Samanyoluhaber.com yazarlarından Şerif Ali Tekalan 'Referans' başlıklı köşe yazısında bazı hatıralarını anlattı ve önemli uyarılarda bulundu.
Hizmet Hareketi gönüllüleri, öncelikle Orta Asya olmak üzere, dünyanın hemen her yerine “NGO” denilen, tamamen sivil ve menfaat gözetmeyen sivil toplum kuruluşları aracılığıyla dini, dili, ırkı, rengi, ülkesi ne olursa olsun, bütün insanlarla ellerindeki ve gönüllerindeki imkanları paylaşmak için gittiler. Gidilen bu coğrafyalarda eğitim, yardım ve diyalog faaliyetlerini başlattılar. Bu faaliyetlerin hepsi de legal, ahlaki, uluslararası teamüllere uygun çalışmalardı.
Eğitim yönüyle, Türkiye’de elde edilen tecrübeleri paylaşma düşüncesiyle gidilen bu ülkelerde okullar açılmaya başlandı. Bu okullar, o ülkelerin müfredat programına ve eğitim esaslarına dikkat eden ve onların sistemlerine uyan eğitim müesseseleriydi.
Bazı ülkelere giderken, rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e gidilip o ülkelerin Cumhurbaşkanlarına götürülmek üzere referans mektupları talep edildi. Demirel, bu mektupların hepsini verdi ve ilgili yerlere bunlar götürüldü, muhataplarına verildi. Bu mektuplar olmasa da belki yine onlar izin vereceklerdi ama mektuplar da bu izinleri desteklemiş oldu.
Yine bir seferinde arkadaşımla birlikte Demirel’i ziyaret ettik ve ilk defa okul açılacak ülkenin Cumhurbaşkanına referans mektubu vermesini talep ettik. Demirel, bize “Nereye ve kime isterseniz size mektup veririm. Çünkü şimdiye kadar bana hiç menfi fatura ödetmediniz” demişti. Kendileri de gittiği ülkelerde, vakti müsait olduğunda, bu açılan okulları ziyaret etti. Gidemediğinde de öğrencileri ve idarecileri hem o ülkelerde, hem de Türkiye’de kabul etti.
Demirel, sadece bu mektupları vermekle kalmayıp, Türkiye’de Fethullah Gülen Hocaefendi’nin de katıldığı değişik organizasyonlara teşrif etti, konuşmalar yaptı. Hatta bir seferinde, onursal başkanlığını Fethullah Gülen Hocaefendi’nin yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın bir programına gelişini bazı gazeteciler tenkit etmişlerdi. Bunlara cevaben de “Ben bu ülkenin her kişisinin ve her köşesinin Cumhurbaşkanıyım, dolayısıyla şimdiye kadar bu şekilde davet edildiğim her yere gittim, bundan sonra da gitmeye devam edeceğim“ demişti.
Emekli olduktan sonraki ziyaretimizde de, hep bize; “Lütfen bu hizmetleri devam ettirin, bu hizmetler özelde ülkemiz, genelde de insanlık için çok faydalı faaliyetler” demişti.
Ben İstanbul’dayken, direk olarak araya sekreter de koymadan telefonla beni aradı. “Sen ne zaman ve nerede müsaitsen sana iki arkadaşımı göndereceğim. Sanki oraya ben gelmişim ve beni dinler gibi onları dinlersen çok memnun olurum.“ demişti. Kendileriyle hemen aynı gün İstanbul’da havaalanına yakın bir yerde görüştük. Benim mesleğimle ilgili bir konuyu istişare etmek için gelmişlerdi. Ben de kendileriyle fikirlerimi paylaşmıştım. Onlar da memnun olarak geriye dönmüşlerdi.
Başka bir sefer de bir rahatsızlığından dolayı hastaneye yattığında, hastanede ziyaret etmek için doktorunu aradım. ‘’Şimdi kimse kabul edilmiyor, ben kendilerine sizin şifa ve geçmiş olsun dileklerinizi iletirim’’ dedi. Fethullah Gülen Hocaefendi de yine hastaneyi arayıp geçmiş olsun dileklerini bildirmişti. Hastaneden çıktıktan sonra yine kendisi beni direkt telefondan aradı: “Öncelikle geçmiş olsun dileklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum.
Fethullah Gülen Hocaefendi de aramış. Lütfen ona selamlarımı ve teşekkürlerimi iletirsen çok memnun olurum“ demişti.
Lütfen hizmetlerinizi devam ettirin. Birilerinin aleyhinizde olmasına takılmayın. Bu hizmetler, hem ülkemiz, hem de insanlık için çok önemli.
Hocaefendi’ye de lütfen selamlarımı söyleyin, asla moralini bozmasın. Çünkü siz başınızı öne eğdirecek hiçbir iş yapmadınız. Hep ülke için, insanlık için güzel işler yaptınız, yapıyorsunuz ve yapmaya gayret ediyorsunuz.
Bu ülkenin bir insanı olarak, ben de sizlere takdirlerimi ve teşekkürlerimi bildiriyorum” demişti. Ne Cumhurbaşkanı iken, ne de bu görevden ayrıldıktan sonra Demirel’e hiçbir zaman, hiçbir şahsi işimizi götürmedik. Aynı şekilde hizmetimizle ilgili de, hakkımız olmayan ve illegal hiçbir konuda bir isteğimiz olmadı. Sadece ona değil, başta devlet görevinde bulunan her seviyedeki insanlar ve ziyaret edip diyalog kurduğumuz herkes için durum böyleydi.
Orta Asya’nın bir ülkesine giden arkadaşlarımız orada bir okul açarlar. Müdür olan arkadaşımız da bir taraftan okulu idare ederken, diğer taraftan da yerel insanlarla tanışır, görüşür. Elinde ne varsa, her şeyi onlarla paylaşır. Çok önemli mevkideki birisiyle de aynı paylaşımları yapar, düzenli onunla görüşür. Artık arkadaşlıktan öte bu seviye kardeşliğe evrilmiştir. Dili, kültürü, dini, farklı da olsa insan olma ortak paydasından hareketle bu şekilde güzel bir bağ kurulmuştur.
Belli bir zaman sonra bu insan eşine; “Eğer benim başıma bir şey gelirse, senin annen, akrabaların, ailen de burada, benimkiler de burada ama, sen önce bu Türk okulunun müdürüne git, o benim için kardeşten de öte” dediğini gelip bu müdür arkadaşa söyler. Nitekim biz de bu insanla tanışmış, onu evlerimizde ve işyerlerimizde misafir etmiştik. Ve bu diyalog halen aynen devam ediyor..
Allaha şükürler olsun ki, gerek Türkiye’de gerekse yurt dışında eğitim faaliyetleri, yardım hizmetleri, diyalog çalışmaları gibi Hizmet’in ana konularında, kırk yıldan fazla bir süredir yapılan gayretler esnasında ve daha sonra, hiçbir yerde ve hiçbir zaman, insanların başını öne eğdirecek bir güven bunalımı yaşanmadı.
Her türlü yalan haber ve iftiralara rağmen, gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında insanlar, Hizmet insanlarını hep güvenli bir liman olarak gördüler, yaşadılar ve halen de onlarla beraber olmayı devam ettiriyorlar. Herhalde bundan daha güzel bir karşılık da olamaz.
Zaten bu hizmetlerin hiçbirinde, hiçbir kimse insanlardan bir beklenti içine girmedi, girmiyor ve bundan sonra da girmeyecek. Tek istenilen ve elde edilmesi arzu edilen konu, Allah’ın rızasını kazanmak. Bunun dışında da hiçbir beklentiye girilmedi.
Geleceğin tarihçileri de herhalde bu gerçekleri, bu güzellikleri her yönüyle tespit edip, daha sonraki nesillere güzel örnek ve kılavuz olma yönüyle bu gözlemlerini insanlarla paylaşacaklar.
Bütün bu yaşanılan olaylardan hareketle, güven konusunun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla her zaman, her yerde, herkese karşı daima güveni korumalı ve güveni bozacak söz ve davranışlarda asla bulunulmamalıdır.
Allah’ın rızasını kazanma amaçlı başlatılmış ve devam eden bu çalışmalar ve güzellikler, oldu da bitti değil. Dünyada kasıtlı ve kötü niyetli birilerinin, yalanlara dayalı iftira ve Ali Cengiz oyunlarıyla etkilenmiş birkaç ülke dışında, o birilerine rağmen, bu hizmetler aynen, hatta daha da geliştirilerek devam ediyor. O birkaç ülke de -ülkemiz dahil- zamanla bu gerçekleri anlayacak ve haklı ve haksızı ortaya çıkaracaktır.
İman, ümit, azim, kararlılık ve zamanın çıldırtıcılığına karşı sabırla bu güzel işe devam edelim inşallah.