CHP Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, Türkiye'de kronikleşmiş bir eşitsizlik ve adaletsizlik sorunu olduğunu belirtti. Böke, "Sadece hukuki adalet değil, sosyal ve ekonomik adalet de Türkiye'de tamamen zedelenmiş vaziyette. Ekonomik politikalarımızın ilk amacı, bu adaletsizliği hızlı gidermek." dedi.
İzmir'de CHP 2. bölge 1. sıradan milletvekili adayı olan Selin Sayek Böke, Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirinin sorularını cevapladı. Aday gösterilmesiyle ilgili soruya Böke, "Hem çok heyecanlıyım hem çok onur duyduğum bir şey. Bir Türkiye vatandaşı olarak temsiliyet yetkisine aday olmuş olmak hakikaten çok onur verici bir şey. Çok heyecan duyuyorum." ifadelerini kullandı.
CHP'nin ekonomik planlarıyla ilgili bir soruya Böke, Türkiye'nin esas sorunları hiç tartışmadığını, ülkenin esas meselesinin şu an tamamen ekonomik olduğunu vurguladı. Bunu siyaset tartışmalarıyla gölgelemeye çalışan bir çaba olduğuna dikkat çeken Böke, o çabanın altında yatan sıkıntıları su yüzüne çıkarmanın birinci görevleri olduğunu; ikinci görevlerinin ise su yüzüne çıkarılan bu sorunlara çare ve merhem oluşturmak olduğunu ifade etti. Siyasetçinin temel görevinin de bu olduğunu kaydeden Böke, CHP'nin iktidarında uygulayacağı ekonomik politikalarının da bu yönde hazırlandığını belirtti.
'TEMEL SORUN TAMAMEN EKONOMİK'
Türkiye'nin 2014 yılında yüzde 2,9 büyüdüğünü anlatan Selin Sayek Böke, "Yüzde 2,9 büyüme demek, esasında vatandaşın fakirleşiyor oluyor demek. Aynı anda Türkiye'de yüzde 10'un üzerinde bir işsizlik var. Gençler arasında yüzde 20'nin üzerinde bir işsizlik var. Vatandaşın sorunu ne diye baktığınızda, temel sorun tamamen ekonomik. Gelir elde edemiyoruz, hayat çok pahalı, elde ettiğimiz gelirle mutlu bir yaşam sağlamak için imkan yok. Bunun ötesinde yarına dair bir güvence sağlayacak iş bulma imkanları da Türkiye'de çok sınırlanmış durumda." diye konuştu.
Türkiye'de kronikleşmiş bir eşitsizlik ve adaletsizlik sorunu olduğunu vurgulayan Böke, sadece hukuki adalet değil, sosyal ve ekonomik adaletin de Türkiye'de tamamen zedelenmiş olduğunu söyledi. Ekonomik politikalarının ilk amacının bu adaletsizliği hızlı gidermek olduğunu dile getiren Böke, bunun için emekliye iki maaş ikramiye dediklerini kaydederek "Hayatı göz önüne alan, yakıp yıkmayan, insanları barındıran, genci, kadını dahil eden, doğusunu-batısını kuzeyini-güneyini ayrıştırmayan bir ekonomik model bizimki." ifadelerini kullandı.
Başbakan Davutoğlu'nun "Emeklilere 100 TL zam yapacağız." açıklamasıyla ilgili ise Böke, "12 yıldır düşünmeleri gereken bir meseleye dair düşündürmüş olmak bizim açımızdan sevindirici bir haber. 12 yıldır orda oturuyorlar, görmüyorlar mı bu sorunu? Sorun orda. Üstelik bu soruna önerilen çözüm de her zamanki gibi iktidarın geçici yaklaşımlarından biri. 'Yara bandını takalım devam edelim' diyen bir yaklaşım. İki tane maaş ikramiye çok özel bir şey esasında. Meselemiz öyle 50 lira, 100 lira maaş artışı değil. Nedir; bunlar bayramlardır. Bizim için geleneği, aileyi, birlikteliği, toplumsal değerleri barındıran önemli bir günün öncesinde bu ikramiyeyi vermenin sadece ekonomik bir olgu olmadığını, aynı zamanda sosyal bir olgu olduğunu anımsatıyoruz ve 100 liranın çok daha üzerinde düzeltme yapmış oluyoruz esasında emeklilerin maaşlarında." dedi.
'BU DİL TOPLUMSAL BARIŞI ZEDELEMEKLE KALMIYOR CEBİMİZİ DE YOK EDİYOR'
Toplumdaki gerilime ilişkin bir soruya da Böke, "Toplum içerisindeki barışın zedelenmiş olmasının tek sorumlusu AKP ve Cumhurbaşkanının kullandığı dildir. Esasında Türkiye birlikte yaşamaya çok hazır ve uzlaşı ile iş yapabilen kültürü doğasında barındıran bir ülke iken bunun böyle olmaması için tamamen siyasi hesaplarla gayret gösteren bir iktidar, toplumsal barışı eliyle ufalıyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bana soruyorlar, neden siyasete girdin, niçin heyecan duyuyorsun diye. Duyduğum heyecan tam da bu. Bizim ihtiyaç duyduğumuz şey birbirimizi duyabilmemiz, konuşabilmemiz, ortak çözümler üretebilmemiz. Şu anda toplumu değişik açılardan bölmüş olan bu yaklaşımı değiştirebilecek olan bizim iktidarımız... Bu dil değişebilir, değişirse de toplumsal barışın gelmemesi için de hiçbir sebep yok. Bunun ekonomik maliyetleri de gözüküyor. Siyasetle kapatılmaya çalışılan şey tamda bu... Bu dil sadece toplumsal barışı zedelemekle kalmıyor, toplumsal barışı yok ederken aynı zamanda cebimizi de esasen yok ediyor." şeklinde konuştu.
'GERGİN ORTAMI ÇÖZECEK OLAN İKTİDARIN DİLİNİ YUMUŞATMASIDIR'
"Bu gerginleşmiş ortamda sesinizi duyurabileceğiniz formları da aynı şekilde ufalamış bir iktidardan bahsediyoruz." diyen Böke, medya başta olmak üzere değişik mecralarda yer bulmanın çok zorlaştığına dikkat çekti. Gergin ortamı çözecek olanın iktidarın dilini yumuşatması olacağını belirten Böke, işlerin masa başında çözülmesi taraftarı olduklarını ve Parlamento'da temsiliyetin çok önemli olduğunu vurguladı.
Milletvekili adayı belirlemede esasında ön seçim yapılması gerektiğini belirten Böke, her partinin ön seçim yapması halinde bütün kırgınlıkların da ortadan kalkacağına inandığını ifade ederek, "Bana sorarsanız; önce benim bu seçimden geçmem gerekiyor ama ön seçimi çok kıymetli buluyorum ve her tür seçiminde esasında bu kırgınlıkların olmaması için önemli olduğunu düşünüyorum. Emek vermeye hep birlikte devam edeceğiz." dedi.
Ekonomiyle ilgili en çok profesyonel iktisatçı aday gösteren partinin CHP olduğunu savunan Böke, 15 adayın seçilebilir yerlerden aday gösterildiğini kaydetti. Çok kuvvetli bir ekonomi ekibi olduğunu belirten Böke, CHP'nin bu konuda 10 adım önde olduğunu vurguladı. Kadınların rolünün gittikçe daha çok artması gerektiğini düşündüğünü dile getiren Böke, büyük illerde CHP'nin ilk sıralara kadın aday konulmasının müthiş bir olumlu sinyal olduğunu kaydetti.
'İKTİDARIN AÇIKLADIĞI PAKETLER İSTANBUL'U GÜÇLENDİRECEK ADIMLAR'
Çözüm sürecinin ekonomik boyutuna ilişkin bir soruya ise Böke, hükümetin hiçbir politikasına bütüncül bir yaklaşımla bakmadığını ifade etti. Çözüm sürecinin en önemli kısımlarından bir tanesinin ekonomi olduğuna dikkat çeken Böke, şöyle devam etti: "Çözüm süreci sadece bir siyasi temsiliyet, sadece bir sosyal olgu, sadece bir toplumsal barış projesi değildir; aynı zamanda ekonomik unsurları da içinde barındıran bir süreç olmalıydı. Halbuki bu kapalı kapılar ardında geçtiği için zaten detayını bilmiyoruz ama yine bütüncül yaklaşımdan uzak hem bütün paydaşları dahil etmeyen hem de soruna bütünüyle bakmayan bir yaklaşım. Bizim için Türkiye'nin ekonomisini tek bir ile yığma gayreti içerisinde olan ekonomi politikalarının değişmesi çok önemli. Şu anda açıklanan tüm teşvik paketleri, son dönemde telaşla ortaya atılmış olan bütün istihdama yönelik paketler İstanbul'u güçlendirecek adımlar olmaya devam ediyor. Eğer gerçekten bir çözüm arayışı varsa iktidarda, ki bizim amacımız bu olacak, o zaman Türkiye'nin doğusu, batısı, güneyi, kuzeyini ayırt etmeden kamunun özel sektöre öncü rol oynaması gerektiğini düşünüyoruz. Eğer kamu yoksa ve özel sektör doğuya yatırım yapmıyorsa; o zaman kamu orda çok aktif bir rol üstlenmeli. Çözüm sürecini bundan ayrı yürütüyor olmaları zaten yine bir vizyonsuzluk göstergesi. Bizim en temel yaklaşım farkımız, o bütünsel yaklaşım tarzı olacak. Bizim için toplumsal barış, sadece bir etnik veyahut kimliksel veyahut da farklı sebeplerle değişik temsiliyet ihtiyacı duyan grupların Meclis'te temsiliyeti değil; aynı zamanda coğrafi bölgelerin de birbirinden uzaklaşmasına engel olacak kamu yatırımlarında öncelemekten geçecek. Onun için çözüm sürecinin önemli bir ayağını, ekonomi olarak da yeniden tanımlamak için iktidarı bekliyoruz." CİHAN