Uçak düşürme krizinin ardından yaşanan Rusya - Türkiye gerilimi hız kesmeden tırmanmaya devam ediyor.
Uluslararası ilişkilerde söylenen her sözün, her mimiğin ve her yapılanların bir anlamı vardır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise her hareketin anlamı göründüğünden çok daha farklı olabiliyor.
Samanyoluhaber.com yazarlarından Aydoğan Vatandaş konuyla ilgili çok çarpıcı bir makale kaleme aldı. Vatandaş yazısında 'ABD’nin satranç oyunu aslında Rusya ile sınırlı değildir. Rusya vezirse, Şah, Çin’dir' diyerek asıl hedefin çok daha farklı olduğuna dikkat çekti.
İşte Aydoğan Vatandaş'ın o makalesi...
Soğuk savaş döneminde uluslararası sistem çift kutuplu güç dengesi üzerine kuruluydu. 80’lerin sonunda Sovyetlerin dağılması ile birlikte dünya tek kutuplu ABD hegemonyası altına girdi. Dünyanın bütün büyük askeri ve ekonomik güçleri bir araya gelse güçler dengesinde yine de ABD ağır basıyordu.
90’ların sonunda Rusya yavaş yavaş yeniden eski gücünü konsolide etmeye dönük ciddi ekonomik, siyasi ve askeri hamleler yapmaya başladı. ABD’nin 11 Eylül saldırılarını gerekçe gösterip Irak’a ve Afganistan’a müdahalesine mükabil, Rusya da 2008’de Güney Osetya’ya yönelik askeri harekattan çekinmedi. Bunu yakın geçmişte Ukrayna ve Kırım’a yönelik askeri hareketliği izledi.
Tüm bunların uzun bir süredir AB üyesi ülkeler tarafından ciddi bir endişeyle izlendiğini not edelim. Güç kullanarak sınırların yeniden çizilmesi Avrupalılar için 2.Dünya savaşı dönemi hatırlatıyor hiç kuşkusuz. Nitekim o dönemde de ABD askeri gücü fazla sayılmazdı. Bugün de özellikle ABD müttefiği Doğu Avrupa ülkeleri açısından bakıldığında, Rusya’nın bölgedeki askeri gücü ve manevra kabiliyeti göz önünde bulundurulduğunda, dengenin NATO güçleri aleyhine geliştiğini belirtmemiz gerekiyor.
Buna Rusya’nın 2008’den bu yana yüz binden fazla askeri hızla ve kısa sürede NATO’ya sınır bölgelere konuşlandırabilidiğini kanıtlamasını da eklerseniz, Avrupa ülkelerinin Rusya’nın askeri gücünden ve agresif yayılma arzusundan korkmakta pek de haksız olmadıklarını anlarsınız. Buna bir de Rusya’nın nükleer bir güç olduğu bilgisini de eklerseniz, Avrupa’nın Rusya konusunda mutlaka bir şeyler yapılmasında ne denli istekli olduğunu anlayabilirsiniz.
Gerçi NATO üyesi ülkelerin toplam askeri harcamaları Rusya’nın toplam askeri harcamalarından neredeyse 10 kat fazla. Ancak Rusya’nın gücü biraz önce bahsettiğim gibi kısa sürede çok büyük sayıdaki askeri gücünü hızla hareket ettirebilmesinden ve Doğu Avrupa’da NATO’nun gücünü bastırabilecek güce ve konvansiyonel kabiliyete ulaşmasından kaynaklanıyor. Rusya’nın Avrupa için oluşturduğu tehdide karşı olması gereken minimum caydırıcı ABD askeri gücünün ‘üç yüz bin’ olması gerekirken bu sayı şimdilerde ‘otuz bin’ civarında. Rusya’nın 2014 yılında Kırım ve Ukrayna krizlerinde ‘yüz elli bin’ kişilik bir askeri gücü hareket ettirebildiğini ve 72 saatte 60 bin askeri hava kuvvetleri ile konuşlandırma kabiliyeti olduğunu da hatırlarsanız, durumun ABD ve NATO açısından kaygı verici olduğunu belirtmek sanırım yanlış olmaz.
Ortadoğu’da durum farklı değil. Rusya Arap Baharı ile birlikte başlayan süreci bir Amerikan yayılmacılığı olarak algılayarak sürece tümüyle direndi. Suriye’deki tarihsel kazanımlarını da terketmeyeceğini en sert bir şekilde göstermeye kararlı.
Avrupa’da Rusya lehine ve NATO aleyhine değişen denge savaşı, Ortadoğu’da kıran kırana bir mücadeleye sahne oluyor. Burada Erdoğan son yıllarda her ne kadar ABD ve Batı karşıtı söylemlerle İslamcı tabanı mobilize etse de, gerçeğin aslında Erdoğan’ın, ABD-NATO ve Rusya arasında yaşanan bilek güreşi ya da satranç oyununda önemli bir koz ve hamle olduğunu görmek gerekiyor.
Türkiye’nin ve Erdoğan’ın bu oyundaki rolü Rusya’nın destabilizasyonudur. Türkiye’nin bir Rus uçağını düşürmesinin Rusya’nın destabilizasyonuna kuşkusuz etkisi olacaktır. Türkiye şu an Rusya’nın her an verebileceği örtülü ya da açık askeri karşılıklara karşı açık ve savunmasız durumdadır ve Türk halkı bunun bedelini ödemek zorunda kalabilir. ABD ve Avrupa bir taraftan demokrasiyi ve özgürlükleri yaymaya çalışırken, Türkiye’nin diktatörlüğe kaymasına göz yummasına bahsettiğim güçler savaşı bağlamında bakılabilir.
Amaca giden her yolu ve yöntemi mübah ve meşru gören Makyavel, Erdoğan’a ilham olmuş olabilir ama unutmamak gerekir ki Makyavel, aynı zamanda Batıda realist uluslararası ilişkiler teorisinin önemli ilham kaynaklarından biridir.
Gücü araç değil, amaç olarak gören ve hayatlarının gayesi olarak gören devlet ve liderlerin yöntemde buluşması şaşırtıcı değildir.
ABD’nin satranç oyunu aslında Rusya ile sınırlı değildir. Rusya vezirse, Şah, Çin’dir.
Suriye’de verilen mücadele aslında bir gelecek savaşıdır.
Suriye düşerse, İran düşer ve ABD, Çin’in en önemli enerji kaynağı olan İran’ı ve dolayısıyla da Çin’i kontrol edebilir.