"Roboski'de uçaklarla vurdular; şimdi tanklarla sivil alanlara giriyorlar"

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun randevuyu iptal etmesini eleştirerek, başbakanın Meclis'in üçüncü grubu olan bir partiyle görüşme yapma iradesi olmadığını savundu. Görüşmenin neden istenmediğine ilişkin de konuşan Yüksekdağ, "Malum olanı ayan edelim. Bu zamana kadar Dolmabahçe mutakabat masasını devirenler neden devirdiyse, kim tarafından devrildiyse, ondan sonra süreç de, masa da, çözüm de yok dediyse; kimler tarafından bu süreç sekteye uğratıldıysa; aynı merkez tarafından yapıldı. Sarayın hükümet üzerindeki vesayeti, siyasi kurumun önüne geçmiştir." dedi.

Figen Yüksekdağ, partisinin Meclis Grup toplantısında konuştu. 34 kişinin hayatını kaybettiği Uludere (Roboski) katliamı üzerinden 4 yıl geçtiğini dile getiren Yüksekdağ, "Verilmemiş hesabın acı sonuçlarını bütün Türkiye halkları, dibine kadar yaşadı. Roboski, bu katliamların sorumluları açığa çıkarılıp cezalandırılmadığı sürece Türkiye'de katliamların önü açılacak dedik. Maalesef öyle. Siyasi sorumlular gayet açıkta olmasına rağmen, hesap vermedi ve yeni ölümlerin önü açıldı." değerlendirmesinde bulundu.

Uludere'de hayatını kaybedenlerin ailelerinden olan Besna Encü'nün kalp krizinden hayatını kaybettiğini hatırlatan Yüksekdağ, "Hesabı verilmeyen her olaydan sonra analar kahrından ölüyorlar." dedi. "Roboski'de savaş uçaklarıyla vurdular; şimdi tanklarla sivil alanlara giriyorlar. Açığa çıkan şiddet artık vahşet boyutuna ulaşmış durumda." diyen Yüksekdağ, "Çocukları, kadınları, sivilleri örgüt öldürdü diyerek bizzat devlet güçleri tarafından işlenen cinayetlerin üzerini örtmeye çalışıyorlar. Bu operasyonlar sözde halkın kamu güvenliğin sağlamak için yapılıyor." diye konuştu.

Peygamber Efendimizin (s.a.v) hadisini hatırlatan Yüksekdağ, "Allah'tan korkmuyorlar, ölülerimizi incitiyorlar; yaşadıklarımızı incittikleri yetmiyor. Bugün bu zulme karşı direnmek haktır, itiraz etmek, böyle bir yönetim anlayışına karşı çıkmak haktır. 61 çocuğun katledilmesi tesadüf değil; geleceğimizi yok ediyorlar. 73 kadın katledildi. Doğmamış 8 aylık bebek öldürüldü. Miray bebek, 3 aylık bebek. Sokağa çıkma yasağında doğdu ve yine sokağa çıkma yasağında öldürüldü. Gökyüzünü göremeden ölüyor çocuklar. Sokağa çıkamadan, güneşi göremeden ölüyorlar. O çocukların ana-babaları mı saygı duysun size? Bu halktan daha ne istiyorsunuz? Yaşam damarları kesiliyor. Ama tek bir şey yapmadıkları için; diz çökmedikleri için, kendi topraklarında özgür yaşamak istedikleri izin bu zulüm reva görülüyor." şeklinde konuştu.

Miray'ın nüfus cüzdanını gösteren Yüksekdağ, nüfus cüzdanlarına 15 yaşından sonra fotoğraf yapıştırıldığını hatırlatarak çocukların nüfus cüzdanı yapıştırılmadan öldüğünü söyledi. Yüksekdağ, 61 çocuğun nüfus cüzdanında fotoğraf bölümü boş olarak öldüğünü belirtti.

Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) siyasi çözüm deklarasyonu açıklandıktan sonra üzerlerine bir linç saldırıları başladığını belirten Yüksekdağ, "Çünkü kurduğumuz cümlenin içinde çözüm geçiyor." ifadelerini kullandı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun HDP ile olan randevusunu da eleştiren Yüksekdağ, şöyle devam etti: "Sudan bahaneler olmadı, çaydan, çöpten bahaneler. Çaydan, sudan bahanelerle görüşmeyi ortadan kaldırdılar. Tam bir siyasi ciddiyetsizlik ve aymazlık örneği. Çaydan, sudan bahanelerle, çerden çöpten bahanelerle partili arkadaşlarımızı hedef haline getirerek kendi sorumsuzluğunuza bahane üretmeyeceksiniz. Açıklanmayan gerçek gerekçeyi söyleyeyim. Çünkü başbakanın, hükümetin bir görüşme yapacak kadar siyasi iradesi kalmamıştır. Meclisin üçüncü grubuyla bir görüşme yapamıyor, gerçekleştiremiyor. Böyle bir iradesi yok. Neden istenmedi; malum olanı ayan edelim. Bu zamana kadar Dolmabahçe mutakabat masasını devirenler neden devirdiyse, kim tarafından devrildiyse, ondan sonra süreç de masa da çözüm de yok dediyse; kimler tarafından bu süreç sekteye uğratıldıysa; aynı merkez tarafından yapıldı. Sarayın hükümet üzerindeki vesayeti, siyasi kurumun önüne geçmiştir."

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında açılan soruşturmayla ilgili de konuşan Yüksekdağ, bu soruşturmaları açan zihniyetin sarayın ve iktidarın güdümündeki zihniyet olduğunu söyledi. Anayasayı korumakla mükellef Cumhurbaşkanının bu ülkede düzenin değiştiğini söylediğini ancak bir ceza, soruşturma yapılmadığını dile getiren Yüksekdağ, "Anayasa fiilen değişmiştir, Anayasayı da ihlal ettim diyor; tek bir eleştiri bile suç sayılıyor. Bizim partili arkadaşlarımız öz yönetim talebini savunduğu için soruşturma ile tutuklamayla karşı karşıya kalıyor. Bizler bu zamana kadar buna rağmen sizin karşınızda muhalefet yaptık. Tekrar ediyoruz, özyönetim haktır. Sadece Cizre değil, İstanbul, Mersin'in de hakkıdır. Halkın siyasete doğrudan katılması çağrımız en meşru taleptir." şeklinde konuştu.

"2013 yılında eyalet sistemi bizim tarihimizde var demişti. Biz desek idam ediliriz herhalde." diyen Yüksekdağ, masalarının da kapılarının da her zaman açık olduğunu belirterek ama iktidarın da savaşmaktan başka yöntem olduğunu hatırlaması gerektiğini ifade etti.

"Türkiye'nin kaderi, geleceği, özyönetim talebiyle ortaya konan demokratik direnişin bağrında yatıyor. Bu iradeyi morglarda çürütemezseniz." diyen Yüksekdağ, "Ne ekerseniz onu biçersiniz. İnkar imha siyaseti ektiniz, bunun sonuçları yaşanıyor. Bu yaşanmasın diye bir çözüm öneriyoruz; bizi de mahkum ediyorsunuz. Çayını içmeyecek, masaya oturmayacak hale getiriyorsunuz ilişkileri." diye konuştu.

31 Aralık günü yürüyüş yapacaklarını dile getiren Yüksekdağ, "Bütün dünya yeni bir yıla girerken Kürdüyle Türk'üyle birleşelim. Yeni bir yıl demokrasi ve barış yılı olmasını dileyelim. Tam da o gün Diyarbakır'da Şırnak'ta olmamız gerekiyor. Tüm Türkiye halklarının emek, meslek örgütlerini tüm sivil toplum kuruluşlarının oluşumlarını yeni bir yıla Kürt halkıyla birlikte girmeye çağırıyorum." dedi. CİHAN
29 Aralık 2015 15:11
DİĞER HABERLER