paralel devletin başbakanı İmralı’daki Abdullah Öcalan’dır. Paralel yapı ile mücadele ettiklerini iddia eden kişiler KCK ile mücadele etmelidir.

3 yılda ne değişti?

Bağımsız Ülkücüler’den Seyfi Atmalıoğlu da, referandumda 10-15 vilayette çok ciddi çalışmalar yaptıklarını vurguluyor. Bu yüzden kendi partileri MHP tarafından hain ilan edildiklerini belirten Atmalıoğlu, HSYK’daki son düzenlemeye karşı olduklarını anlatıyor. Atmalıoğlu, itirazlarını şöyle sıralıyor: “Referandumda halka soruldu ve halk destek verdi. 2-3 yılda ne değişti ki değişikliğe gidiliyor. Eğer bir değişiklik olacaksa kesinlikle halka sorulmalı ve tekrar referandum yapılmalı. Osmanlı Devleti bile son dönemine kadar hiçbir şekilde Adalet damarına dokunmadı. Bu çok önemli. Başbakan Osmanlı’yı referans aldığını söylüyorsa bunu da göz önünde bulundurmalı. Bizim bu konuda itirazımız var. 15 kişilik Bağımsız Ülkücüler grubu olarak istişare ettik ve hemfikiriz. Abdülhamit Han döneminde bayramlaşmalarda padişahın makamına yaklaşırken her bakan şeyhülislam ‘Gururlanma padişahım senden büyük Allah var’ diyerek girerdi huzura. Abdülhamit Han da bunun devam ettirilmesini istedi… Üstelik padişaha bu söz yabancı din adamlarının bulunduğu bir huzurda söyleniyordu. Bunlar önemli şeyler.”

13 Ocak 2014 08:28
DİĞER HABERLER