Rusya Dostluğu Halep Katliamını faili meçhul bıraktı

Halep'te her gün onlarca kişi Baas rejimi ve onun destekçisi Rusya'nın bombardımanı ile silahlı grupların ateşinin arasında kalarak hayatını kaybediyor.
Evliya Çelebi'nin "Doğu'nun Kraliçesi" dediği, insanoğlunun beş bin yıllık hatıralarını barındıran Halep şehri, Rus uçakları tarafından masum suçlu ayırt etmeden halkıyla birlikte yok ediliyor. Oradan öyle acı görüntüler izledim ki aman Allah'ım! diyorum. Haber ajansları bir gün içerisinde beş yüze yakın insanın ölümünden bahsediyor.

Neredeyse dolaşmadığım sokağı kalmayan, her köşesi İslam Tarihinin mirasını saklayan hemen yanı başımızdaki bu kadim şehrin sakinleri, bugün çoluk çocuğuyla tarifsiz acılar ve korkular içerisinde yaşıyor. Daha doğrusu ölüyor
Parçalanmış bebeler, çocuklar,kadınlar. Bedenler, kollar, bacaklar caddelere, sokaklara binaların enkazlarıyla beraber saçılmışlar.

5 yıl içerisinde öldürülen yarım milyon insana eklenen yeni kurbanlar.

Neden bu bitmek bilmeyen fecaat!..
Kimseye kalmayan şu pespaye dünya için mi?!
Demeden edemeyeceğim artık:
Bugün bu canavarlığın sahipleriyle, o zavallılar üzerinden hamasi söylemlerde bulunan siyasi erkanımızın, öyle pişkin bir çıkar ilişkisi yaşanıyor ki; buna şahit olan, bilen insanların midesi, vicdanı bu kadarını nasıl kaldırabiliyor anlayamıyorum.
Neden böyle !?..
Tabi ki yine lanet olası siyasi politikaların uğruna. Hesapsız, kitapsız, plansız insan canının ikinci sıraya atıldığı kuru hedefler uğruna.

Ne büyük bir Paradoks

Bugün otoritemiz, çevresi ve medyası, bu Halep'teki canavarlığın nedeni olan öznelere vurgu yapmadan acılardan dem vurması ise ayrı bir ibret.
İnsanların gerçek hayatta karşılaşmadığı her farazayı gerçekmiş gibi inandıran konuşmacılar ve yazarlar bu koskoca hakikati nasıl da geçiştiriyorlar...
Suriye'deki dramdan gümbür gümbür bahisler var ama hiçbirinde Rusya kelimesi geçmiyor.
Şöyle dudak ucuyla bir eleştiri arıyorum yine yok.
Bebeler, kadınlar, enkazlar, bombalar var görüntülerde, dualara davet var ama bu acıların müsebbibi meçhul.
Suçlu olarak en çok geçen kelime ise Dünya. Neden Sessizmiş dünya. Hele Batı Dünyası. Tamam sessiz kalanlar konusunda hem fikiriz ama şu an bu katliamı yapmakta olana hiçbir lafınız olmayacak mı. Korkuyor musunuz lanet olası konjonktüre aykırı konuşmaktan. Kulağınız mı çekilir yoksa.

Evet ne olduğu henüz anlaşılmadan o uğursuz temmuz gecesinin faillerini birinci dakikada belirleyenler bugün acımasızca insanları, şehirleri, tarihi yok eden vahşiyi ağızlarına almamaya gayret ediyorlar.

Bu zalimle ittifak ehveni şer sayılıyor anlaşılan. Bari faili söylemiyorsunuz bari yaptığı vahşetten de dem vurmasanız da, insan canı üzerinden bizleri kahretmeseniz!. Bir de toplu dualara çağırmalar var ki evlere şenlik. Herhalde büyük dostu kızdırmadan içlerinden gizlice dua edecekler:
 
“Allah’ım sen biliyorsun bu zulmü yapanı. Sana her şey zaten ayan.İçimizden geçeni de biliyorsun. Ama durumumuzu da anla işte...”

.....

Bir yandan Baas Rejimine meydan okuyarak Suriye halkının en büyük hamisi olma iddiası diğer yandan bu rejimi ayakta tutan bölgesel ve küresel güçlerle fingirdeşme.
Suriyeli bir aydın o günlerde bana:
“Bize kucak açanların bizi öldürenlere de kucak açması... daha doğrusu “ikinci evimiz” denerek o katillerimizin kucağına atılması..'' ..demiş ve orada hüzünle durmuştu. Gerisini getirmemisti. Sözün dahası muhaldi zaten. Büyük bir hayal kırıklığı sendromu yaşıyordu.
O gün onun bahsettiği malûm İran Devleti idi. Malıyla, canıyla, silahıyla Suriye rejiminin en büyük destekçisi İran.
Bugün çıkarlar konusunda koşullar değiştiği için artık ricali devletimiz İran’a karşı çıkış yapmaya başladı ama bu sefer de Suriye Rejiminin bugün en büyük destekçisi haline gelen Rusya ile dostluk kurdular. Bu yeni garabet karşısında o Suriyeli aydın ve diğer Suriyelilerin şaşkınlığını tahmin etmek zor değil. Siyasetin gizli ve kirli mahpeslerinde aydınlık ve kurtuluş ümit eden zavallılar. Artık şeytandan sığınır gibi siyaset ehlinden gelen telkinlere karşı Allah'a sığınmanın gerekliliğini anlamadınız mı?

Bugün dağlara, ormanlara sığamayacak çelişkiler; hamasi nutuklarla, ülke içi muhaliflere laf sokuşturma ile, canlı tutulan gerilim ve diyalektiklerle örtülmeye devam ediyor. Daha dün İsrail ve Mavi Marmara konusundaki inanılmaz dönüşler dahi bu örtünün arkasına tıkıştırıldı?

Söylenecek söz artık kalmadı. İnsan bedeni öğüten anlamsız bu savaşın durması adına yeter demeye de mecal kalmadı.

Eyüp Ensar Uğur / Ortadoğu Tarihçisi
21 Kasım 2016 15:36
DİĞER HABERLER