"Refah Partisi saflarındaki “Yenilikçi” kadronun Türkiye siyasetine olumlu bir yön verebileceğini sezmiştim."
(...)
Gül, son aylarına gelinceye kadar Çankaya'da hayli takdir toplayan bir performans gösterdi. Erdoğan nasıl toplumu kutuplaştırıp en az yarısında nefret uyandırdıysa, Gül birleştirmeyi ve büyük çoğunluğun sevgisini kazanmayı başardı. Ama ne yazık ki, 17 / 25 Aralık Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının örtbas edilmesi için yapılan, hukuk devletini perişan eden düzenlemelerin hemen tamamına, gönülsüzce de olsa, “partime karşı çıkamam” gerekçesiyle onay vererek, kendisine yapılan saygısızlıkları sineye çekerek o da büyük hayal kırıklığı yarattı.
Anlaşılan Gül şimdi siyasete dönmek için partisinin “Kurtar bizi!” diyerek kendisini göreve çağırmasını bekliyor. Muhakkak ki Gül'ün AKP'nin başına geçmesi, her şeye rağmen, AKP için de, ülke için de olumlu bir gelişme olur. Ama AKP'liler Gül'ü göreve davet eder mi? Bilmiyorum. Benim bildiğim, lider demek inisiyatif üstlenen; önderlik, öncülük eden demektir. Gerçek liderler kriz dönemlerinde sahneye çıkar. Gül'ün davetten ziyade cesarete ihtiyacı var.