Şahin Alpay'dan çarpıcı çıkış

Şahin Alpay'dan çarpıcı çıkış
Zaman Gazetesi yazarı Şahin Alpay cenderesinden geçtiğimiz bu süreci değerlendirdi. Alpay, Hizmet Hareketi ve Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Şahin Alpay, ülkemizin önde gelen siyaset bilimci ve yazarlarından. 5 Kasım'da Zaman Gazetesi'ndeki 13. yılını geride bırakacak. Bu vesileyle görüştüğümüz Alpay ile ülkemizin güncel meselelerini konuştuk. Yazar, yaşananlardan dolayı kızgın olsa da geleceğe dair ümidini koruyor.

Ülkenin geleceğinden ümitvar mısınız?
Evet, temkinli iyimserliğimi koruyorum. Çünkü Türkiye demokrasi, temel haklar, hukuk devleti yolunda 200 yıla yaklaşan bir deneyime sahip, onyıllardır Batı ittifakının üyesi olan, demokratik dünyayla çeşitli bağları olan bir ülke. Uzun sürdü ama askere dayalı otoriterliği geride bıraktık. Şimdi de sandığa, seçmene dayalı otoriterliğin yenilmesi mücadelesi veriliyor. Türkiye toplumu AKP'nin temsil ettiği keyfî, otoriter ve yoz yönetimi; bu dar kafalığı, bu ayrımcılığı, bu düşmanlaştırmayı sineye çekecek bir toplum değil. Bana göre değil toplum, AKP dahi buna katlanamaz. Nitekim AKP içinden itiraz sesleri yükselmeye başladı. Arkasındaki halk desteği azaldıkça bu seslerin artacağını düşünüyorum.

HİÇBİR GAZETEDE BÖYLE ÖZGÜRCE YAZAMAZDIM
5 Kasım'da Zaman'da 13. yılınızı idrak edeceksiniz. Bu 13 yıl boyunca neler değişti Zaman'da?
Zaman'ın giderek daha geliştiğini, bir referans gazetesi olma yolunda ilerlediğini görüyorum. Zaman'da yazmaktan son derece mutluyum. Görüşlerim Zaman'ın bağlı olduğu demokrasi, çoğulculuk, herkesi olduğu gibi kabul etme ilkeleriyle çelişmiyor. Zaman'dan başka hiçbir gazete bana özgürce yazma imkânını tanımazdı. Son yıllarda AKP iktidarının Hizmet Hareketi üzerinde kurduğu baskıların, Zaman çalışanları için son derece eğitici olduğuna inanıyorum. Zaman çalışanlarının bugün belki hiçbir zaman olmadığı kadar ifade ve basın özgürlüğünün, demokrasinin, inanç özgürlüğü olarak laikliğin, hukuk devletinin değerini kavradığı kanısındayım. Bu yüzden Zaman, Türkiye'de özgür basının kalesidir.

HİZMET HAREKETİ'NİN KIYMETİ BİLİNMİYOR
“Paralel yapı,” “Hizmet Hareketi'nin terör örgütü olduğu” iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Paralel yapı” iddiası bir safsata, Hizmet Hareketi'nin “terör örgütü” olduğu iddiası ise kuyruklu bir yalan… Ben Hizmet Hareketi'ni şöyle anlıyorum: Tarihe bakıldığında dinlerin modernleşme karşısında iki türlü tepki gösterdikleri görülür. Bir tepki, demokrasi, laiklik, özgürlük, hukuk devleti, piyasa ekonomisi anlamında modernleşmeyi reddeden köktenci, fundamentalist tepkidir. Bunun birçok örneği var. IŞİD herhalde bunun İslâm dünyasındaki en korkunç örneği. Bir de dinlerin modernleşme ile bağdaşan yorumları var. İslâm da modernleşme karşısında bu iki tür tepkiyi göstermiştir. Türkiye'de İslâm ile modernleşmenin bağdaşan yorumları bağlamında ilk büyük isim Bediüzzaman Said Nursi'dir. Ondan sonra, onun fikirlerini Yunus Emre'nin, Mevlânâ'nın yorumlarıyla, farklılığa saygılı İslâm geleneğiyle zenginleştiren başka bir İslâm düşünürü çıktı. O da Fethullah Gülen Hocaefendi'dir. Gülen sadece bir dinî cemaat lideri olmadı, düşüncelerine değer veren insanları bir cemaatten çıkarıp, okullarıyla, üniversiteleriyle, medya kuruluşlarıyla, sosyal dayanışma dernekleriyle, iktisadi yatırımlarıyla toplumsal bir hareket haline getirdi. Vizyonu Türkiye ile sınırlı kalmadı. Hizmet bugün bütün dünyaya yayılan, hemen her inanç ve milletten insanların rol aldığı, hizmetlerinden yararlandığı bir büyük global sivil toplum hareketi, Türkiye'nin de en güçlü sivil toplum hareketi. Bazı kökten laikçilerimiz –ki bunlar kökten dinciler kadar bağnaz olabiliyor- sivil toplumun din temelli olamayacağını, dinin kişisel özgürlüğe yer vermediğini ileri sürüyor. Bence Hizmet Hareketi bu iddianın ne kadar yanlış olduğunun en güçlü delilidir. Hizmet Hareketi, dinî inançlarla kişi özgürlüğü, demokrasi, inanç özgürlüğü olarak laiklik, bilim, piyasa ekonomisi, yani genel olarak modernleşmenin bağdaşmasının pekala mümkün olduğunu gösterdi. Bunun için Hizmet, Türkiye gibi dindar bir toplumda modernleşmeye büyük katkı yapmakta.

Peki Gülen'in bir ‘terör örgütü lideri' olarak gösterilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Fethullah Gülen'in en önemli telkini; insanlar, toplum kesimleri, halklar arasında dostluk, barış, karşılıklı saygı, herkesi olduğu gibi kabul, yani farklılığa saygı gösterilmesidir. Her zaman barışı, karşılıklı saygıyı, meşruiyeti savunmuş olan bir İslâm bilginine “terör örgütü lideri” yaftasının yapıştırılması, AKP iktidarı altında Türkiye'nin nasıl bir cinnet halinden geçirilmekte olduğunun göstergesi… Hizmet Hareketi'nin desteğiyle yetişmiş olan emniyet ve yargı mensupları arasında kanunları çiğnemiş olanlar elbette bulunabilir. Eğer böyleleri varsa, bunları tek tek tespit eder ve onları mahkûm etmek için kurulmuş proje mahkemelerle değil, adil bir şekilde yargılarsınız. Ama koca bir sivil toplum hareketi toptan suçlanamaz… Hukuk devletinin en temel ilkesi, suçun şahsîliğidir. Maalesef Hizmet Hareketi'ne yapılanlar, MacCarthyciliğin, cadı avcılığının dünyada tavan yapmış şeklidir. Maalesef Türkiye'de kökten İslâmcılar, Hizmet'in modernlikle bağdaşan yorumuna düşman oldukları gibi, kökten laikçiler de İslâm'ın bağnaz ve farklılığa saygılı yorumları arasında ayrım yapma gereğini görmüyorlar; Hizmet hareketinin kadri, kıymeti biraz da bunun için bilinmiyor.

31 Ekim 2015 06:50
DİĞER HABERLER