Binali Yıldırım'ın ABD'ye gerçekten neden gittiğini bilmiyoruz, en azından resmi açıklamalardan anlayamıyoruz. Ancak güçlü tahminimiz herkesin malumu...
Ali Uyandıran / Samanyoluhaber.com
Düşük profilini öne çıkarmak için sanki özellikle uğraşıyor.
Washington sokaklarında tek başına gezerken, kah bir anıtın önünde, kah bir parkta bankta otururken beresiyle verdiği pozlar resmi ziyarete çıkmış bir Başbakan'dan ziyade yurtdışındaki torununu sevmeye gelmiş emekli amca manzarası sergiliyor.
Aslında kamuoyuna açıklanan resmi bir amacı var gezinin. Bildik cümlelerle terörle mücadele, bölgesel işbirliği, Gülen'in AKP'ye teslim edilmesi gibi. Ancak gezideki en önemli görüşme olan Başkan yardımcısı Pence ile olan buluşma bitip sonrasında yapılan açıklamada iş kilitleniyor.
Pence, muhatabını herkesin bildiği konularda (basın özgürlüğü, Türkiye'de tutuklu Amerikalılar vs) diplomatik üslubun dışına çıkarak eleştiriyor. Yıldırım da resmi programda olmayan başlığı açıveriyor: Zarrab davası.
Bu dava ilişkilerimizi bozmasın diyor, bu deliller de zaten doğru dürüst toplanmamış diyor... Diyor da diyor.
Hemen burada hatırlayalım. Erdoğan-ABD gerilimi yükseldiği günlerde Amerikalı yazar David Ignatius'a sızdırılan ve Erdoğan'ın Obama'nın kafasını 45 dakika ütülediği 'Zarrab'ı bize verin, Savcı Bharara'yı kovun' görüşmesini
deşifre ettiği yazıyı... Erdoğan'ın sonrasında Trump nezdinde girişimleri (Flynn davasında detayları öğrendik) olsa da tam saha presi Obama ve ekibine yaptığını anlıyoruz. O yazıda ilginç detaylardan biri de Emine Erdoğan'ın sırf Zarrab davasıyla ilgili ricacı olmak için dönemin Başkan yardımcısı Joe Biden'in eşiyle özel olarak yaptığı konuşmaydı.
Eşini bile ikna için kullanarak sonuç alacağını sanan kasaba politikacısı zekadan 'bir de bizim düşük profilli gitsin konuşsun' denemesini beklememek hata olurdu zaten.
Binali Yıldırım'ın ABD'ye neden geldiğine dair bir tek mantıklı analiz okumadık.
Tuhaf şekilde bir gün sonraya ertelenen Pence ile olan randevu, bu yüzden Başbakan'ın günü park-bahçe gezerek değerlendirmesi ve ona hiçbir Amerikalı yetkilinin eşlik etmemesi, sonrasında önemli hiçbir kazanım olmadan sadece AKP'ye yakın kuruluşların ya da elçiliğin organize ettiği toplantılarda boy gösterip geri dönme takvimi. Ne vize krizi aşıldı, ne de elle tutulur bir sıcaklık tesis edildi. Bomboş bir gezi tabiri caizse.
Bir önceki Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun harcanma gerekçelerinden birinin kendi başına müstakil ABD ziyareti yapma planı olduğunu da özellikle
belirtmek lazım. Erdoğan'ın belirlediği gündemin dışında iş yapmaya kalkan olursa alıyor ağzının payını yani.
Yıldırım 'niye ABD'ye gitti?' sorusunun en tatmin edici cevabı galiba tahmin edeceğiniz gibi Zarrab soruşturması ve yaklaşan ama boyutları kestirilemeyen davanın dünyada oluşturabileceği sarsıntı dalgası.
Tutuklu diğer sanık Hakan Atilla'nın avukatının anlatımına göre Zarrab itirafçı oldu ve 27 Kasım'daki duruşmada her şeyi anlatacak.
Umalım ki önümüzdeki aylarda bu görüşmelerde neleri vadettikleri ve neleri alamadıklarını bir gazeteciden dinleyebilelim...