"2013 Nevruz'unda ülkeyi büyük bir Türk–Kürt barışının eşiğine kadar getirdi. Ne var ki, barış görüşmeleri, karşılıklı güvensizlik, karşılıklı vaadlerin yerine getirilmemesi nedeniyle 2015 yazında berhava oldu."
...
Kimilerinin “İslamcı” olarak niteledikleri, Sünni milliyetçisi AKP iktidarının, 2011'den itibaren Kemalist politikalara yöneldiği görülüyordu. Bu konudaki kuşkularımı ilk kez “AKP ‘İslami Kemalist' midir?” başlıklı yazıda dile getirdiğimi hatırlıyorum (Zaman, 26 Ocak 2012). AKP iktidarının 2011 genel seçimlerinde yüzde 50 dolayında oy almasıyla başlayan, 17/25 Aralık büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasına maruz kalmasıyla güçlenen bir süreçle bugün pek az farkla temel Kemalist politikalara sarılmasına tanık oluyoruz.
Bugün Türkiye'ye tek–parti dönemini andıran keyfi ve otoriter bir tek–adam yönetimi hakim; alaturka başkanlık sistemiyle kurumsallaştırılmak isteniyor. Muhalefet “hainlik”le özdeş tutuluyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, tek–parti dönemine çok benzer bir şekilde, iktidar partisinin hizmetinde. Fiilen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başında olduğu AKP yönetimi, Kemalist kimlik politikalarında yapılan yumuşamalarda sona gelindiğini ilan etti. PKK ile çatışmalar dağlardan şehirlere indi. Irak Kürtleriyle ilişkilere gölge düşmeye başladı; “1 Mart tezkeresi” defteri yeniden açıldı. Suriye Kürtleri'yle köprüler atıldı, savaşın eşiğine gelindi. AKP iktidarının Kemalizm'e sarıldığının bir göstergesi de, Kürt politikalarında Ulusalcılarla (kökten laik milliyetçilerle) uyum içinde oluşu.
...