Amerikan Alman Marshall Fonu adlı düşünce kuruluşunun Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, Türkiye’yle ABD arasında S-400’ler konusunda yaklaşan krizden kaçınmanın artık mucizelere kaldığını söyledi.
Amerikanın Sesi'nde
Mehmet Toroğlu imzasıyla yer alan habere göre Ünlühisarcıklı, gelinen durumdan iki tarafın da sorumlu olduğunu belirtirken, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde Brunson krizi sırasındakinden daha sert yaptırımlara maruz kalabileceği ve bir büyük ekonomik sarsıntı daha geçirebileceği görüşünü dile getirdi.
Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satin alma planlarında geri adım atma sinyali vermemesi, buna tepki gösteren Amerika’nın da Türkiye’yi NATO bünyesindeki F-35 uçaklarının üretimi ve satışı programından çıkarma tehdidi giderek krize dönüşüyor.
‘Uçurumun kenarına geldik’
Konuyu VOA Türkçe muhabirine değerlendiren Ünlühisarcıklı, ‘Uçurumun kenarına kadar geldik ilerlemeye devam ediyoruz ve geri dönmek her iki tarafta da çok güçlü bir siyasal irade ve her iki tarafın da bazı geri adım atmasına bağlı. Ben bunu kolay görmüyorum’ diye konuştu.
Ünlühisarcıklı, tarih ilerledikçe Türkiye’nin S-400 alımından olası vazgeçmesinin maliyetinin de arttığına işaret ederek, ‘’Putin de şaka değil, kaplan besliyor. Bu önemli bir sembolizm. Dolayısıyla Türkiye'nin artık S-400 alımından vazgeçmesi doğrusu zor’ ifadesini kullandı ve Türkiye’deki en üst makamlarca zaten bu konuda geri atılmayacağı yönünde net mesajların verildiğini anımsattı.
Amerika tarafında durum ne?
Amerika tarafında da hem yönetim hem de Kongre’nin Türkiye’yi F-35 programından çıkarmakla tehdit eden açıklamalar yaptığına dikkati çeken Ünlühisarcıklı, ‘’Ayrıca Başkan'a, Beyaz Saray'a güvenmeyen Kongre burada Başkan'ın manevra alanını kısıtlayacak şekilde yasalar da çıkartıyor. Yani Türkiye'nin F-35 programından çıkarılmasını bir anlamda otomatikleştirmeye, Başkan'ın iradesine bırakmamaya çalışıyorlar’’ diye konuştu.
Kongre’nin çıkardığı, kısaca CAATSA olarak bilinen Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası’na atıfta bulunan Ünlühisarcıklı, ‘’Bu yasa da aslında Kongre Trump'a güvenmediği için çıkmıştı. Rusya'nın Kırım'ı işgalinden sonra Trump'ın buna gereken tepkiyi göstermeyeceğinden endişe eden Amerikan Kongresi bu yaptırım yasasını çıkartmış ve Rus savunma sanayiine kayda değer katkıda bulunan bütün ülkelerin bu yaptırıma tabi tutulacağını yasaya bağlamıştı. S-400 alımının da Rus savunma sanayiine kayda değer bir katkı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor’’ dedi.
CAATSA yaptırımları ne getiriyor? Türkiye nelerle karşılaşabilir?
Ünlühisarcıklı sözkonu CAATSA yaptırımlarıyla ilgili şu bilgileri verdi:
‘’CAATSA yasası Başkan'a 12 maddelik bir yaptırım paketi sunuyor ve diyor ki ‘bunlardan en azından beşini seçmek zorundasın’. Bunlardan bir bölümü sembolik olabilir. İşte belli personelin Amerika'ya seyahatine izin verilmemesi gibi. Bir bölümü çok ciddi olabilir, mali yaptırımlara kadar gider.
Bence Başkan muhtemelen Türk ekonomisine en az zarar verecek, ilişkileri en az gerecek olanları tercih edecektir ama bu çok da fark etmiyor çünkü Ağustos ayında Brunson krizine geri dönersek, hangi yaptırımları uyguladı ABD? Zaten ABD'ye gitme planı bulunmayan içişleri ve adalet bakanlarının Amerika'ya gitmesini yasakladı. Amerika’da zaten mal varlığı olmayan içişleri ve adalet bakanının Amerika'daki mal varlıklarını dondurdu. Yani bu aslında etkisi sıfır olan bir yaptırım. Bir de Türkiye'den Amerika'ya olan demir çelik ihracatına ilave gümrük vergisi koydu ama bunu zaten yapacaktı Almanya'ya da yaptı, başka ülkelere de yaptı. Türkiye'nin Amerika'ya yaptığı demir çelik ve alüminyum ihracatı Türkiye'nin toplam ihracatı içinde gözardı edilebilir bir rakamdı. Dolayısıyla aslında Amerika'nın Türkiye'ye uyguladığı yaptırımların içi boştu. Ama bu içi boş yaptırımlar bile Ağustos ayında Türk ekonomisi allak bullak etti.’’
‘’Türk ekonomisi maalesef çok büyük bir sarsıntı daha geçirecek’’
Amerikan Alman Marshall Fonu Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı
Ünlühisarcıklı, şimdi S-400 krizinden dolayı Amerika’nın ‘’içi o kadar da boş olmayan’’ yaptırımlar getirebileceği görüşünü dile getirerek, geleceğe yönelik şu öngörülerde bulundu:
‘’Türk ekonomisi zaten kırılgan durumda. Ben size neler olacağını düşündüğümü söyleyeyim: Türk ekonomisi maalesef çok büyük bir sarsıntı daha geçirecek ve Türk halkı haklı olarak bunun Amerika'nın yaptırımlarının sonucu olduğunu bilecek ve hak vermeyecek Amerika'nın yaptırımlarına. Dolayısıyla Türkiye'deki anti-Amerikancılık daha da artacak.
Tabii şimdi Türkiye'nin F-35 programından çıkartılması bir emsal karardır. Muhtemelen Türkiye gelecekte ağ temelli olan ileri teknoloji olan bütün NATO savunma sanayii projelerinden dışlanacaktır. Hatta o kadar teknolojik olarak ileri olmayan birtakım projelerden de dışlanması, NATO ülkelerinden savunma ihtiyaçlarını tedarik etmede zorluklar yaşaması muhtemel. Bunun sonucu ne olacak? Türkiye NATO dışındaki ülkelere, başta Rusya ve Çin olmak üzere daha da bağımlı hale gelecektir. Rusya zaten Türkiye'de çok güçlü bir etki operasyonunu gerek siyasi mekanizma üzerinde gerek toplum üzerinde sürdürüyor. Rusya daha iyi bir imkan bulacaktır bu mekanizmayı sürdürmek ve Türkiye'yi Batı'dan daha da uzaklaştırmak üzere. Bu aslında Türkiye'yi uzun yol bağımlılığına sokacaktır. Yani ne Türkiye'deki hükümet ne Amerika'daki yönetim ne herhangi bir NATO ülkesindeki yönetim Türkiye'nin NATO'dan uzaklaşmasını istemese de hiç kimsenin istemediği bir durum, bu uzun yol bağımlılığı uzun vadede Türkiye NATO'dan kaçınılmaz olarak uzaklaştıracaktır. Bu, Türkiye'nin NATO'dan çıkmasıyla sonuçlanmayabilir ama NATO'yla Türkiye arasında olan güvensizlik ve bunun sonuçları...’’
‘’Bütün bu gelişmelerin tek bir kazananı olacak: Rusya. Hem Türkiye, hem ABD kaybedecek’’
Bütün bu gelişmelerin vuku bulacağı arka plan çerçevesine dikkati çeken Ünlühisarcıklı, ‘’Gittikçe saldırganlaşan, Akdeniz'deki ve Ortadoğu'daki varlığını güçlendiren ve bunu da Karadeniz üzerinden özellikle Kırım üzerinden yapan bir Rusya'ya karşı NATO eğer bir strateji geliştirecekse, bu stratejinin aslında en stratejik parçası Türkiye olacakken işte Türkiye'nin isteksizleşeceği bu anlamda ve Türkiye'nin herhangi bir güvenlik taahhüdünü müttefiklerinden görmediği için Rusya'yla bir gerilim yaşamaktan maksimum kaçınacağı bir ortamda (olacak). Yani bütün bu gelişmelerin tek bir kazananı olacak Rusya. Hem Türkiye kaybedecek hem ABD kaybedecek.’’
‘’Gelinen durumdan iki taraf da sorumlu’’
Ünlühisarcıklı, durumun bu hale gelmesinden iki tarafın da sorumlu olduğu. Hem Türkiye hem ABD’nin büyük bir rehavet içinde davrandığını ve birbirini hafife aldığını söyledi. Ünlühisarcıklı şunları kaydetti:
‘’ABD büyük bir rehavet içinde davrandı. Türkiye 2013 yılında aslında Amerika'dan Patriot teklifi istemişken kabul edilebilir bir teklifi ABD Türkiye'ye bir iki ay önce yaptı. Aradan o kadar uzun zaman geçti şu son yapılan teklif Türkiye’ye değil 10 yıl önce, iki yıl önce yapılsaydı, üç yıl önce yapılsaydı zaten bu S-400 konusu gündemde bile olmayacaktı. Dolayısıyla Amerika burada Türkiye'yi hafife aldı, biraz adam sendecilik yaptı bu konuda.
Türkiye'ye gelecek olursak Türkiye de aslında Amerika'yı hafife aldı ve adam sendecilik yaptı. Amerika'nın eninde sonunda bu yaptırımları uygulamayacağına Türkiye inandı çünkü Türkiye'de şöyle bir yaklaşım var, iki testi çarpıştığı zaman büyük olan daha fazla kaybeder ikisi de kırıldıysa. Olabilir ama büyük olanın da kaybetme marjı daha fazladır. Türkiye kendi stratejik önemine güvenerek Amerika'nın bu yaptırımları uygulamayacağını düşündü. Biraz konuyu bilenler, işin içinde olanlar bunun böyle olmadığını anlatmaya çalıştıysa da Ankara'da etkili olmadı. Dolayısıyla her iki taraftaki rehavetin sonucu bu duruma geldik. Ve ben bu durumdan, artık yaklaşan krizden kaçınmanın mucize olacağını düşünüyorum. Mucizeler oluyor, olabilir ama artık mucizelere bağlı olur.’’