‘Said Nursi’ye Göre, Toplumsal Hareketler ve Bir Arada Yaşama Prensipleri’ başlıklı 9. Risale-i Nur Kongresi gerçekleştirildi.
60 akademisyenin katıldığı kongrede Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin toplumsal hareketler ve siyasete bakışı ele alındı. Sonuç bildirgesinde ise ‘müspet hareket’ vurgusu yapıldı.
Risale-i Nur Enstitüsü tarafından düzenlenen 9. Risale-i Nur Kongresi dün gerçekleştirildi. “Said Nursi’ye Göre, Toplumsal Hareketler ve Bir Arada Yaşama Prensipleri” başlığı altında düzenlenen kongrenin sonuç tebliğleri, İstanbul Sütlüce’deki Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen panelle kamuoyu ile paylaşıldı. Açılış konuşmasını yapan Risale-i Nur Enstitüsü Genel Sekreteri Ahmet Dursun, “Son yıllarda İslam âleminde meydana gelen elim hadiseler ve ülkemizde son günlerde görülen kutuplaşmalar, farklılıkları, farklı olanları bir arada ve barış içinde tutabilecek çoğulcu kucaklayıcı hareketleri hızlandırmıştır.” diye konuştu. Dursun, “Mezhepsel alanlara kayan tartışmalar son Gezi olaylarında ve yakın zamanda seçim sürecinde kendisini gösteren ötekileştirici, dışlayıcı ve kutuplaştırıcı hallerin de olduğu genel huzursuzluk hali bir arada yaşama noktasında İslami ve tarihi tecrübenin tekrar hatırlanmasını zaruri kılmaktadır.” dedi.
Bediüzzaman Said Nursi’nin siyaset düşüncesinden söz eden Prof. Dr. Mehmet Altan, “Bediüzzaman Said Nursi’nin neden siyaseti din üzerinden yapmaya karşı mesafeli olduğunu zaman içinde daha iyi anlama imkânımız oldu. Bediüzzaman dışarıya karşı ahlak zabıtalığını değil, kendi iç yolculuğunu denetleyici olmayı savunmuştur. Bulunduğu konumu kullanarak daha fazla mal mülk sahibi olmaya karşı oluşu, uzun vadeli siyasi güç arayanlar arasındaki büyük farkını ortaya koyuyor. Bu konuda Bediüzzaman çok çile yaşamış bir din alimidir.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan ise Bediüzzaman’ın çalışmalarının Türkiye’de demokrasi kültürünün gelişmesinde büyük katkı sağladığını belirtti.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde yaklaşık 60 akademisyenin katılımıyla masa çalışmaları yapılan kongrede, “Toplumsal hareketler ve müspet hareket, Farklılıklar ve bir arada yaşama, Sosyal bağlar ve bir arada yaşama, Güç, otorite ve bir arada yaşama, Temel haklar, adalet ve bir arada yaşama” konuları ele alındı. Av. Kadir Akbaş’ın yönettiği panele Prof. Dr. Mehmet Altan, Prof. Dr. Mustafa Erdoğan, Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Prof. Dr. Ahmet Battal konuşmacı olarak katıldı.
SONUÇ BİLDİRGESİNDE ‘KATILIMCI DEMOKRASİ’YE DİKKAT ÇEKİLDİ
-Yaratılıştan sahip olunan temel hak ve hürriyetlerini kullanmak için çabalayan grupların devlete, kamu düzenine, başkalarının haklarına zarar vermeden faaliyet içinde bulunması müsbet harekettir.
-Nursi’nin siyaseti bir hizmet metodu olarak benimsememesi de içinde bulunduğu dini-sosyal hareketin şefkat ahlakından kaynaklanmaktadır. Çünkü ona göre, siyasetin esas aldığı ‘Toplum için fert feda edilir’ prensibi zalimane bir prensiptir. Grup ve sosyal hareketleri hatta hükümetleri değerlendirirken de “hasenat ve seyyiat” dengesini gözetmesi müsbet hareket, birkaç seyyiatına bakıp hasenatı hiç görmemesi de menfi hareket olarak kabul edilmektedir.
Şiddete, asayişi bozmaya, anarşi ve teröre sebep olmayan toplumsal hareketlerin eylemlerine karşı gücü elinde bulunduran devletin, devleti yöneten hükümetin de şefkatli, merhametli, adaletli ve itidalli olması müsbet harekettir. Toplumsal hareketlerin içinde suça bulaşanlarla, bulaşmayanları ayırt etmesi müsbet harekettir. Böyle bir ayırım gözetmeksizin toptancı anlayışlarla hareket etmesi, birçok haksızlık ve zulümlerin yapılmasına sebep olabilmektedir.
-Katılımcı demokrasi, insandaki bu arayışa cevap verecek en uygun zemindir. Bu zeminde, milletin temel hak ve özgürlüklerine sahip çıkması ve baskıcı anlayışlara geçit vermemesi de önemlidir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse ehl-i hamiyeti dahi müstebit eder.” Dolayısıyla dayatmacı bir anlayışla toplumu şekillendirmeye çalışan elitlere karşı, hür ve medeni bir tavır ile karşı koyabilecek kişilikteki fertler, özgür ve demokratik bir ülkenin temel teminatıdır.