Roboskili Aileler: Adalet arayışımız bitmeyecek

Halime, kucağında oğlu Serhad'in fotoğrafı ile "Bu Aslan Encü, gelinimin kardeşi. Bu Bedran Encü, amcamın torunu. Cemal Encü, kaynımın oğlu, Hüseyin Encü abimin oğlu..." diyerek Roboski'den Irak'a kaçakçılığa giden ve 28 Aralık 2011 gecesi F 16 savaş uçakları tarafından PKK'lı zannedilerek bombalanan 17'si çocuk, 34 kişinin fotoğrafını gösteriyor.


HDP'den Şırnak milletvekili seçilen Ferhat Encü'nün de annesi olan Halime, olayın üzerinden yedi yıl geçmesine rağmen, acılarının ilk günki gibi taze olduğunu söylüyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, Mayıs ayında Roboski Davası'nın başvurusunu reddetmesi, Roboskili ailelerin adaletin sağlanacağına olan inançlarını sarsmış görünüyor.

'Yedi yıldır ağlamaktan göz pınarlarının kuruduğunu' söyleyen Halime Encü, oğlu Serhad'in ölmeden üç gün önce rüyasında kötü bir olay yaşanacağını söylediğini anlatıyor.

Köylerinde kaçakçılık dışında herhangi ekonomik bir faaliyet olmadığını, insanların çaresizlikten bu işe yöneldiğini anlatıyor.


Oğlu ve arkadaşlarının jetler tarafından bombalandığını duyunca çıplak ayakla karların üzerinde düşe kalka olay yerine vardığını ve Serhad'ın o sırada hayatta olduğunu söylüyor. Yardım ekiplerinin saatler sonra geldiğini, Serhad'ı hastanede görmeyi umarken, kan kaybından öldüğünü, battaniyeye sarılı cesedini gösterdiklerinde dünyasının başına yıkıldığını anlatıyor Halime.

"Serhad'ımın acısının üzerine bir de Ferhad'ımın suçsuz, günahsız tutuklanması geldi. Roboskili ailelerin temsilcisiydi ve orada yaşadıklarımızı anlatıyordu."

Halime, HDP Şırnak milletvekiliyken tutuklanan oğlu Ferhat'in durumu ve davalarının AİHM'nde reddedilmesi ile 'Roboski Katliamı'nın' üzerininin kapatılmak istendiğini savunuyor.

Bombalamada yakınlarını kaybeden Roboskili aileler, olayda sorumluluğu bulunan yetkililerin tespit edilmesi, adalet önüne çıkartılıp yargılanması için yedi yıl devam eden bir hukuk mücadelesi yürüttü.

Kamuoyunda "Roboski Katliamı Davası" olarak adlandırılan davanın soruşturmasını yürüten Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, "taksirle ölüme sebebiyet vermekten dolayı" başlatılan soruşturma dosyası için 11 Haziran 2013'te görevsizlik kararı verdi ve dosya Genelkurmay Askeri Savcılığı'na gönderildi.

Aileler hayatını kaybedenlerin sivil olduğunu ve yargılamanın sivil mahkemelerde yapılması gerektiğini söyleyerek karara tepki gösterdi. Hatta çözüm sürecinde bu taleplerini dönemin başbakanı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yüz yüze yaptıkları görüşmede de ifade ettiler.

Tüm itiraz ve tepkilere rağmen Genelkurmay Askeri Savcılığı yaptığı soruşturmada 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kusuru yok' diyerek şüpheli beş asker hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

Bu karardan sonra 1100 avukat, 261 kayıp yakınının vekaletini alarak 18 Temmuz 2014'te Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvuru yaptı. Başvuruda iki başvurucunun eksik çıkan belgelerinin tamamlanması istendi ancak başvuru "eksikliğin süresinde giderilmemesi" nedeniyle reddedildi.

Dava vekillerini temsilen AİHM ve avukların yazışma adresi Şırnak Baro Başkanı Nuşirvan Elçi'nin bürosu olarak gösterildi. Eksik belgelerin tamamlanması için gönderilen belgeye verilen cevap, Nuşirevan Elçi'nin geçirdiği bir sağlık sorunundan dolayı iki gün gecikti.

Sağlık raporu ile birlikte gönderilen eksik evraklar ise zamanında gönderilmediği için dava AYM'de reddedildi.


Davanın AYM'de reddedilmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru yolu açıldı. Profesyonek avukatlar aracılığıyla AİHM'ne yapılan başvuru da, Anayasa Mahkemesi sürecindeki eksik evrak engeline takıldı. AİHM, Roboskili ailelerin başvurusunu 17 Mayıs 2018 tarihinde AYM sürecinde zamanında tamamlanmayan eksik belgeler nedeniyle reddetti.

AİHM kararı ile hukuki birçok yol kapandı. Davanın yeniden farklı bir şekilde başlaması için uzun ve zahmetli bir süreç aileleri bekliyor.

Her hafta perşembe günü 34 gencin mezarı başında toplanan aileler faillerin tespit edilip yargılanması için yetkililere çağrı yapıyor.

Annelerin mezarlık ziyareti ise Perçembe günü ile sınırlı kalmıyor. Semire Encü, 26 yaşında bombalamada hayatını kaybeden İnşaat Mühendisliği üçüncü sınıf öğrencisi oğlu Selam'ın mezarını "Goristana Şehîdên Roboskê - Roboski Şehitleri Mezarlığını" ziyaret ederken buluyoruz.

Mezarlığın yanındaki Roboski Müzesi için ayrılmış boş arazide duran tabeladaki "Adalaet, adaletsizliğin olduğu yerde yükselir" sözü dikkat çekiyor.

Semire, yakın akrabaların yan yana gömüldüğünü söylüyor ve Zidan, Orhan Encü kardeşlerin mezarını gösteriyor.

Bombalamada hayatını kaybedenler için özel olarak yapılan mezarlık giderek büyüyor. Kurbanların aile fertlerinden biri öldüğünde buraya gömülmek istiyormuş. Geçen yıl kalp krizinden ölen Salih Encü, oğlu Özcan'ın mezarının yanına gömülmüş. Salih ve Özcan'ın mezarının ortasındaki küçük mezarda ise Salih'in, olaydan sonra doğan ve üç yıl yaşadıktan sonra ölen küçük oğlunun mezarı bulunuyor.

Semire de diğer aileler gibi hukukçuların ihmalinin fazla olduğunu savunuyor. Olayda oğlu dahil 11 yakınını kaybetmiş. Konuşurken öfkesini gizlemiyor.

"Trilyonlar verseler oğlumun acısı dirhem azalmaz. "34 ailenin günahı, davamızı eksik ve yanlış şekilde İnsan Hakları Mahkemesi'ne götüren, bize ihanet eden, çaresiz kılan avukatların boynunda. Başvurumuzun reddedilmesine sebep olanlardan da davacıyız. Buna rağmen oğlumun hakkını aramaktan Asla vazgeçmeyeceğim. Bu, unutulacak, vazgeçilecek bir dava değil. 34'ü de benim çocuğum gibi ama oğlumla birlikte, amca oğullarım, yeğenlerim ailemden tam 11 kişi öldü. 11'nin matemini her gün bu evde yaşıyoruz. Nasıl unuturum"

Halime'nin eltisi Kadriye Encü ise 80 kilo olan oğlu Hamza Encü'nün parçalanan bedeninden geriye sadece dört kilo kaldığını söyleyerek ağlıyor.

"Çocuklarının öldüğü günden beri köyde ne bir bayram kutlanır, ne bir düğün yapılır. Evlenen kızlarımız da hala beyaz gelinlik giymez. Evlerimizde matem hiç bitmedi" diyor.

"Bu kararı duyunca adeta çocuklarımızın parçalanmış cesetleri evimizin ortasına düşmüş gibi hissettik. Acılarımız ilk günüi gibi tazelendi" diyerek o da avukatları suçluyor.

"Bu kararda kimin payı varsa hakkımızı helal etmiyoruz, biz davamızdan vazgeçmeyeceğiz ama sebep olanları da Allah'a havale ediyoruz."

Köyde görüştüğümüz birçok kişi gibi Kadriye de AİHM'sinin siyasi bir karar verdiğine inanıyor. Eksik belgelerin red gerekçesi gösterilmesi, avukat ihmali ise hepsinin ortak görüşü.

Oğlun Nevzat'ın mezarı başında dua ederken karşılaştığımız Nahide ise her bir gencin ekmek parası peşinde giderken öldüğünü anlatıyor, davanın kapatılmaması için vicdanlara sesleniyor.

"Her bir mazot varilini 50 liraya Irak'tan getiriyorlardı, ya da çay, pirinç, makarna getirirlerdi. Oğlumun üniversiteye başlamasına bir ay kalmıştı. Vicdanları varsa bu davanın kapanmasına izin vermezler ama vicsn yoksa davamızı kapatırlar. Çok çok çok çaresiziz."

Roboskili Aileler'in AİHM kararından sonra avukatlardan bekledikleri özeleştiri gelmemiş. Kızgınlıkları da hala yerini sükunete bırakmış değil.

Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Roboski-Der'in sözcüsü olan Veli Encü, hukuki sürecin aileler aleyhine gelişmesinin büyük bir moral bozukluğuna yol açtığını söylüyor. AİHM kararını ise büyük bir utanç olarak nitelendiriyor.

"Roboskili aileler olarak AİHM'den umutluyduk, verecekleri kararın olumlu olacağına düşünmüştük. Ne yazık ki AİHM de Türkiye'deki diğer mahkemelerin verdiği karardan farksız bir karar vermedi. Meşru olmayan siyasi bir karardı. Ne olursa olsun AİHM böyle bir karar vermemeliydi. Çünkü burada 34 insan hunharca katledilmiş, bir insanlık suçudur. Bu da zaman aşımına girmez. Mahkeme eksik evrak gerekçesi ile, dosyanın esasına girmeden, tamamen usule bakarak, dosyayı hiç incelemeden karar vermesi AİHM adına da büyük bir utançtır" diyor.

Veli Encü, reddedilen başvurudan sonra hukuki süreci takip eden avukatlardan resmi bir açıklama yapmalarını beklediklerini söyledi.

"AİHM kararından sonra özellikle baro başkanından hiçbir açıklama gelmedi. Bir hafta boyunca açıklama yapmalarını bekledik. Açıklamada neler söylemesini beklerdik, evet burada bir ihmalkarlık var diyerek öz eleştiri vermelerini beklerdik. Yanımıza gelir Roboski Katliamı'nın asla unutulmayacağını, üzerinin kapatılmayacağını söylemlerini beklerdik. Ama bunu yapmadılar ve sessiz kalmaya devam ettiler."

Roboskili Aileler, AİHM kararından sonra Şırnak Baro Başkanı Nuşirevan Elçi hakkında davanın Anayasa Mahkemesi sürecinde dosyadaki eksik evrakları tamamlamadığı ve bu ihmalin AİHM kararını da etkilediği iddiasıyla Şırnak Baros'una şikayet etti.

"Bugüne kadar hep devlet tarafından mağdur edildik, hukukçularımız tarafından bu şekilde mağdur edilmemiz doğrusu bizi çok üzdü, çok öfkelendirdi. Biz bunu haketmiyorduk, aileler olarak başka bir beklenti içerisindeydik. AİHM kararı doğrusu bizi çok üzdü" diyor.

Veli Encü, bu karara rağmen yıllardır yürüttükleri adalet mücadelesinden geri adım atmayacaklarını da ekliyor. AİHM kararı sonrası Roboski Davası için birçok hukuki yol kapanmış görünse de aileler davadan geri adım atmayacaklarını söylüyor.

Veli Encü, Roboski Aileleri adına Kasım ayında Birleşmiş Milletler İnan Hakları Komitesi'ne bir başvuru yapılacağı bilgisini veriyor.

Ailelerin tepkilerinin odağındaki Şırnak Baro Başkanı Nuşirevan Elçi de AİHM'nin siyasi bir karar verdiği görüşünde.

Telefonla görüştüğümüz Elçi, Roboski Davası'nın görüldüğü tüm mahkemelerde hukuka uygun olmayan kararlar alındığını savunuyor. Roboskili ailelerin tepkilerine karşı ise şunları söylüyor.

"Ailelerin bu yaklaşımı da anlaşılır. AİHM kararından sonra bir kere açıklama yaptım. Roboskili ailelerin mağduriyetini tüm dünya da biliyor, biz de biliyoruz ve ilk günden itibaren amacımız, bu mağduriyetin giderilmesi için hukuki yardım vermekti. Davayı bu amaçla takip ettik."

Elçi, Roboski Davası için Uludere'de, Diyarbakır'da, Askeri Mahkemede, AYM'de, AİHM'de verilen hiçbir kararın hukuki olmadığını savunuyor ve tartışmaların mahkemelerin verdiği kararlar üzerinden gelişmesi gerektiğini ifade ediyor.

"Tartışmayı iki gün geciken sağlık raporuna göre yorumlamak doğru değil. Asıl tartışılması gereken davanın görüldüğü tüm mahkemelerde alınan kararların tamamı hukuk dışı, hukuki dayanaktan yoksun, yanlış kararlar silsilesi. Bunların tartışılması gerek ama olay yanlış mecraya girdi, sanki verilen kararlar doğru da yanlış olan geciken bu iki günlük sağlık raporu. Böyle yanlış bir algı yaratmak da dosyaya haksızlıktır" diyor.

"Mahkeme ilginç bir şekilde usul aşamasını geçmiş, esasa girmiştir"

Nuşirevan Elçi, Anayasa Mahkemesi sürecinde yaşanan belge krizini ise şöyle açıklıyor.

"Anayasa Mahkemesi genel usul kaidelerini yok sayarak adli tatilde tarafımıza eksiklikleri gidermek üzere tebliğ çıkarmıştır. Tatillerde yapılan tebligatlarla ilgili usul kuralları açıktır. İşlemin son günü tatil sonuna dek uzar. Bu durumu Mahkeme yok saymıştır. Müştereken açılması zaruri olmayan dosyalarda dava bu şekilde açılmışsa ve bir kısmında eksiklikler varsa diğer davacılar yönünden davaya esastan devam edilir ve usuli eksiklik olan davacılar yönünden usulden ret kararı verilir. Ancak Mahkeme bunu da görmezden gelmiştir.

Yüz kişiyi aşkın davacıdan 5-6 kişinin vekaletleri süresinde tamamlanamadı diyerek tüm davacılar yönünden ret kararı vermiştir. Oysa vekaletleri tam olan davacılar yönünden esasa girip karar vermesi gerekirdi. Verilen karar usuli eksikliğe ilişkindir ancak Mahkeme ilginç bir şekilde usul aşamasını geçmiş, esasa girmiş, Bakanlıktan savunma istemiş, sonrasında başa dönerek usuli eksiklikten ret vermiştir. Hukuk fakültesi bitirmiş her birey bu işlemlerin tamamının hukukumuza aykırı olduğunu görmektedir."

Şırnak Baro Başkanı, AİHM'nin geçmişte birçok hukuki karar verdiğini ama son yıllarda aldığı kararlarda siyasi saiklerin öne çıktığını iddia ediyor.

"AİHM de hukuki karar vermedi. Anayasa Mahkemesinin şekli bir incelemeyle usulen doğru bir karar verdiğini farz edersek dahi, AİHM'in verilen bu eften püften kararın arkasında durması gerekmiyordu. Geçmişte buna benzer iç hukukta verilmiş olan yanlış kararlar oldu ama bu kararlar AİHM'de düzeltilerek hukuki kararlar verildi.

Bir trafik kazasında kaza yapan kişi az kusurlu olsa da, ölüm olayı vuku bulmuşsa muhakkak bu şahsa ceza davası açılır. Burada 34 kişi öldürülmüş, ama böyle bir olayı takipsizlikle kapatıyorsunuz. Bunları tartışmamız gerek. Davanın askeri savcılığa gönderilmesinin hukuki bir gerekçesi yok. Ölenlerin tamamı sivil vatandaşlar. Tüm mahkeme süreçlerinde, mahkemeler silsilesinde kararların tamamı hukuk dışı."

"Zaman aşımı işlemeyecektir"
Elçi, AİHM kararının hemen sonrasında sosyal medyada trollerin hedefi haline geldiklerini, tartışmanın mecrasından koptuğunu bu tartışmaların aileler ve hukukçuların arasında soğukluk yarattığını, diyaloğun kopmasına neden olduğunu savundu.

Bundan sonra Roboski Davası için hukuki süreci yeni delillerle baştan başlatmak gerektiğini ve bunun için uğraştıklarını söyleyen Elçi şöyle devam ediyor.

" Ailelerden beklentimiz de şu, evet hatalar olmuştur, mahkemeler siyasi kararlar vermiştir ama bundan sonra neler yapabiliriz üzerinden bir araya gelip kafa yormamız gerekiyor. Bu kadar emek vermiş (doğru, yanlış, eksik bunu tartışmıyorum) avukatlarla kavga etmek yerine oturup avukatlar, hukukçularla biz beraber ne yapabiliriz diye çaba sarf etmek gerek.

Onların tepki göstermesi benim dosyadan çekileceğim anlamına gelmiyor. Bir hukukçu olarak bu dosyanın takipçisi olmaya devam edeceğim. Bana sorarsanız Roboski Davası insanlığa karşı işlenmiş suçlardan biridir ve zaman aşımı işlemeyecektir."
17 Ekim 2018 11:50
DİĞER HABERLER