[Safvet Senih yazdı ] Mücedditler

Afyon Mahkemesi sırasında Hapishanede, Üstadın verdiği “El-Hüccetü’z-Zehra ve Zühretü’n Nur” dersini dinleyen talebeleri namına Ahmed Feyzi Kul.
SAFVET SENİH - SAMANYOLUHABER.COM 


Ahmed Feyzi Kul Ağabeyimiz Şualar kitabında “Risale-i Nur Nedir?”  ve Hakikatler Muvacehesinde  “Risale-i Nur ve Tercümanı Ne Mahiyettedirler?”  Diye Bir Takriznâmedir. Başlıklı yazısında şöyle diyor:
“Her asır başında hadisçe geleceği müjdelenen dinin yüksek hâdimleri, din konusunda bid’atçı değillerdir. Bilakis dini milimi milimine yaşayan, ittiba eden zâtlardır. Yani kendilerinden ve yeniden bir şey ihdas etmezler, yeni ahkâm getirmezler. Dinî esaslara ve hükümlere ve Muhammed Aleyhisselamın sünnetlerine harfiyyen tâbî olup uyma yoluyla dini takvim (en ideal hale  getirme) ve tahkim (sağlamlaştırma)..  ve dinin hakikat ve asliyetini izhâr..  ve o karıştırılmak istenilen bâtıl şeyleri kaldırma ve ibtal..  ve dine gelen tecavüzleri red ve imhâ..  ve İlâhî emirleri ikâme (yerleştirilip oturtma)..  ve İlahî hükümlerin şeref  ve ulviyetini izhâr ve ilân ederler. Ancak esas tavrı bozmadan ve aslî ruhu rencide etmeden yeni izah tarzlarıyla, zamanın anlayışına uygun yeni ikna usulleriyle ve yeni tevcihat ve tafsilat ile vazife ifâ ederler.
“Bu Rabbanî memurlar, fiiliyatlarıyla ve amelleriyle de memuriyetlerinin tasdikcisi olurlar. Salâbet-i  imaniyelerinin (imanî bağlılıkların kararlılık, sağlam duruşlarının) ve ihlaslarının aynadarlığını bizzat ifâ ederler. İman mertebelerini fiilen izhar ederler. Muhammedî ahlâkın (S.A.S.)  tam âmili Ahmedî üslub ve tarzın  (S.A.S.) ve Peygamberi vasıfların (S.A.S.)  hakiki temsilcisi olduklarını gösterirler. Hülasâ, amel ve ahlâk bakımından ve sünnet-i nebeviyyeye (S.A.S.)  ittiba ve tam sarılma cihetinden Ümmet-i Muhammed’e (S.A.S.)  tam bir hüsn-i misal olurlar ve uyulup peşlerinden gitmeye numune teşkil ederler. Bunların Allah’ın Kitabı Kur’an’ın tefsiri ve dînî hükümlerin izahı ve zamanın fehmine ve ilim mertebesine göre tevcih ve yönlendirme tarzı sadedinde yazdıkları eserler; kendi şahsî ve nefsî anlayışlarının ve yüce zihin güçlerinin mahsülü değildir, kendi zekâ ve irfanlarının neticesi değildir. Bunlar doğrudan doğruya vahiy menbaı olan Peygamberlik âleminin tertemiz, pırıl pırıl sultanı Efendimizin (S.A.S.) mânevî ilhâm ve telkinatıdır. Celcelûtiye, Mesnevî-i Şerif ve Fütuhu’l-Gayb ve emsâli eserler, hep bu nevidendir. Bu kudsî eserlere o şanı yüce zatlar ancak tercüman hükmündedirler. Bu mukaddes zatların o seçkin eserlerinin tanziminde ve beyan tarzında bir hisseleri vardır. Yani bu kudsi zâtlar, o mânânın mazharı, aynası ve yansıma noktası hükmündedirler.
Risale-i Nur ve Tercümanına gelince; Bu şanı yüce eserde şimdiye kadar emsaline rastlanmamış ulvî bir FEYİZ ve sonsuz bir KEMÂL  mevcut olduğundan..  Ve hiçbir eserin nâil olmadığı bir şekilde İlahî meşale, hidayet güneşi, pırıl pırıl saadet olan Kur’an’ın feyizlerine vâris olduğu müşahede edildiğinden; onun esası tamamen Kur’an’a ait bir Nur olduğu.. ve Allah’ın veli kullarının eserlerinden ziyade Muhammedî Nurların FEYZİ  (S.A.S.) uhdesine aldığı..  Peygamberlik âleminin tertemiz, pırıl pırıl sultanının ondaki hissesi, alâkası ve kudsî tasarrufu evliyâullah’ın eserlerinden ziyade olduğu..  ve onun mazharı ve tercümanı olan mânevî zâtın (Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin)  mazhariyeti ve kemâlâtı ise, o nisbetle âlî ve emsâlsiz olduğu, güneş gibi âşikar bir hakikattır. (…)
“Âlî meziyetleri ve ilmî faziletleriyle de din-i Muhammedînin (S.A.S.)  neşrinde ve isbatında tam bir kemâl halinde ortaya çıkmış olan böyle bir Zât, elbette Peygamberlerin Efendisinin (S.A.S.)  en yüksek iltifatına mazhar.. ve en âlî himaye ve himmetine nâildir. Ve şüphesiz o Nebiyy-i Akdesin (S.A.S.)  emir ve fermanıyla yürüyen..  ve tasarrufuyla hareket eden..  ve O’nun Nurlarına ve Hakikatlarına vâris ve ayna olan asil sıfatlara sahip olan yüce bir zattır.
“Muhammedî nurları (S.A.S.)  Ahmedî irfan ve ilimleri (S.A.S.) İlahî meşalenin feyizlerini en şaşaalı bir şekilde parlatması  ve Kur’an ve Hadise ait riyazî işaretlerin kendisinde nihayet bulması itibarı ile o Zât, iman hizmeti noktasında risaletin parlak bir aynası..  ve risalet ağacının son bir nurlu meyvesi..  ve risalet lisanının irsiyet noktasında gerçekleri söyleyen ağzı..  İlahî meşalenin iman hizmetli cihetinde saadetli bir taşıyıcısı olduğuna şüphe yoktur.”
Afyon Mahkemesi sırasında Hapishanede, Üstadın verdiği “El-Hüccetü’z-Zehra ve Zühretü’n Nur” dersini dinleyen talebeleri namına Ahmed Feyzi Kul. 
03 Haziran 2020 12:10
DİĞER HABERLER