22 binden fazla kişinin koronavirüs yüzünden hayatını kaybettiği İtalya’da aşırı sağın ivme kazanmasından endişe ediliyor. Nedeni, salgınla gelen ekonomik yıkım.
Koronavirüs salgını nedeniyle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en ağır resesyon riski ile karşı karşıya olan İtalya’da ekonomik tablonun aşırı sağın güçlendirmesinden ve Avrupa Birliği ile ilişkileri zedelemesinden endişe ediliyor.
İtalya’daki son durumun 2019 yazına kadar ülkeyi koalisyonla yöneten göçmen karşıtı, aşırı sağcı Lig partisinin lideri Matteo Salvini’nin elini güçlendirebileceği belirtiliyor.
Roma’daki LUISS Üniversitesi’nden Profesör Giovanni Orsina, Fransız haber ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada, "Ekonomik darbe çok sert olacak, bu açık. Eğer insanlar acı çekerse, ülke çapında öfke yayılır. Bu noktada aşırı sağcı propaganda çok etkili olur" sözleriyle durumu değerlendiriyor.
İtalya’da 22 bin kişinin hayatını kaybetmesine neden olan ve 169 bin kişiye bulaşan koronavirüs özellikle ülkenin kuzeyinde yer alan zengin bölgeleri vurdu.
Koalisyonda korona çatlağı
Ülkede yaşanan sağlık krizi, halihazırda siyasi çekişme içerisindeki partileri geçici bir ateşkese zorladı. Ancak ekonomiyi yeniden canlandırmak adına hazırlıkların başlamasıyla merkez soldaki Demokratik Parti ve popülist Beş Yıldız Hareketi arasındaki kırılgan koalisyonda yeniden çatlaklar oluşmaya başladı. Koalisyon ortakları, ekonomiye ağır yük getiren sokağa çıkma kısıtlamaları konusunda fikir ayrılığı yaşıyor. Başbakan Guiseppe Conte, kısıtlamaları 4 Mayıs’a kadar uzatma kararı almıştı.
Son kamuoyu yoklamaları Conte’ye olan desteğin yüzde 63 seviyesine çıktığını gösteriyor. Ancak Lig partisinin kalesi konumundaki ülkenin kuzeyinde milyonlarca İtalyan ya zorunlu izne çıktı ya da işini kaybetti. Ülkenin finans başkenti konumundaki Milano’nun yer aldığı Lombardiya bölgesinde virüsle mücadele önlemlerinin gecikmesi, hükümet ve aşırı sağcı Lig partisi arasında tartışmaya neden oluyor.
Ekonomiye ağır fatura
Uluslararası Para Fonu (IMF) İtalya’nın ekonomisinin 2020’de yüzde 9.1 daralmasını bekliyor.
İtalya’daki sanayiciler konfederasyonu Confindustria sokağa çıkma yasağı ile geçen her haftanın gayrısafi yurtiçi hasıladan (GSYH) yüzde 0.75’lik bir pay erittiğini söylüyor.
Buna rağmen Conte, önlemlerin gevşetilmesini içeren koronavirüsle mücadelede "ikinci aşamaya" geçme konusunda temkinli. Bu noktada Conte’nin yardım konusunda Avrupa Birliği’ne (AB) bel bağladığı belirtiliyor.
Euro Bölgesi Maliye Bakanları, AB ülkelerine 500 milyar euro kurtarma paketi sağlanmasına onay verdi. Ancak İtalyanlar arasında bu yardımın koşulsuz olmayacağı endişesi hakim. Ayrıca İtalyanlar, Avrupalı ülkelerden beklediği tıbbi malzeme desteğini alamadığı için krizde yalnız bırakıldığını düşünüyor.
9 ve 10 Nisan’da yapılan bir kamuoyu araştırması İtalya’da AB’den ayrılmak isteyenlerin oranının 2018 sonundaki yüzde 20’lik orandan, yüzde 49’a çıktığını gösteriyor.
Toplumsal huzursuzluk endişesi
İtalya’da ekonomik kriz nedeniyle oluşacak işsizlik, yoksulluk ve evini kaybetme gibi durumların hükümete karşı bir ayaklanmayı tetikleyebileceği yönünde endişelere de neden oluyor. İtalyan basınında yer alan haberlerde şiddet vakalarında ve intiharlarda artış olduğu bilgisi yer alıyor. İtalyan polisinin teyakkuza geçtiği ve özellikle Roma’nın güneyindeki fakir bölgelere ağırlık verileceği belirtiliyor.
Stampla gazetesinin köşe yazarları arasında yer alan Ugo Magri, herseye rağmen Conte’nin şu dönemde dokunulmaz olduğunu düşünüyor. Köşe yazısında Conte’nin salgında ikinci aşamaya geçildiği dönem boyunca siyasi olarak dokunulmaz olacağını dile getiriyor.
Analist Massimo Franco ise AB’ye karşı çıkan grupların kısa vadeli olduğu görüşünde. AFP’ye konuşan Franco, İtalyanların Avrupa ile olan bağını kısa süre içerisinde idrak edeceğine dikkat çekiyor: "Pandemi gibi sorunlar ülkelerüstü çabaları gerektirir. Her şeye rağmen Avrupa, İtalya için elinden geleni yapıyor."