Samanyoluhaber.com yazarı Rusya uzmanı Arif Asalıoğlu, son zamanlarda gerilen Rusya - Ermenistan ilişkilerini analiz etti...
ARİF ASALIOĞLU
Son dönemde Rusya-Ermenistan ilişkilerinde bazı gerilimlerin yaşandığını görmekteyiz. Erivan'ın Kasım 2017'de AB ile imzaladığı “Kapsamlı ve Genişletilmiş İşbirliği Antlaşması” ve Nisan 2018 olayları sonrası Paşinyan hükümetinin iktidara geliş şekli; iktidara geldikten sonra AB/Batı ülkeleri ile bir denge politikası gütmeye çalışması bariz bir kırılmalar oluşturdu. Ermenistan'da demokratik kurumların güçlendirilmesi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne ilişkin reformların AB gözetiminde gerçekleştirilmesi ve Ermenistan vatandaşlarına kısa bir süre içerisinde AB ülkelerine yönelik vize muafiyeti sağlanması bu konuda önemli gelişmeler.
Paşinyan’ın siyasi geçmişinde Rusya karşıtı söylemlerin olması; göreve gelir gelmez Moskova’nın önem verdiği kuruluşlardan biri olan Kollektif Güvenlik Örgütü Genel Sekreteri Yuri Khachaturov’u görevinden alması; Ermeni oligarklara açtığı yolsuzluk soruşturmaları; Rusya’nın müttefiklerinin hedef alınması gibi gelişmeler Rusya’nın yeni yönetim hakkındaki şüphelerini artırmasına neden oldu.
Erivan sürekli olarak, dış politikada bir değişiklik olmadığı ve Ermenistan’ın Rusya’nın dostu olduğu şeklinde açıklamalar yapsa da, kriz her geçen gün biraz daha hissedilir hale geldi ve özellikle son altı ayda rest çekmelere dönüştü. Ayrıca Erevan’ın Batılı partnerleriyle dış istihbarat servisini güçlendirdiği de gelen bilgiler arasında. Ermenistan ordu mensuplarının hakimiyetindeki mevcut teşkilattan farklı olarak, yeni kurumda askerler dışındaki devlet görevlilerinin de istihdamı öngörüldü ve kurulan yapı doğrudan başbakana bağlandı.
Ermenistan Kollektif Güvenlik Örgütü Anlaşması’ndan çıkabilir
Geçtiğimiz Eylül ayında bölgede tekrar cereyan eden çatışmalarda Kollektif Güvenlik Örgütü (KGAÖ), Ermenistan'a barış gücü göndermeyi planlamadığını açıkladı. Erevan bunun üzerine Moskova’ya sert suçlamalar yöneltti. Cevabi açıklama, KGAÖ genel merkezi başkanı Anatoly Sidorov’dan geldi. Sidorov, “Örgütün Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki ihtilafın barışçıl bir şekilde çözülmesini umduğunu” söyledi.
Kasım ayında ise Ermenistan’ın ev sahipliğini yaptığı Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) zirvesinde yayınlanan ortak bildiriye ev sahibi Paşinyan imza koymadı. Rusya Devlet Başkanı Putin’in ve Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko’nun tepkileri ekranlara yansıdı. Paşinyan zirve sonuç bildirisinde çatışma halinde oldukları Azerbaycan’ın belgede yer almaması nedeniyle imzalamak istemediğini belirtti.
Restleşmeler daha da devam ederse, Ermenistan, Kollektif Güvenlik Örgütü Anlaşması’ndan çıkabilir. Zira 2023'te kendi topraklarında planlanan Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü tatbikatlarını yapmayı reddetti. Halbuki Rusya Savunma Bakanlığı daha önce Rus barış güçlerinin Ermenistan'daki Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü tatbikatlarına katılacağını duyurmuştu. Erevan yönetimi tarafından Rusya’ya yönelik eleştiriler devam ediyor ve Ermenistan’ın yalnız bırakıldığı iddia ediliyor. “Rus askerleri bölgedeki istikrarı sağlamada yetersiz kalacaksa yerini BM Barış Gücü’ne bırakmalı" yaklaşımı sergileniyor. Aralık ayı sonunda, barış anlaşması hazırlığı için Moskova’da yapılması planlanan Azerbaycan ve Ermenistan Dışişleri Bakanları Toplantısı'na Erevan katılmayı reddetti. Eğer Erevan KGÖA’dan ayrılırsa haliyle bu kararın Rusya için bir şok etkisi yapacağı malum.
Soçi zirvesi ve kırılma noktası: Karabağ sorunu artık tarihe karıştı
Ekim ayında, Soçi’de Ermenistan ve Azerbaycan liderleri Rusya Devlet Başkanı’nın ev sahipliğinde 3’lü bir zirve gerçekleştirdi. Zirvenin amacı 2020 ve 2021 yıllarında Karabağ konusunda varılan mutabakatların yerine getirilmesini pekiştirmekti.
Putin’le baş başa görüşen Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Erivan’ın Bakü ile ilişkiler kurulması hakkında Rusya'nın önerdiği ilkeleri desteklediğini ve Azerbaycan'la ülkesi arasındaki bölgesel ulaşım yollarını her an açmaya hazır olduklarını söyledi.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’de 3’lü zirve öncesi Putin ile baş baş görüştü. Aliyev, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkileri normalleştirme yönünde hareket etmenin vakti geldiğini vurguladı. Ermenistan'la ilişkilerin normalleşmesi için 5 temel ilke önerdi ve normalleşmenin bu ilkeler temelinde sağlanabileceğini söyledi. Fakat kırılma noktası olan ve Paşinyan’ın Soçi’den beklentilerini düşüren, Aliyev’in şu ifadeleri oldu: “Karabağ çatışması, artık tarihe karıştı. İki yıl önce çözüme kavuşturuldu. Bu bağlamda istişare edilecek bir şey yok. Fakat Ermeni-Azeri ilişkilerinin normalleştirilmesi, çok ciddi adımlar gerektiren bir format. Bu amaçlara ulaşılmasında sizin ve Rusya'nın oynayacağı aktif role güveniyoruz".
Erevan her açıdan Rusya’ya bağımlı
Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığı göz önüne alındığında, Moskova ile uzun süreli gerilimi devam ettiremez. Ermenistan için Rusya etkisini azaltmak kısa zamanda gerçekleşebilecek bir durum değil. Rusya Ermenistan’da enerji ve savunma gibi hayati iki ünitenin en büyük yatırımcısı. Ayrıca Ermenistan’ın komşuları Türkiye ve Azerbaycan’la kapalı olan sınırları nedeniyle en büyük ticaret ortağı konumunda. Paşinyan Rusya’nın bu tekelini kırabilmek için karşısına denge unsuru olarak Avrupa’yı ve ABD’yi koymak istiyor. Ancak bu çabalar az nüfus ve projelerin ekonomik olmaması nedeniyle ilerleme kaydetmiyor.
Rusya'nın Ermenistan'daki askeri üslerini eskiden beri güçlendirmesi, bu ülkeye gelişmiş silah sistemleri sağlaması, iki ülke arasında “ortak bir hava savunma sistemi” oluşturulması ve ardından da 2017 yazında “ortak bir komuta” kurgulanması gibi adımlar, her iki ülkenin “askeri” anlamda beraberliğini gerektiriyor. Yakın zamanda alternatifi bile gözükmüyor. Ermenistan'ın, Avrasya Ekonomik İşbirliği Örgütü içerisinde yer alıyor olması ve aynı zamanda bu örgütün askeri cenahtaki karşılığı addedilebilecek Kollektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'ne de üye olması (aksi gerçekleşmediği sürece) Erivan-Moskova İlişkileri'nin vazgeçilmez bir bağlama sahip olduğunu açıkça göstermektedir.
Rusya'nın, Güney Kafkasya'da diğer küresel ve bölgesel aktörlere ciddi bir üstünlüğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Rusya, tarihsel, siyasal ve askeri nedenlerden dolayı Ermenistan'ı kendisine ait bir üs gibi kullanıyor. Dahası Rusya’nın Ortadoğu’daki konumunun giderek güçlendiği bu günlerde Ermenistan, Rusya için daha da önemli bir konuma geldi/gelecek. Gümrü’de bulunan Rus Askeri Üssü, Suriye’deki üs hariç Ortadoğu bölgesine en yakın askeri merkez ve Rusya’ya bölgeye karadan ulaşım sağlama imkânı veriyor. Dolayısıyla Rusya için Ermenistan artık, klasik “arka bahçe” söyleminden çok daha fazlasını ifade ediyor.
Şimdilik enerji ve ticarette Bakü daha tercih edilir konumda
Azerbaycan gibi enerji zengini, ekonomik potansiyeli çok daha yüksek ve coğrafi konumu da daha önemli olan bir ülke dururken Moskova, Erivan’a mevcut konjonktürde ağırlık vermez. Özellikle Ukrayna krizi sonrası Moskova için yaptırımları hafifletme kanalları önem arzediyor. Ayrıca Rusya ile Türkiye arasındaki siyasal/stratejik yakınlaşmanın bir yolu yine Bakü’den geçmekte. Bir bütün olarak gerek Güney Kafkasya özeli, gerekse de Avrasya genelinde önemli bir bölgesel aktör olan Türkiye ile Rusya arasında gelişen stratejik işbirliği, Rusya'nın Azerbaycan'a ve Dağlık Karabağ Sorunu'na olan bakışını değiştirdi.
Türkiye-Rusya ilişkilerinin gelişimine paralel olarak, Rusya-Ermenistan ilişkilerinde bazı gerilimlerin ve girişimlerin yaşandığını bir gerçek. Ermenistan, Rusya'nın, Azerbaycan'a toplam değeri 5.5 milyar doları bulan silah ve mühimmat sattığını ve bu durumun Erivan ile Moskova arasındaki ittifakın doğasına aykırı olduğunu belirtiyor. Rusya ise, bu itirazlara yönelik olarak, benzer silah sistemlerinin Ermenistan'a da gönderildiğini, Moskova'nın Güney Kafkasya'daki dengeyi gözetmek zorunda olduğunu ve kendisi satmasa dahi, Bakü'nün, bu silahları başka ülkelerden alabileceğini belirterek cevap vermektedir. Moskova, aynı zamanda, Bakü'nün “stratejik bir müttefik” olduğunu da açıklamalarına eklemektedir.
Bütün bu anlatımlar ışığında her şeye rağmen Moskova, Erevan’ı daha da kendisinden uzaklaştırmadan bir denge politikası gütmeye çalışacaktır. Rusya'nın, Soğuk Savaş sonrasında, Güney Kafkasya özelindeki tartışmasız üstünlüğünü yitirmesinin ardından, özellikle Türkiye aracılığıyla, Batı'nın etkinliğinin bölgeye yansımasından endişe ettiği de bir gerçek. Ankara’nın NATO üyesi olması ve ABD/İngiltere ile kurumsal diyaloğu sık sık gündeme gelmektedir. Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan işbirliği ekseninde gerçekleştirilen projelere karşı Rusya, Ermenistan ve İran ile yakınlığını bir denge olarak görmektedir. Bütün bu nedenlerle mevcut şartlardan dolayı Moskova tercihini geçici olarak değiştirse bile uzun vadeli stratejilerde Erevan’dan vazgeçmeyecek. Gün itibariyle Rusya’da yaşayan Ermeni nüfusu Ermenistan’dan daha fazla. Aynı zamanda ülke ekonomisini ayakta tutan Rusya’daki bu diasporanın döviz aktarımı. Bütün bunların farkında olan Moskova, biraz daha üst bakış gerçekleştirerek, bazı rahatsızlıklara da ses çıkarmadan Erevan’ı bir dengede tutmaya çalışıyor.