Şafak Sezer'i hiç böyle görmediniz

Şafak Sezer'i hiç böyle görmediniz
‘Kutsal Damacana’ ile ilk kez başrolde izleyici karşısına çıkmaya hazırlanan Şafak Sezer, filmde, hayatını gemilerde tayfalık yaparak geçiren Fikret’i oynuyor.
Sahte bir papazın komik ve sihirli macerasını mizahi bir üslupla perdeye taşıyan Sezer, “Daha önceki filmlerimde hep kalabalık kadrolarla rol aldım. Bu, ilk başrolüm. Sorumluluğum da büyük. 24 saat bu filmi düşünüp içinde yaşadım. Ama şunu söyleyim; daha önce beni hiç böyle görmemiştiniz.” diyor. Bakmayın kutsal olduğuna, bu ‘Damacana’ çok su götürür Hayatını gemilerde tayfalık yaparak geçiriyordu Fikret. O liman senin bu liman benim... Mutsuzdu, ama umudunu da hiçbir zaman yitirmemişti; ‘Bir gün felek bana da gülecek.’ diyordu saf arkadaşı Asım’a... İkilinin yüzüne şans, semtlerindeki kilisenin papazı Arti’nin Vatikan’a gitmesiyle güldü. Fikret’i kilisenin papazı sanan bir ailenin başlarına gelmedik kalmadı. Tabii ki Fikret’in de... Şafak Sezer’in başrolünü oynadığı ‘Kutsal Damacana’da sahte bir papazın komik ve sihirli macerası perdeye taşınıyor. Sürprizini bozmamak için filmi fazla anlatmıyor başrol oyuncusu Şafak Sezer (Fikret). Anlaşılan filmin vizyona gireceği 20 Aralık’ı beklememiz gerekecek. Batıl inançların eğlenceli bir hicvi olan film, baştan sona komedi tarzında. ‘Kutsal Damacana’yı önemli kılan diğer bir özellik de Sezer’in ilk kez bir başrolde yer alması. Hababam Sınıfı’nın bütün serilerinde rol alan, Maskeli Beşler, G.O.R.A., Rus Gelin gibi filmlerdeki rolleriyle seyirciyi salonlara çeken Sezer’e ‘Kutsal Damacana’yı sorduk. Heyecanlıydı belki, ama ‘Beni hiç böyle görmediniz.’ diyecek kadar da güveniyordu oyunculuğuna... Sayısız projede yer aldınız. Ancak ‘Kutsal Damacana’ ilk başrol oynadığınız film. Ne hissediyorsunuz? Evet, ilk kez tek başıma bir filmin başrolünü üstlendim. Bu da bana inanılmaz bir sorumluluk duygusu verdi. Daha önceki filmlerimde hep kalabalık kadrolarla rol aldım. Bu film farklı. 24 saat bu filmi düşünüp içinde yaşadım. Çekimlere başlamadan bu filmi defalarca hem kafamda hem de dost meclislerinde oynadım. Sonucunda da gerçekten güzel bir film çıktı ortaya. Övünerek söyleyebilirim ki Şafak Sezer’i hiç böyle görmemiştiniz. Proje nasıl ortaya çıktı? Projenin fikir babalarındanım. ‘Şeytanteper’ adıyla yazmaya başladık, sonra kahramanının özelliklerinden dolayı adını ‘Terso’ olarak değiştirdik. Sonrasında da ‘Kutsal Damacana’ isminde karar kıldık. Adını duyup da gülümsemeyen birine rastlamadım. Senaryo bitiminde 1-2 yapımcıyla buluşup konuştuk. Ama en sonunda Zero Film Şenol Zencir’de karar kıldık. Hababam Sınıfı Merhaba filminde beraber çalışmıştık. Bundan öteye de çok iyi bir dostluğumuz vardı. Adınız komedi ile özdeşleşti. Bu sizin için tehlike mi? Aksine komedyen olmakla, ülkemin insanını güldürmekle övünüyorum. Sokağa çıktığımda insanların bana bakışları onları mutlu ettiğimi hissettiriyor. İnsanlara hayatın içinde tebessüm edebileceği küçücük molalar verdirebiliyorsam ne mutlu bana. Ülkemizde batıl inançlara son yıllarda maalesef fazla ilgi var. Bunlardan da esinlendiniz mi? Bunlardan esinlenmeler var, ama asıl yapmaya çalıştığımız Yeşilçam’da da örneklerini görebileceğimiz “yerli malı korku” filmlerinden birinin komiğini yapmaktı. Yabancı filmler izledik ve “Bizde olsa nasıl olurdu?” sorusundan yola çıkarak bu senaryoyu yazdık. Ahmet Yılmaz 25 yıldır Leman’da çiziyor. Müthiş bir birikmi var. Buna içinde benim de yer aldığım ekip de katkıda bulununca gülmekten karnınızın ağrıyacağı bir hikayeye ulaşıldı. Son yıllarda sinemada dram çok işlendi. Hatta “G.O.R.A.’dan sonra komedi gelmez” deniyor. G.O.R.A.’dan sonra içinde benim yer aldığım 5 film var. Bunlar komedi ve 3’ü o yılın seyirci rekortmeni filmler. Zaten box office’e bakarsanız komedilerin seyirci sayısının açık ara önde olduğunu görürsünüz. Babam ve Oğlum filminin başarısını yadsımıyorum; ama böyle filmler 10 yılda bir çıkar ve tahminlerin üstünde iş yapar. Bunun dışında Eşkıya, Kurtlar Vadisi Irak var. Filmde bir papazı oynuyorsunuz. Nasıl karşılanır, eleştiri olur mu? Sinema bir kurmaca ve biz de hayal dünyamızda böyle bir komik durumu canlandırıp hayata geçirdik. Alay ettiğimiz bir şey yok. Zaten inançları yüksek biri olarak senaryoda böyle bir şeyin olmasına izin vermezdim. Çekimler için Sarıyer’de kilisede çalıştık. Kapıdan girer girmez arkadaşlarıma ilk uyarım “Burası bir ibadethane, nasıl ki bizim camilerimizde kimsenin kötü bir şey yapmasına izin vermiyorsak burada da aynısını yapalım.” oldu. Fikret karakteri sizde ne çağrıştırıyor? Fikret aslında çok iyi bir adam ama her Türk gibi duygusal. Yaptıklarını kendi de tasvip etmiyor, ama yaşadığı koşullar onu böyle olmaya zorlamış. Finalde gerçek Fikret’in nasıl adam olduğunu anlıyoruz. Severek oynadım. Okuyuculardan isteğim, gidip bu filmi izlesinler ve doyasıya gülsünler. Çalışırken de güldünüz mü? Zekeriyaköy’de ev çekimleri yapıyorduk. Bazı günler gülmekten çalışamadık. Çektiğimiz planı defalarca seyredip yerlerde yuvarlanarak güldük. Daha komik nasıl olur diye defalarca tekrar yaptık. Settar (Tanrıöver) Abi, Erdal (Tosun) Abi daha önce beraber çalıştığım insanlardı, ne kadar iyi oyuncu oldukları tartışılmaz, ama Yıldırım Memişoğlu (Ali Desidero) beni en çok şaşırtan isim oldu. Bunun dışında Eyşan Özhim, Berivan Karaman ve BKM Mutfak’tan kadromuza kattığımız Büşra Pekin, Ersin Korkut, Önder Açıkbaş, Şahin Irmak, Murat Eken gerçekten çalışılması gereken insanlar. ZAMAN/CUMAERTESİ
27 Ekim 2007 15:20
DİĞER HABERLER